1972-1990 Yılları Arasında Türkiye’de Reklamcılık
Reklamcılık sektörü, 1970’li yıllarda radyo ve ardından televizyon reklamlarının öne çıkmasıyla birlikte yeni bir çehre edinmeye başladı. 1968 yılında yayın hayatına başlayan TRT’nin 3 Mart 1972 tarihinden itibaren reklam yayınlamaya başlaması reklamcılık sektöründe yeni bir çağ olarak kabul edilmektedir.
TRT televizyonunun ticari reklam yayınlamaya başlaması ile birlikte Türk reklamcılığı daha da hızlı bir gelişim sürecine girmiştir. Televizyonun ülke çapında yaygınlaşması reklamcılık sektörünün önünü açmış ve bunun sonucu olarak 1971 yılında reklamcılar aralarında ilk örgütlenmeyi gerçekleştirerek, Türkiye Reklam Ajansları Birliği’ ni kurmuştur.
1970’li yılların bir başka özelliği de ilk siyasal reklamcılık uygulamalarının bu yıllarda görülmesidir. Gerçi geçmiş dönemlerde, çok partili siyasi yaşama geçilmesiyle birlikte radyolarda siyasal partilerin propaganda konuşmaları yayınlanmıştır ancak bunları reklam olarak tanımlamak güçtür. Bir ajans aracılığıyla siyasal kampanya yürütülmesinin Türkiye’deki ilk örneği, Adalet Partisi için 1977’de Cenajans tarafından hazırlanan kampanyadır.
Kapitalizmin yerleşmesi ve gelişmesine paralel olarak reklama yapılan yatırımların hızla arttığı 1970’lerde, reklamcılığa yeni ve etkileyici bir uygulama alanı açılmıştır. 1968’de Ankara’dan deneme niteliğinde başlayan televizyon yayınları ülke çapında yaygınlaştıkça, reklam sektörü de büyümüştür. Televizyon gibi sosyal ve kültürel bir yeniliğin yanında, ekonominin yabancı sermaye ile bütünleşmesinin bu yıllarda artması, reklamın reklamverenler tarafından zorunlu ya da satış artırıcı bir faaliyet olarak kabul görmeye başlaması, alım gücünün düşmesine karşın piyasaya arz edilen mal ve hizmetlerde artışın sürmesi reklamcılığın gelişmesini teşvik etmiştir. 1983’te renkli yayınların başlamasıyla birlikte reklamcılığın Türkiye’deki gelişimine olumlu yönde katkı sağlanmış ve televizyon reklamcılar için daha önemli bir mecra haline gelmiştir.
1980’li yıllarda ekonomideki liberalleşme eğilimleri reklamcılığa da yansımış ve bunun sonucu olarak Türkiye pazarına uluslararası hizmet ve ürünler girmeye başlamıştır.
Özellikle Özal dönemi ile birlikte serbest piyasa ekonomisinin işlerlik kazanması, Türkiye’de reklamcılığın batı ülkelerinden aşağı kalmayacak şekilde gelişmesine yol açmıştır. 1980’li yıllardan sonra 24 Ocak kararlarıyla uygulanmaya başlanan serbest piyasa ekonomisi iç pazardaki yarışmayı hızlandırırken 55 milyonluk pazarın kapılarının çok uluslu yabancı şirketlere açılmasına da yol açmıştır. Çok uluslu şirketlerin 55 milyonluk pazara girmeleri onların reklamlarının da Türkiye’ye giriş yapmalarını sağlamıştır. Çok uluslu nitelikteki ajanslar geldiler, Türk reklam ajanslarıyla masaya oturdular, Ajansın yüzde 51 hissesini satın almak önşartıyla ortak oldular. Böylece Türk reklam sektörü yeni bir döneme girmiş oldu.
Türkiye'de 1986 yılından itibaren uydu yayınlarının izlenmesini sağlayan çanak antenler hızla yaygınlaşmış ve 1989'da çıkarılan 3917 sayılı yasayla TRT vericileri PTT'ye devredilmiştir ancak Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itirazlar sonucu bu kanun Mayıs 1990'da iptal edilmiştir.
Televizyonun toplum hayatına girmesiyle özel sektör reklam bütçesinin bir kısmını televizyona kaydırmıştır. Reklamcılık 1980’den önce kamuoyunda bir güvensizliği çağrıştırmaktadır. 1980’den sonra ise bu düşünceler değişmiştir. Artık reklamı yapılan değil, yapılmayan ürüne güvenilmemektedir. Reklamı yapılmayan ürün pazarda alıcı bulamamaktadır. Reklamla ilgili bu düşüncelerin değişmesinde 1980’li yıllarda uygulanmaya başlanan ekonomi politikasının etkisi vardır. 1980’li yıllardan sonra tüketim teşvik edilmeye başlanmıştır. Tüketim toplumu oluşturmak tek başına reklamın yapabileceği bir şey değildir. Toplumun tüketim toplumuna dönüştürülmesi siyasi otorite tarafından kararlaştırılır ve reklam da bu konuda bir takım işlevler üstlenir. Özellikle 1980’den itibaren Türk toplumu da bu fikirle şekillendirilmiştir.
...devamı.
TRT televizyonunun ticari reklam yayınlamaya başlaması ile birlikte Türk reklamcılığı daha da hızlı bir gelişim sürecine girmiştir. Televizyonun ülke çapında yaygınlaşması reklamcılık sektörünün önünü açmış ve bunun sonucu olarak 1971 yılında reklamcılar aralarında ilk örgütlenmeyi gerçekleştirerek, Türkiye Reklam Ajansları Birliği’ ni kurmuştur.
1970’li yılların bir başka özelliği de ilk siyasal reklamcılık uygulamalarının bu yıllarda görülmesidir. Gerçi geçmiş dönemlerde, çok partili siyasi yaşama geçilmesiyle birlikte radyolarda siyasal partilerin propaganda konuşmaları yayınlanmıştır ancak bunları reklam olarak tanımlamak güçtür. Bir ajans aracılığıyla siyasal kampanya yürütülmesinin Türkiye’deki ilk örneği, Adalet Partisi için 1977’de Cenajans tarafından hazırlanan kampanyadır.
Kapitalizmin yerleşmesi ve gelişmesine paralel olarak reklama yapılan yatırımların hızla arttığı 1970’lerde, reklamcılığa yeni ve etkileyici bir uygulama alanı açılmıştır. 1968’de Ankara’dan deneme niteliğinde başlayan televizyon yayınları ülke çapında yaygınlaştıkça, reklam sektörü de büyümüştür. Televizyon gibi sosyal ve kültürel bir yeniliğin yanında, ekonominin yabancı sermaye ile bütünleşmesinin bu yıllarda artması, reklamın reklamverenler tarafından zorunlu ya da satış artırıcı bir faaliyet olarak kabul görmeye başlaması, alım gücünün düşmesine karşın piyasaya arz edilen mal ve hizmetlerde artışın sürmesi reklamcılığın gelişmesini teşvik etmiştir. 1983’te renkli yayınların başlamasıyla birlikte reklamcılığın Türkiye’deki gelişimine olumlu yönde katkı sağlanmış ve televizyon reklamcılar için daha önemli bir mecra haline gelmiştir.
1980’li yıllarda ekonomideki liberalleşme eğilimleri reklamcılığa da yansımış ve bunun sonucu olarak Türkiye pazarına uluslararası hizmet ve ürünler girmeye başlamıştır.
Özellikle Özal dönemi ile birlikte serbest piyasa ekonomisinin işlerlik kazanması, Türkiye’de reklamcılığın batı ülkelerinden aşağı kalmayacak şekilde gelişmesine yol açmıştır. 1980’li yıllardan sonra 24 Ocak kararlarıyla uygulanmaya başlanan serbest piyasa ekonomisi iç pazardaki yarışmayı hızlandırırken 55 milyonluk pazarın kapılarının çok uluslu yabancı şirketlere açılmasına da yol açmıştır. Çok uluslu şirketlerin 55 milyonluk pazara girmeleri onların reklamlarının da Türkiye’ye giriş yapmalarını sağlamıştır. Çok uluslu nitelikteki ajanslar geldiler, Türk reklam ajanslarıyla masaya oturdular, Ajansın yüzde 51 hissesini satın almak önşartıyla ortak oldular. Böylece Türk reklam sektörü yeni bir döneme girmiş oldu.
Türkiye'de 1986 yılından itibaren uydu yayınlarının izlenmesini sağlayan çanak antenler hızla yaygınlaşmış ve 1989'da çıkarılan 3917 sayılı yasayla TRT vericileri PTT'ye devredilmiştir ancak Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itirazlar sonucu bu kanun Mayıs 1990'da iptal edilmiştir.
Televizyonun toplum hayatına girmesiyle özel sektör reklam bütçesinin bir kısmını televizyona kaydırmıştır. Reklamcılık 1980’den önce kamuoyunda bir güvensizliği çağrıştırmaktadır. 1980’den sonra ise bu düşünceler değişmiştir. Artık reklamı yapılan değil, yapılmayan ürüne güvenilmemektedir. Reklamı yapılmayan ürün pazarda alıcı bulamamaktadır. Reklamla ilgili bu düşüncelerin değişmesinde 1980’li yıllarda uygulanmaya başlanan ekonomi politikasının etkisi vardır. 1980’li yıllardan sonra tüketim teşvik edilmeye başlanmıştır. Tüketim toplumu oluşturmak tek başına reklamın yapabileceği bir şey değildir. Toplumun tüketim toplumuna dönüştürülmesi siyasi otorite tarafından kararlaştırılır ve reklam da bu konuda bir takım işlevler üstlenir. Özellikle 1980’den itibaren Türk toplumu da bu fikirle şekillendirilmiştir.
...devamı.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home