1990’lı Yıllardan Günümüze Türkiye’de Reklamcılık
1 Mart 1990 tarihinde, Rumeli Holding'in sahibi olan Uzan ailesi ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal ile ortak olarak, Almanya'da Lichtenstein’da kurduğu Magic Box Incorporated adlı şirket, yasal boşluklardan yararlanarak Almanya üzerinden Türkiye’ye yönelik televizyon yayınına başlamıştır. 1 Mart 1990 tarihinde deneme yayınlarına başlanan Magic Box kanalından, 7 Mayıs 1990 tarihinden itibaren günde beş saat süreyle yayın yapılmaya başlanmıştır.
Uzan-Özal ortaklığı ile başlayan özel radyo televizyon yayıncılığı döneminde ikinci girişim bankacı Erol Aksoy tarafından gerçekleştirilmiş ve 1 Mart 1992 tarihinde Show TV adlı televizyon kanalının yayınına başlanmıştır. Aynı yıl Show TV’yi, Has Holding’in sahibi Bilge Has en büyük ortağı olduğu HBB (Has Bilgi Birikim) televizyonu ve Ahmet Özal’ın anlaşmazlık sonucu Star 1’den ayrılarak kurduğu Kanal 6 televizyonu izlemiştir. Bu gelişmeleri 1993 yılında Erol Aksoy’a ait şifreli kanal Cine 5, Enver Ören’e ait TGRT, Doğan ve Doğuş Holding’in birlikte kurdukları Kanal D, Dinç Bilgin’in büyük ortak olduğu ATV ve Zaman gazetesi tarafından kurulan Samanyolu (STV) televizyonlarının yayına başlamaları izlemiştir. Bu kanalların yayın hayatlarına başlamaları, Türkiye’de devlet tekelinde olan tek kanallı dönemin son bulmasına neden olmuştur ve 1990’lı yıllarla beraber Türkiye’de özel sektörün hakim olduğu çok kanallı yayın dönemi başlamıştır.
1980’lerin sonlarından itibaren giderek stratejik önemi artan reklam sektörü, promosyon savaşlarını başlatmış, 1990 yılının Aralık ayında gazete satışları, tarihinde ilk kez 5 milyona ulaşmıştır. Özel televizyonların kurulmaya başlamasıyla birlikte basın alanından televizyon alanına sıçrayarak büyüyen kuruluşlar, kendi üretim ve dağıtım ağlarını çoğu kez ortak bir yürüyüşün adımları olarak tesis etmişlerdir. Sonuç olarak ortaya, gerek iletişim, gerekse diğer sektörlerde örgütlenen birkaç adet “tekelsi” medya grubu çıkmış, hantal bürokratik vb. olarak nitelenen devlet tekelinin yerini, “özel tekeller” almıştır.
Ticari televizyonların peş peşe ortaya çıkması yeni birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunların gelişen teknolojiyi ve hiçbir denetimi olmayan reklamcılığı sınırsızca kullanması, ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısını zorlayarak büyük bir radyo ve televizyon kaosunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
1990'lı yıllar Türk Reklamcılığı için yeni bir dönemi açmıştır. Çokuluslu şirketlerle bütünleşmeler başlamış ve neredeyse tüm büyük küresel reklam ve iletişim grupları Türkiye pazarında var olabilmek için, ortaklıklar kurmuşlardır. 1990’lı yılların ortalarına doğru gelindiğinde ise reklamcılık kavramı yazılı basın, radyo ve televizyonlarla sınırlandırılamayacak bir duruma gelmiştir.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte pazarlama yöntemleri de değişmiştir. Reklamverenler, ürünlerin reklamını yaparken artık hedef kitleleri değil, hedef bireyleri seçer hale gelmişlerdir. Bu gelişme önce internet reklamcılığının ardından da mobil reklamcılığın doğmasına sebep olmuştur.
İnternet dünyada olduğu gibi Türkiye’de de olgunluk çağını yaşamaktadır. Artık her iş internetten yapılmaktadır. İş dünyasını ayakta tutan reklamlar da internet dünyasında git gide büyümektedir. 2004 yılında 7-10 milyon dolar arasında bir hacme ulaştığı iddia edilen Türkiye internet reklamcılığı pazarının, 2006 yılında yüzde 25-50 arasında büyüme göstereceği öngörülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak, Mynet Genel Müdürü Emre Kurttepeli Internet’in hızlı gelişiminin reklam ve iletişim araçlarına önümüzdeki yıllarda çeşitlilik kazandıracağını, daha hareketli reklam prodüksiyonlarının Internet’te de kullanılmaya başlanacağını belirtmiştir.
Mobil reklamcılık, 1990'ların internet ve mobil devrimlerini kullanan reklam türü olarak bilinmektedir. Mobil aletlerin yayılması arttıkça, mobil reklamların da önemi artacaktır. Mobil dünyasının gelişmesi, reklam sektörüne de yeni bir mecra getirmiştir. Bu mecra henüz çok gelişmiş değildir. Hatta, henüz izinli pazarlama kavramı bile tartışılmamaktadır. Ancak şimdiden öngörülen bir takım konular vardır. Örneğin, reklam filmlerinin ilk gösterimi karşılığı para kazanılacaktır (ya da cep telefonu masrafından tasarruf yapıyor olunacaktır.) Yani cep telefonu operatörleri ya da SMS mesaj pazarlayan firmalar bir müddet sonra, gönderdikleri reklamın içinden, kullanıcılara belli bir para ödeyecektir. Belki cep operatörünüz normal servisin yanı sıra, reklam kabul eden tüketicinin cep telefon tarifesini farklı bir düzeyden uygulayacaktır.
Uzan-Özal ortaklığı ile başlayan özel radyo televizyon yayıncılığı döneminde ikinci girişim bankacı Erol Aksoy tarafından gerçekleştirilmiş ve 1 Mart 1992 tarihinde Show TV adlı televizyon kanalının yayınına başlanmıştır. Aynı yıl Show TV’yi, Has Holding’in sahibi Bilge Has en büyük ortağı olduğu HBB (Has Bilgi Birikim) televizyonu ve Ahmet Özal’ın anlaşmazlık sonucu Star 1’den ayrılarak kurduğu Kanal 6 televizyonu izlemiştir. Bu gelişmeleri 1993 yılında Erol Aksoy’a ait şifreli kanal Cine 5, Enver Ören’e ait TGRT, Doğan ve Doğuş Holding’in birlikte kurdukları Kanal D, Dinç Bilgin’in büyük ortak olduğu ATV ve Zaman gazetesi tarafından kurulan Samanyolu (STV) televizyonlarının yayına başlamaları izlemiştir. Bu kanalların yayın hayatlarına başlamaları, Türkiye’de devlet tekelinde olan tek kanallı dönemin son bulmasına neden olmuştur ve 1990’lı yıllarla beraber Türkiye’de özel sektörün hakim olduğu çok kanallı yayın dönemi başlamıştır.
1980’lerin sonlarından itibaren giderek stratejik önemi artan reklam sektörü, promosyon savaşlarını başlatmış, 1990 yılının Aralık ayında gazete satışları, tarihinde ilk kez 5 milyona ulaşmıştır. Özel televizyonların kurulmaya başlamasıyla birlikte basın alanından televizyon alanına sıçrayarak büyüyen kuruluşlar, kendi üretim ve dağıtım ağlarını çoğu kez ortak bir yürüyüşün adımları olarak tesis etmişlerdir. Sonuç olarak ortaya, gerek iletişim, gerekse diğer sektörlerde örgütlenen birkaç adet “tekelsi” medya grubu çıkmış, hantal bürokratik vb. olarak nitelenen devlet tekelinin yerini, “özel tekeller” almıştır.
Ticari televizyonların peş peşe ortaya çıkması yeni birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunların gelişen teknolojiyi ve hiçbir denetimi olmayan reklamcılığı sınırsızca kullanması, ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısını zorlayarak büyük bir radyo ve televizyon kaosunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
1990'lı yıllar Türk Reklamcılığı için yeni bir dönemi açmıştır. Çokuluslu şirketlerle bütünleşmeler başlamış ve neredeyse tüm büyük küresel reklam ve iletişim grupları Türkiye pazarında var olabilmek için, ortaklıklar kurmuşlardır. 1990’lı yılların ortalarına doğru gelindiğinde ise reklamcılık kavramı yazılı basın, radyo ve televizyonlarla sınırlandırılamayacak bir duruma gelmiştir.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte pazarlama yöntemleri de değişmiştir. Reklamverenler, ürünlerin reklamını yaparken artık hedef kitleleri değil, hedef bireyleri seçer hale gelmişlerdir. Bu gelişme önce internet reklamcılığının ardından da mobil reklamcılığın doğmasına sebep olmuştur.
İnternet dünyada olduğu gibi Türkiye’de de olgunluk çağını yaşamaktadır. Artık her iş internetten yapılmaktadır. İş dünyasını ayakta tutan reklamlar da internet dünyasında git gide büyümektedir. 2004 yılında 7-10 milyon dolar arasında bir hacme ulaştığı iddia edilen Türkiye internet reklamcılığı pazarının, 2006 yılında yüzde 25-50 arasında büyüme göstereceği öngörülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak, Mynet Genel Müdürü Emre Kurttepeli Internet’in hızlı gelişiminin reklam ve iletişim araçlarına önümüzdeki yıllarda çeşitlilik kazandıracağını, daha hareketli reklam prodüksiyonlarının Internet’te de kullanılmaya başlanacağını belirtmiştir.
Mobil reklamcılık, 1990'ların internet ve mobil devrimlerini kullanan reklam türü olarak bilinmektedir. Mobil aletlerin yayılması arttıkça, mobil reklamların da önemi artacaktır. Mobil dünyasının gelişmesi, reklam sektörüne de yeni bir mecra getirmiştir. Bu mecra henüz çok gelişmiş değildir. Hatta, henüz izinli pazarlama kavramı bile tartışılmamaktadır. Ancak şimdiden öngörülen bir takım konular vardır. Örneğin, reklam filmlerinin ilk gösterimi karşılığı para kazanılacaktır (ya da cep telefonu masrafından tasarruf yapıyor olunacaktır.) Yani cep telefonu operatörleri ya da SMS mesaj pazarlayan firmalar bir müddet sonra, gönderdikleri reklamın içinden, kullanıcılara belli bir para ödeyecektir. Belki cep operatörünüz normal servisin yanı sıra, reklam kabul eden tüketicinin cep telefon tarifesini farklı bir düzeyden uygulayacaktır.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home