Salı, Ekim 31, 2006
Pazartesi, Ekim 30, 2006
Fiat'ın yeni logosu
'Fiat, logosunu değiştirme kararı aldı. Fiat Marka Direktörü Luca De Meo, yeni Bravo modeliyle birlikte halihazırdaki lacivert renkli logolarını yenileyeceklerini açıkladı. Bravo’dan sonra tüm Fiat araçlarda yeni logo kullanılacak. Kırmızı renkte ve eski logoya göre daha uzun harflere yer verilen logo, 1931-1968 yıllarında üretilen Fiat araçlarda uygulanmıştı. Şu anki Fiat logosu ise 2000’den bu yana kullanılıyordu. Markanın yeni logosunu RobilantAssociati ajansı yarattı. Alınan kararla birlikte Tofaş’ın dünya pazarları için üreteceği Minicargo’nun da logosu yenilenmiş olacak.'
Kaynak: Nethaber
Kaynak: Nethaber
Pazar, Ekim 29, 2006
Touchbiance
Toucbiance, kullanıcıların hareketleriyle bir görseli ya da animasyonu kontrol etmesini sağlayan etkileşimli bir deneyim. Ziyaretçiler imajın önünde durur ya da yanından geçer geçmez hareket etmeye başlıyor ve tam vücut etkileşimli müşteri deneyimi oluşturuyor. Mesela plastik bir su şişesinin üstündeyken damlacıklar oluşuyor, parfüm şişesinin üstünden elinizle kelebekleri uçuruyorsunuz, bir halı firmasının halılarının renklerini ve desenlerini değiştirebiliyorsunuz vs. Ayrıntılı bilgi sitesinde.
Kaynak: Gralist.
Kediyi dışarı çıkarmayı düşünüyordum...
Grey Londra'dan başarılı bir sosyal kampanya işi. Parkinson hastalığını direkt anlatan etkileyici bir iş. Yönetmeni Partizan'dan Paul Goldman.
'Yaptığınız her şeyi düşünmek zorunda kalsaydınız?... Peki ya Parkinson hastası olsaydınız?'
'What if you had to think about every little thing you did?'
'Yaptığınız her şeyi düşünmek zorunda kalsaydınız?... Peki ya Parkinson hastası olsaydınız?'
'What if you had to think about every little thing you did?'
'Hardly Legal'
Bu aslında geçen yılın haberi. Adland'de Psyop'un son işini okuyunca Crispin Porter&Bogusky'nin geçen yıl düzenlediği bir işe yönlendirildim. CP&B, Young Guns için farklı bir iş gönderme şekli yaratmış. Young Guns için yaratıcı gruptaki kişilerden, çıplak noktalarının üzerine işlerini koyup fotoğraflarını çekmelerini ve bu şekilde yollamalarını istemiş. Dereceye girenler fotoğrafları ve işleriyle birlikte sitede yer almış. Mesela bu aşağıdaki ilan gümüş ödülün sahibi olmuş. Ajansı ise TBWA/Paris. ('comeinside' şifresiyle içeride turlayabilirsiniz.)
Tapis Volant ve Tren projesi
Az önce nette gezinirken karşıma çıkan bir iş. 9. İstanbul Bienali'nde Kişisel Uçan Halı 'Tapis Volant' VROOM workshop'u sırasında Beyoğlu'nda giderken. Bu taşıma aracı tek kişilik ve elektrikli bir motorla çalışıyor:
'Trafik herkes için bir darbe niteliğinde, civarda ya da yakında. Ulaşım endüstrisi ve onun ekonomik gücü çevreyi, büyük boyutlardaki şehir planlama projelerini ve politik karar kurullarını direkt etkiliyor. Daha fazla anlamsal düzeyde ele alırsak konuyu, araba endüstrisi gerçek fonksiyonel ihtiyaçları ve ulaşım hayalleri arasındaki sınırı başarılı bir şekilde bulandırıyor. Öte yandan taşıma araçları için alternatif formlar arayan birçok büyük araştırma programları yapılıyor, mesela Kişisel Hızlı Geçiş sistemleri gibi.
Şehir yaşamı, araç tasarımı ve otomasyon arasında bir proje olan Tren, seyahat etmenin hareketin estetiğini araştırıyor. İşi yerleştirmek için, geçmişte, bugünde ve gelecekte, terkedilmiş ya da zaman içinde kullanılmayan raylı ulaşım sistemlerini kullanıyoruz.'
Devamı burada.
Cumartesi, Ekim 28, 2006
8.6 Gigapiksel Fotoğraf
Santa Marie delle Grazie Kilisesi'nde bulunan ve Rönesans sanatçısı Gaudenzio Ferrari'nin 1513'te yaptığı fresk çalışması Vita di Cristo'nun 21 panelden oluşan, hayat ve ölümü anlattığı eserinin 8.6 gigapiksellik fotoğrafı çekildi. 1145 kare biraraya getirildi ve ortaya devasa bir fotoğraf çıktı. Ayrıntılar ve resim internet sitesinde.
King Kong dönüyor!
Korku ve aksiyon kanalı 13 eme Rue için iki harika ilan.
'13 Ekim'de, devin dönüşü kutlanıyor. King Kong Günü...'
'On December 13th, celebrate the return of a giant. King Kong Day...'
'Rio gecesi. Günde 10.000 tutuklamalı polis baskınları.'
'Rio night. A raid on the city with 10.000 hold-ups a day.'
via
'13 Ekim'de, devin dönüşü kutlanıyor. King Kong Günü...'
'On December 13th, celebrate the return of a giant. King Kong Day...'
'Rio gecesi. Günde 10.000 tutuklamalı polis baskınları.'
'Rio night. A raid on the city with 10.000 hold-ups a day.'
via
Beck - Cell Phone's Dead
Reklam Dili Ve Sinan Çetin (Tez Sonu)
800’ü aşkın reklam filmine imza atan Sinan Çetin reklam sektöründe, yönetmen olmanın çok ötesinde, çektiği reklamları benimseyerek, fikir aşamasından itibaren işin içinde bulunarak reklamların yaratım sürecine de dahil olur. Bu da özgün bir reklam anlatım dili oluşturmasını sağlar. Bu amaçla, Sinan Çetin’in yönetmen olarak dili ve anlatım özelliklerini çeşitli başlıklar altında inceleme yoluna gidilecektir. Bu başlıklar altında, o özelliklerini taşıyan önemli filmlerinden örnekler verilecektir..
• Sinan Çetin reklam filmlerinin en önemli özelliği tipleme yaratmasıdır. Tipleme yaratmadaki başarısı elbette sadece oyuncu yönetimindeki gücünden kaynaklanmamaktadır. Bunun yanındaki en önemli faktör de gözlem gücü ve yeteneğidir. Çevresindeki her tip insanı keskin zekasıyla gözleyip, çözümleyen Sinan Çetin, bu gözlemlerinden elde ettiği verileri karakter yaratmada kullanır. Tipleme yaratmadaki başarısı incelediğinde, bu başarının altında yatan sır; profesyonel oyuncularla çalışmamasıdır. Yarattığı tiplemeler arasında mutlaka çatışma yaşanır. En çok doğulu-batılı çatışmasını kullanır. Türk halkı arasındaki doğulu-batılı ilişkisinde tezatlıklardan doğan komediyi, Avrupa ve Türk halkı arasındaki çatışmada, yabancı karakterlerin Türkleşmesi esprisini kullanır. Türkler, reklamda yarım yamalak Türkçe konuşan yabancıların kendilerinden birine dönüştüğünü görmeyi çok sever. Cola Turka reklamında, Cola Turka içerek Türkleşen Amerikan Halkı, Çaykur reklamında, Çin çayı içmek yerine Çaykur içmeyi tercih eden Çinli Garson, Vestel reklamında, Türk teknolojisini kıskanan uzaylıların, Türkiye’ye uzaylı bir casus göndermesi, bu duruma örnek verilebilecek reklamlardan bazılarıdır.
• Sinan Çetin için mükemmellik kahramanlığı bozmaktadır. İnsanların, kendilerine yakın bulduğu kişiliklerle daha sıcak ilişki kurduğuna inanır. Bu yüzden yarattığı bütün kahramanlarda seyircinin özdeşim mekanizmasını harekete geçiren kusurlar vardır. Turkcell reklam filimi için yarattığı Cell-O karakterinin babasının karşısında ezik bir tavır sergilemesi, Garanti reklam filminde 12 Dev Adam’ın, karpuzcularla yaptıkları maçta yenilmeleri, Sunny reklamında, yakışıklı ve zengin çocuğun karşısındaki kızı güldürmeyi başaramaması reklamdaki kahramanların aslında mükemmel olmadıklarına birer örnektir.
• Sinan Çetin filmleri, gerek yarattığı tiplemeler, gerekse kullanılan diyaloglar itibariyle hemen kendini belli edecek bir karakteristiğe sahiptir. Çünkü onun filmlerinde; karışık ve dolaylı bir anlatım yoktur. Kahramanların cümleleri olabildiğince kısa ve özdür. Reklamın öyküleri, en hızlı ve en kolay anlaşılabilecek şekilde diyaloglandırılır, devrik cümleler, metaforlar, benzetmeler neredeyse yok denecek kadar azdır. Sinan Çetin’in filmlerinde dil, halkın dili, halkın yerel ağzı ve şiveleridir. Özellikle birçok reklam filminde yerel ağızla konuşan reklam kahramanları yer alır. Bu kahramanların ağız ve şive farklılıklarından doğan bir komedi yaratır. Filmlerinde uzun, ağdalı, dolaylı bir dil olmamasına rağmen, slogan tarzı cümlelere çok sık rastlanır. Özellikle yönetmenin politik ve felsefi görüşleri, kahramanların ağzından dökülür. Yönetmen, kendi söylemini gerçekleştirmenin yolu olarak çoğunlukla bu yöntemi benimsemiştir. Seyircinin, kendi söylemini, felsefesini keşfetmesini ve anlamasını bekleyemez gibidir. Örneğin; Uludağ – Söndür Ateşini, Cola Turka – İçindeki Turka Çıksın Ortaya, Kinetix – Göster Enerjini, Turkcell – Turkcell Kavuşmak Demek.
• Sinan Çetin reklam filmlerinde, toplumun her kesiminden, her sosyal sınıfından karakterlerle karşılaşmak mümkündür. Bu karakterlerin sınıfları, meslekleri, cinsiyetleri ne olursa olsun, aralarında mutlaka bir çatışma yaratır. Özellikle de, iyi-kötü, zayıf-güçlü, güzel-çirkin, zengin-fakir, kazanan-kaybeden çatışmalarına yer verir. Bu çatışmada yönetmenin hangi tarafta olduğu da çoğunlukla bellidir.
• Reklam filmlerinin en önemli unsurlarından biri de; kadın öğesidir. Kadın öğesini görsel ve estetik olarak başarıyla sunar. Sinan Çetin, kadının sahip olduğu her şeye aşıktır sanki. Kadınların görsel ve içsel bütün özelliklerini sunmaya çalışır. Kadınlar güzeldir, güçlüdür ve çoğunlukla da haklıdır .Bu yüzden erkek karakterler, onun filmlerinde hep kadınların gölgesinde kalır.
• Sinan Çetin gerek sinema filmlerinde, gerekse reklam filmlerinde “star”larla çalışmayı sever. Bir filmin hem ticari başarı için, hem de ilgi görmesi için “star” olgusunun önemli olduğuna inanır. Onlarla, çalışmanın koşullarının nasıl olduğunun farkındadır. Halk tarafından sevilen ve bir imajı olan herhangi bir “star”ı bile farklı tiplemelere büründürür ve seyircinin karşısına yepyeni bir tipleme ile çıkarır. Halkın bilinç altındaki kodları yıkarcasına yepyeni bir imaja büründürür. Sinan Çetin’in çalışırken çok keyif aldığı oyuncular arasında, Kemal Sunal (E-Kolay), Deniz Akaya (Bonus Card), Haluk Bilginer (Turkcell), Raga Oktay (Turkcell), Nil Karaibrahimgil (Hazırkart), Okan Bayülgen (Superonline), Türkan Şoray ( Profilo ve Dinarsu) ve Gazanfer Özcan (Petrol Ofisi) gibi ünlü isimler vardır.
• Sinan Çetin, filmlerinin en önemli öğelerinden biri de müziktir. Müzik kullanımındaki titizliği ve seçiciliği, filmlerin müzikal yönden başarısını sağlamıştır. Hem sinema filmlerinde, hem de reklam filmlerinde kullandığı müziklerin, görüntülerle uyumu eşsizdir. Görüntünün ya da oyuncunun zayıf kaldığı her kare, müzikle tamamlanır. Müzik, Sinan Çetin için, görüntüyü besleyen, onu anlamlandıran, olmazsa olmaz bir öğe gibidir. Nil Karaibrahimgil’in seslendirdiği Hazırkart, Raga Oktay’ın seslendirdiği Turkcell, Kubat’ın seslendirdiği Cola Turka reklam müzikleri Türk halkı tarafından çok beğenilmiştir.
• Filmlerinde kullandığı ışık oldukça doğaldır. Birçok yönetmenin aksine, fazla ışık kullanmayı sevmez. Filmlerindeki ışık, doğadaki ışığa en yakın, en doğal ve deforme edilmemiş ışıktır. Bu tercihi bilinçlidir. Işığın gereksiz kullanımın, anlatımı bozduğuna inanır. Ancak, özel bir amaçla, gerekliliğini hissettiği planlarda çeşitli ışık düzenlemelerine, oyunlarına başvurur.
• Sinan Çetin filmlerinin en çarpıcı görsel öğelerinden biri de renktir. Onun renkler konusundaki seçiciliği ve takıntılı tutumu hemen göze çarpar. Kırmızı rengin sıcaklığına ve verdiği etkiye adeta aşıktır. Kırmızı rengin yer almadığı bir filmine rastlamak neredeyse imkansızdır. Renkler, onun anlatımını besleyen en belirgin öğedir. Karakterlerin sosyal sınıflarını, kimliklerini ve filmin dramatik yapısı içindeki duygu değişimlerini renklerin yardımıyla ifade eder. Genellikle sıcak ve canlı renkleri seven yönetmen, özellikle kırmızı, sarı, yeşil renkleri yoğun olarak kullanır. Reklam filmlerinde kullandığı renkler, reklamın ilgi çekiciliğini artıracak yönde güçlüdür. Çektiği her kare kendini, renklerin yarattığı enerji ve sıcaklıktan, kırmızı ve tonlarının yoğun kullanımından fark ettirir. Sinan Çetin’in kullanmayı sevdiği renkler kadar kullanmaktan çekindiği hatta rahatsız olduğu renkler de vardır. Örneğin, mavi rengin reklamlarına soğuk ve samimiyetsiz bir anlam kattığını düşünür ve kullanmaktan çekinir. Mavi rengi sadece doğal mekanlarda kullanmayı tercih ederken, kostüm ve dekor uygulamalarında bu rengi kullanmaz. Kostüm seçiminde asla kahverengi ve tonlarına yer vermez. Kahve tonlarının yarattığı karakterler üzerinde silik bir etti yarattığını düşünür. Sinan Çetin’in renk takıntısı sadece reklam çekimi sırasında ortaya çıkmaz. Çektiği reklam filmlerinin telesinesinde de özellikle sarı ve kırmızı tonları tercih eder.
• Filmlerinde çoğunlukla kamerasını kendisi kullanan Sinan Çetin, kameraya hakimiyeti ve değişik lensleri kullanımındaki başarısı ile iyi bir görüntü yönetmeni olduğunu da ispat eder. Oyuncu merkezli planlar çekmeyi seven Sinan Çetin, oyuncunun jest ve mimiklerini, ifadesindeki değişimleri yakın planlarla anlatma yolunu tercih eder. Bu yüzden onun filmlerinde göğüs, omuz ve baş planlar oldukça sık görülür. Seyircinin, karakter ile özdeşleşmesinde yakın planların gücüne inanır. Seçtiği lenslerin ve ölçeklerin etkisi, kompozisyon yaratmadaki başarısını sağlar. Yakın ölçeklerin dışında, çok geniş planları da sıklıkla kullanan Sinan Çetin, bu planlarla, seyirciye mekanı ve atmosferi tanıtır. Makro lenslerle çektiği bu geniş planlar, kompozisyon ve renk bakımından bir tablo gibidir.
Yapımcı Sinan Çetin
Sinan Çetin, yapımcılığa başlamasının en büyük sebebini şöyle açıklar: “ Film çekmek istiyordum. Ama yapımcılar benim gibi genç bir yönetmene film vermek istemiyorlardı. Çalıştığım yapımcılar da, beni yönetmen olarak özgür bırakmıyorlardı. Çok uğraştım, çok yapımcının kapısında dolaştım. Sonunda, film çekebilmek için kendi filmlerimin yapımcılığını yapmaya karar verdim.”
Sinan Çetin, reklam, video klip ve sinema filmlerinin yapımcılığını yapar. Yapımcı kimliği, onun yönetmenliğini zaman zaman olumlu, zaman zaman da olumsuz etkiler. Çünkü yönetmen sadece filmine yani filminin teknik ve estetik yönlerine yoğunlaşır. Yönetmen aynı zamanda yapımcı kimliği taşıyorsa da, bu durum onun finansal ve idaresel birçok farklı konuya yoğunlaşmasını mecbur kılar. İşte bu çelişki Sinan Çetin’in kariyerinde önemli bir handikap olmuştur. Yönetmen olarak artık istediği filmi çekebilme özgürlüğüne sahip olmuştur. Ancak yapımcılık da hayatına girdiğinde sorumlulukları artmış ve bazen, yapımcı Sinan Çetin, yönetmen Sinan Çetin’in özgürlüğünü kısıtlar hale gelmiştir. Elbette yapımcı kimliğinin yönetmenliğini beslediği tarafları da olmuştur. Yapımcı olarak, bir filmin maliyetinin ne olduğunu, nelere harcama yapıldığını anlayan yönetmen Sinan Çetin, maliyeti ve gereksiz harcamaları azaltmak adına, sette daha pratik ver hızlı çalışır hale gelmiştir. Sorunlar karşısında daha kontrollü ve pratik çözümler bulma yoluna gitmiştir. Ve tabii ki, yapımcılıkla birlikte, yönetmen olarak kazandığı gelirin çok daha üstünde bir gelir elde etmeye başlamıştır.
Sinan Çetin, yapımcı olarak her türlü yeni fikre ve projeye açıktır. Sürekli yenilenme ve gelişme çabasında olan bir yapımcıdır. Sevmediği, inanmadığı, tatmin olmadığı filmleri kazanç kaybetmek pahasına da olsa seyirci önüne çıkarmaz. Bu yüzden yapımcılığını yaptığı birçok film, hala seyirci karşısına çıkmayı beklemektedir. Sinan Çetin, yalnızca kendi filmlerinin değil, başka yönetmenlerin filmlerinin de yapımcılığını yapar. Özellikle de genç yönetmenlere fırsatlar sunar. Düşük bütçeli ama her türlü teknik imkanının sunulduğu çekirdek kadrolu prodüksiyonlara da yapımcılık yapar.
Yeşilçam'daki birçok yapımcının aksine, Sinan Çetin, bu sektörden kazandığı geliri, yine bu sektöre yatırır. Teknolojik gelişimleri, sektörel yenilikleri devamlı olarak takip eder. Gelirini gerek yeni filmler çektirerek, gerekse teknik malzeme alarak, yine sektöre yatırmış olur. Bu düşünceden yola çıkarak, özellikle teknik malzemeye yatırım yapan Sinan Çetin; 1001 Kamera, Orfeo Sound, Post-Office, Plato Post gibi teknik malzeme şirketleri açmıştır. Bunların yanında Kafika adında bir sine-cafe açarak, seyirciye kaçırdığı filmleri izleme fırsatı sunmuştur. Yakın zamanda açtığı Plato Film Okulu ise; sektöre yeni eleman, yönetmen yetiştirmek, kamera önüne de oyuncu kazandırmak gibi hedeflere sahiptir
Yapımcı kimliğiyle kendi gençliğinde yaşadığı sıkıntıları, yeni nesil yönetmenlerin de yaşamasını istemediği için, Sinan Çetin, kendi filmlerinin yapımcılığını yaparken aynı zamanda genç ve yeni yönetmenlere de fırsatlar tanımıştır.
Sinan Çetin’ in yapımcılığını üstlendiği projeler:
Mazi Kalbimde Yaradır Projesi: Cine 5 kanalı için hazırlanan bu projede, Türk sinemasında eski yıllarda çekilmiş 10 film, bugünün yeni teknik koşulları ve yeni oyuncuları ile yeniden çekilmiştir. Bu proje kapsamında çekilen 10 film şunlardır:
Fosforlu Cevriye (Yönetmen: Mustafa Altıoklar) • Ağaçlar Ayakta Ölür (Yönetmen: Kamil Renklidere) • Kırık Zar (Yönetmen: Yücel Yolcu) • Ölüm Peşimizde (Yönetmen: Mahir Akyol)
Ağlayan Kadın (Yönetmen: Mesut Taner) • Yıldız Tepe (Yönetmen: Yağmur-Durul Taylan) • Yaralı Kurt ( Yönetmen: Artun Yeres) • Halk Çocuğu (Yönetmen: Funda Güven Samancılar)
Artık Sevmeyeceğim (Yönetmen: Çiğdem Sezgin) • Zümrüt (Yönetmen: Özer Kızıltan)
Uzun Metraj Sinema Filmi Projeleri:
Cine 5 Kanalı için çekilen filmlerden sonra Sinan Çetin, Wisteria Project isimli bir projeye daha imza atar. Sinema sektöründe ismini yeni yeni duyurmaya başlayan ama maddi imkansızlıklar yüzünden film çekemeyen yönetmenlere, maddi destek, teknik malzeme ve teknik ekip sağlayarak, onlara Plato Film bünyesinde sinema filmleri çektirir. İzleyiciyle buluşan filmlerden ilki, yönetmenliğini Taylan Biraderlerin yaptığı Okul, ikincisi ise Sinan Çetin’in eski asistanı olan Mert Baykal yönetmenliğindeki Pardon filmidir.
Dizi Projeleri:
Sinan Çetin sinema filmlerinin yanı sıra dizi projelerinde de yapımcılık yapmıştır. Bu dizi projeleri içinde en başarılı olanı, Eylül ayında üçüncü sezonuna başlayacak olan Avrupa Yakası isimli sit-com’dur.
• Sinan Çetin reklam filmlerinin en önemli özelliği tipleme yaratmasıdır. Tipleme yaratmadaki başarısı elbette sadece oyuncu yönetimindeki gücünden kaynaklanmamaktadır. Bunun yanındaki en önemli faktör de gözlem gücü ve yeteneğidir. Çevresindeki her tip insanı keskin zekasıyla gözleyip, çözümleyen Sinan Çetin, bu gözlemlerinden elde ettiği verileri karakter yaratmada kullanır. Tipleme yaratmadaki başarısı incelediğinde, bu başarının altında yatan sır; profesyonel oyuncularla çalışmamasıdır. Yarattığı tiplemeler arasında mutlaka çatışma yaşanır. En çok doğulu-batılı çatışmasını kullanır. Türk halkı arasındaki doğulu-batılı ilişkisinde tezatlıklardan doğan komediyi, Avrupa ve Türk halkı arasındaki çatışmada, yabancı karakterlerin Türkleşmesi esprisini kullanır. Türkler, reklamda yarım yamalak Türkçe konuşan yabancıların kendilerinden birine dönüştüğünü görmeyi çok sever. Cola Turka reklamında, Cola Turka içerek Türkleşen Amerikan Halkı, Çaykur reklamında, Çin çayı içmek yerine Çaykur içmeyi tercih eden Çinli Garson, Vestel reklamında, Türk teknolojisini kıskanan uzaylıların, Türkiye’ye uzaylı bir casus göndermesi, bu duruma örnek verilebilecek reklamlardan bazılarıdır.
• Sinan Çetin için mükemmellik kahramanlığı bozmaktadır. İnsanların, kendilerine yakın bulduğu kişiliklerle daha sıcak ilişki kurduğuna inanır. Bu yüzden yarattığı bütün kahramanlarda seyircinin özdeşim mekanizmasını harekete geçiren kusurlar vardır. Turkcell reklam filimi için yarattığı Cell-O karakterinin babasının karşısında ezik bir tavır sergilemesi, Garanti reklam filminde 12 Dev Adam’ın, karpuzcularla yaptıkları maçta yenilmeleri, Sunny reklamında, yakışıklı ve zengin çocuğun karşısındaki kızı güldürmeyi başaramaması reklamdaki kahramanların aslında mükemmel olmadıklarına birer örnektir.
• Sinan Çetin filmleri, gerek yarattığı tiplemeler, gerekse kullanılan diyaloglar itibariyle hemen kendini belli edecek bir karakteristiğe sahiptir. Çünkü onun filmlerinde; karışık ve dolaylı bir anlatım yoktur. Kahramanların cümleleri olabildiğince kısa ve özdür. Reklamın öyküleri, en hızlı ve en kolay anlaşılabilecek şekilde diyaloglandırılır, devrik cümleler, metaforlar, benzetmeler neredeyse yok denecek kadar azdır. Sinan Çetin’in filmlerinde dil, halkın dili, halkın yerel ağzı ve şiveleridir. Özellikle birçok reklam filminde yerel ağızla konuşan reklam kahramanları yer alır. Bu kahramanların ağız ve şive farklılıklarından doğan bir komedi yaratır. Filmlerinde uzun, ağdalı, dolaylı bir dil olmamasına rağmen, slogan tarzı cümlelere çok sık rastlanır. Özellikle yönetmenin politik ve felsefi görüşleri, kahramanların ağzından dökülür. Yönetmen, kendi söylemini gerçekleştirmenin yolu olarak çoğunlukla bu yöntemi benimsemiştir. Seyircinin, kendi söylemini, felsefesini keşfetmesini ve anlamasını bekleyemez gibidir. Örneğin; Uludağ – Söndür Ateşini, Cola Turka – İçindeki Turka Çıksın Ortaya, Kinetix – Göster Enerjini, Turkcell – Turkcell Kavuşmak Demek.
• Sinan Çetin reklam filmlerinde, toplumun her kesiminden, her sosyal sınıfından karakterlerle karşılaşmak mümkündür. Bu karakterlerin sınıfları, meslekleri, cinsiyetleri ne olursa olsun, aralarında mutlaka bir çatışma yaratır. Özellikle de, iyi-kötü, zayıf-güçlü, güzel-çirkin, zengin-fakir, kazanan-kaybeden çatışmalarına yer verir. Bu çatışmada yönetmenin hangi tarafta olduğu da çoğunlukla bellidir.
• Reklam filmlerinin en önemli unsurlarından biri de; kadın öğesidir. Kadın öğesini görsel ve estetik olarak başarıyla sunar. Sinan Çetin, kadının sahip olduğu her şeye aşıktır sanki. Kadınların görsel ve içsel bütün özelliklerini sunmaya çalışır. Kadınlar güzeldir, güçlüdür ve çoğunlukla da haklıdır .Bu yüzden erkek karakterler, onun filmlerinde hep kadınların gölgesinde kalır.
• Sinan Çetin gerek sinema filmlerinde, gerekse reklam filmlerinde “star”larla çalışmayı sever. Bir filmin hem ticari başarı için, hem de ilgi görmesi için “star” olgusunun önemli olduğuna inanır. Onlarla, çalışmanın koşullarının nasıl olduğunun farkındadır. Halk tarafından sevilen ve bir imajı olan herhangi bir “star”ı bile farklı tiplemelere büründürür ve seyircinin karşısına yepyeni bir tipleme ile çıkarır. Halkın bilinç altındaki kodları yıkarcasına yepyeni bir imaja büründürür. Sinan Çetin’in çalışırken çok keyif aldığı oyuncular arasında, Kemal Sunal (E-Kolay), Deniz Akaya (Bonus Card), Haluk Bilginer (Turkcell), Raga Oktay (Turkcell), Nil Karaibrahimgil (Hazırkart), Okan Bayülgen (Superonline), Türkan Şoray ( Profilo ve Dinarsu) ve Gazanfer Özcan (Petrol Ofisi) gibi ünlü isimler vardır.
• Sinan Çetin, filmlerinin en önemli öğelerinden biri de müziktir. Müzik kullanımındaki titizliği ve seçiciliği, filmlerin müzikal yönden başarısını sağlamıştır. Hem sinema filmlerinde, hem de reklam filmlerinde kullandığı müziklerin, görüntülerle uyumu eşsizdir. Görüntünün ya da oyuncunun zayıf kaldığı her kare, müzikle tamamlanır. Müzik, Sinan Çetin için, görüntüyü besleyen, onu anlamlandıran, olmazsa olmaz bir öğe gibidir. Nil Karaibrahimgil’in seslendirdiği Hazırkart, Raga Oktay’ın seslendirdiği Turkcell, Kubat’ın seslendirdiği Cola Turka reklam müzikleri Türk halkı tarafından çok beğenilmiştir.
• Filmlerinde kullandığı ışık oldukça doğaldır. Birçok yönetmenin aksine, fazla ışık kullanmayı sevmez. Filmlerindeki ışık, doğadaki ışığa en yakın, en doğal ve deforme edilmemiş ışıktır. Bu tercihi bilinçlidir. Işığın gereksiz kullanımın, anlatımı bozduğuna inanır. Ancak, özel bir amaçla, gerekliliğini hissettiği planlarda çeşitli ışık düzenlemelerine, oyunlarına başvurur.
• Sinan Çetin filmlerinin en çarpıcı görsel öğelerinden biri de renktir. Onun renkler konusundaki seçiciliği ve takıntılı tutumu hemen göze çarpar. Kırmızı rengin sıcaklığına ve verdiği etkiye adeta aşıktır. Kırmızı rengin yer almadığı bir filmine rastlamak neredeyse imkansızdır. Renkler, onun anlatımını besleyen en belirgin öğedir. Karakterlerin sosyal sınıflarını, kimliklerini ve filmin dramatik yapısı içindeki duygu değişimlerini renklerin yardımıyla ifade eder. Genellikle sıcak ve canlı renkleri seven yönetmen, özellikle kırmızı, sarı, yeşil renkleri yoğun olarak kullanır. Reklam filmlerinde kullandığı renkler, reklamın ilgi çekiciliğini artıracak yönde güçlüdür. Çektiği her kare kendini, renklerin yarattığı enerji ve sıcaklıktan, kırmızı ve tonlarının yoğun kullanımından fark ettirir. Sinan Çetin’in kullanmayı sevdiği renkler kadar kullanmaktan çekindiği hatta rahatsız olduğu renkler de vardır. Örneğin, mavi rengin reklamlarına soğuk ve samimiyetsiz bir anlam kattığını düşünür ve kullanmaktan çekinir. Mavi rengi sadece doğal mekanlarda kullanmayı tercih ederken, kostüm ve dekor uygulamalarında bu rengi kullanmaz. Kostüm seçiminde asla kahverengi ve tonlarına yer vermez. Kahve tonlarının yarattığı karakterler üzerinde silik bir etti yarattığını düşünür. Sinan Çetin’in renk takıntısı sadece reklam çekimi sırasında ortaya çıkmaz. Çektiği reklam filmlerinin telesinesinde de özellikle sarı ve kırmızı tonları tercih eder.
• Filmlerinde çoğunlukla kamerasını kendisi kullanan Sinan Çetin, kameraya hakimiyeti ve değişik lensleri kullanımındaki başarısı ile iyi bir görüntü yönetmeni olduğunu da ispat eder. Oyuncu merkezli planlar çekmeyi seven Sinan Çetin, oyuncunun jest ve mimiklerini, ifadesindeki değişimleri yakın planlarla anlatma yolunu tercih eder. Bu yüzden onun filmlerinde göğüs, omuz ve baş planlar oldukça sık görülür. Seyircinin, karakter ile özdeşleşmesinde yakın planların gücüne inanır. Seçtiği lenslerin ve ölçeklerin etkisi, kompozisyon yaratmadaki başarısını sağlar. Yakın ölçeklerin dışında, çok geniş planları da sıklıkla kullanan Sinan Çetin, bu planlarla, seyirciye mekanı ve atmosferi tanıtır. Makro lenslerle çektiği bu geniş planlar, kompozisyon ve renk bakımından bir tablo gibidir.
Yapımcı Sinan Çetin
Sinan Çetin, yapımcılığa başlamasının en büyük sebebini şöyle açıklar: “ Film çekmek istiyordum. Ama yapımcılar benim gibi genç bir yönetmene film vermek istemiyorlardı. Çalıştığım yapımcılar da, beni yönetmen olarak özgür bırakmıyorlardı. Çok uğraştım, çok yapımcının kapısında dolaştım. Sonunda, film çekebilmek için kendi filmlerimin yapımcılığını yapmaya karar verdim.”
Sinan Çetin, reklam, video klip ve sinema filmlerinin yapımcılığını yapar. Yapımcı kimliği, onun yönetmenliğini zaman zaman olumlu, zaman zaman da olumsuz etkiler. Çünkü yönetmen sadece filmine yani filminin teknik ve estetik yönlerine yoğunlaşır. Yönetmen aynı zamanda yapımcı kimliği taşıyorsa da, bu durum onun finansal ve idaresel birçok farklı konuya yoğunlaşmasını mecbur kılar. İşte bu çelişki Sinan Çetin’in kariyerinde önemli bir handikap olmuştur. Yönetmen olarak artık istediği filmi çekebilme özgürlüğüne sahip olmuştur. Ancak yapımcılık da hayatına girdiğinde sorumlulukları artmış ve bazen, yapımcı Sinan Çetin, yönetmen Sinan Çetin’in özgürlüğünü kısıtlar hale gelmiştir. Elbette yapımcı kimliğinin yönetmenliğini beslediği tarafları da olmuştur. Yapımcı olarak, bir filmin maliyetinin ne olduğunu, nelere harcama yapıldığını anlayan yönetmen Sinan Çetin, maliyeti ve gereksiz harcamaları azaltmak adına, sette daha pratik ver hızlı çalışır hale gelmiştir. Sorunlar karşısında daha kontrollü ve pratik çözümler bulma yoluna gitmiştir. Ve tabii ki, yapımcılıkla birlikte, yönetmen olarak kazandığı gelirin çok daha üstünde bir gelir elde etmeye başlamıştır.
Sinan Çetin, yapımcı olarak her türlü yeni fikre ve projeye açıktır. Sürekli yenilenme ve gelişme çabasında olan bir yapımcıdır. Sevmediği, inanmadığı, tatmin olmadığı filmleri kazanç kaybetmek pahasına da olsa seyirci önüne çıkarmaz. Bu yüzden yapımcılığını yaptığı birçok film, hala seyirci karşısına çıkmayı beklemektedir. Sinan Çetin, yalnızca kendi filmlerinin değil, başka yönetmenlerin filmlerinin de yapımcılığını yapar. Özellikle de genç yönetmenlere fırsatlar sunar. Düşük bütçeli ama her türlü teknik imkanının sunulduğu çekirdek kadrolu prodüksiyonlara da yapımcılık yapar.
Yeşilçam'daki birçok yapımcının aksine, Sinan Çetin, bu sektörden kazandığı geliri, yine bu sektöre yatırır. Teknolojik gelişimleri, sektörel yenilikleri devamlı olarak takip eder. Gelirini gerek yeni filmler çektirerek, gerekse teknik malzeme alarak, yine sektöre yatırmış olur. Bu düşünceden yola çıkarak, özellikle teknik malzemeye yatırım yapan Sinan Çetin; 1001 Kamera, Orfeo Sound, Post-Office, Plato Post gibi teknik malzeme şirketleri açmıştır. Bunların yanında Kafika adında bir sine-cafe açarak, seyirciye kaçırdığı filmleri izleme fırsatı sunmuştur. Yakın zamanda açtığı Plato Film Okulu ise; sektöre yeni eleman, yönetmen yetiştirmek, kamera önüne de oyuncu kazandırmak gibi hedeflere sahiptir
Yapımcı kimliğiyle kendi gençliğinde yaşadığı sıkıntıları, yeni nesil yönetmenlerin de yaşamasını istemediği için, Sinan Çetin, kendi filmlerinin yapımcılığını yaparken aynı zamanda genç ve yeni yönetmenlere de fırsatlar tanımıştır.
Sinan Çetin’ in yapımcılığını üstlendiği projeler:
Mazi Kalbimde Yaradır Projesi: Cine 5 kanalı için hazırlanan bu projede, Türk sinemasında eski yıllarda çekilmiş 10 film, bugünün yeni teknik koşulları ve yeni oyuncuları ile yeniden çekilmiştir. Bu proje kapsamında çekilen 10 film şunlardır:
Fosforlu Cevriye (Yönetmen: Mustafa Altıoklar) • Ağaçlar Ayakta Ölür (Yönetmen: Kamil Renklidere) • Kırık Zar (Yönetmen: Yücel Yolcu) • Ölüm Peşimizde (Yönetmen: Mahir Akyol)
Ağlayan Kadın (Yönetmen: Mesut Taner) • Yıldız Tepe (Yönetmen: Yağmur-Durul Taylan) • Yaralı Kurt ( Yönetmen: Artun Yeres) • Halk Çocuğu (Yönetmen: Funda Güven Samancılar)
Artık Sevmeyeceğim (Yönetmen: Çiğdem Sezgin) • Zümrüt (Yönetmen: Özer Kızıltan)
Uzun Metraj Sinema Filmi Projeleri:
Cine 5 Kanalı için çekilen filmlerden sonra Sinan Çetin, Wisteria Project isimli bir projeye daha imza atar. Sinema sektöründe ismini yeni yeni duyurmaya başlayan ama maddi imkansızlıklar yüzünden film çekemeyen yönetmenlere, maddi destek, teknik malzeme ve teknik ekip sağlayarak, onlara Plato Film bünyesinde sinema filmleri çektirir. İzleyiciyle buluşan filmlerden ilki, yönetmenliğini Taylan Biraderlerin yaptığı Okul, ikincisi ise Sinan Çetin’in eski asistanı olan Mert Baykal yönetmenliğindeki Pardon filmidir.
Dizi Projeleri:
Sinan Çetin sinema filmlerinin yanı sıra dizi projelerinde de yapımcılık yapmıştır. Bu dizi projeleri içinde en başarılı olanı, Eylül ayında üçüncü sezonuna başlayacak olan Avrupa Yakası isimli sit-com’dur.
Cuma, Ekim 27, 2006
Semih Balcıoğlu'nu kaybettik
Gazetecilik mesleğinin ustalarından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Onur Kurulu Başkanı ve Sabah Gazetesi çizeri Semih Balcıoğlu vefat etti.
İstanbul'da, 1928 yılında doğan Balcıoğlu, Işık Lisesinin ardından Devlet Güzel Sanatlar Akademisi grafik bölümünden mezun oldu.
İlk karikatürü 1943 yılında Akbaba Mizah Dergisinde yayınlanan Balcıoğlu, Karikatür, Amcabey, Akşam, Dünya, Hürriyet ve Tercüman gazetelerinde çalıştı.
Gabrovo Mizah Evinin yaptığı oylama sonucu dünyanın 106 çizerinden biri olarak kabul edilen Balcıoğlu, Türkiye'de üç boyutlu karikatürü gerçekleştiren ilk sanatçı oldu. Balcıoğlu, seramikle yaptığı karikatürlerini İstanbul ve Ankara'da sergiledi.
Balcıoğlu, 1999 yılında ''Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü''nü aldı. 15 Ocak 2002 tarihinde Mimar Sinan Üniversitesince ''Onursal Doktor'' unvanı verilen Balcıoğlu, Basın Şeref Kartı sahibi, evli ve bir çocuk babasıydı.
Kaynak: Nethaber
İstanbul'da, 1928 yılında doğan Balcıoğlu, Işık Lisesinin ardından Devlet Güzel Sanatlar Akademisi grafik bölümünden mezun oldu.
İlk karikatürü 1943 yılında Akbaba Mizah Dergisinde yayınlanan Balcıoğlu, Karikatür, Amcabey, Akşam, Dünya, Hürriyet ve Tercüman gazetelerinde çalıştı.
Gabrovo Mizah Evinin yaptığı oylama sonucu dünyanın 106 çizerinden biri olarak kabul edilen Balcıoğlu, Türkiye'de üç boyutlu karikatürü gerçekleştiren ilk sanatçı oldu. Balcıoğlu, seramikle yaptığı karikatürlerini İstanbul ve Ankara'da sergiledi.
Balcıoğlu, 1999 yılında ''Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü''nü aldı. 15 Ocak 2002 tarihinde Mimar Sinan Üniversitesince ''Onursal Doktor'' unvanı verilen Balcıoğlu, Basın Şeref Kartı sahibi, evli ve bir çocuk babasıydı.
Kaynak: Nethaber
Çarşamba, Ekim 25, 2006
Firefox kısa film yarışması
Firefox hakkında toplam 280 adet kısa film. Firefox'la ilgili 30 saniyelik film çekiyorsunuz, animasyon ya da canlı formatta, sonra çektiğiniz filmi buradaki formu doldurarak yolluyorsunuz ve eğer filminiz birinci olursa B & H'ten 5000 $'lık hediye çeki kazanıyorsunuz. Eğer ikinci olursanız -ki bu hediye gerçekten de çok iyi-, 9xMedia'dan üçlü LCD monitör seti, üçüncü olursanız Alienware DHS 5 media center PC kazanıyorsunuz. Ayrıntılı bilgi ise burada.
(Bu arada Firefox'un son sürümü 2.0 çıktı. Buradan indirebilirsiniz.)
Kaynak: Reklam Yazıları
Parisloft Diş Kliniği
Quebec'te bulunan Parisloft Diş Kliniği'nin basın ilanları. Fikir çok da ilgi çekici sayılmaz ama sanat yönetimini beğendim.
'Sarıdan hoşlanmayız.'
'We don't like yellow.'
(Diğer iş burada.)
'Sarıdan hoşlanmayız.'
'We don't like yellow.'
(Diğer iş burada.)
Salı, Ekim 24, 2006
Dövüş Sanatları'nda usta olun!
National Geographic Channel'da Dövüş Sanatları Haftası'nın tanıtımı için Portekiz'de bulunan Torke reklam ajansının yarattığı gerilla ve doğrudan postalama işleri.
Basın kitinin içerisine medya satın almacılara ve basına gönderilmek üzere bir tuğla, siyah kuşak ve seriyle ilgili bilgilerin ve program içeriklerinin bulunduğu bir föy konulmuş.
Sokak kampanyasında ise;
Lizbon'un stratejik konumdaki merkezlerine reklam dahilinde çalışan elemanlar yerleştirilmiş. Her ekipte birbirini eğiten iki dövüşçü ve onların yanında kavga ile ilgili olarak bilgi veren bir üçüncü kişi var. Ayrca föylerde, Dövüş Sanatları Haftası'nın sponsoru olan Wilkinson markasıyla ilgili olarak küçük bir sınav da var.
Şehrin birçok yerine ise siyah kuşaklar bağlanmış ve aralarına föyler yerleştirilmiş.
Ajans: Torke Stunt • CD: André Rabanea • AD: João Pereira • RY: Gustavo Blanco
(Torke'den Hugo'ya bu işi yolladığı için teşekkürler.)
(Thanks for Hugo from Torke for sending this work.)
Pazartesi, Ekim 23, 2006
Reklamda Sinan Çetin 6 (Tez devamı)
ARÇELİK ÇELİK:
Yenilik ve değişim yoluna giden Arçelik’in çektirdiği bu imaj filmleri büyük ses getirmiştir. Sinan Çetin’ in çektiği Arçelik reklam filmlerinde Çelik adında robot baş kahramandır. Türk seyircisi genel olarak animatik ya da çizgi kahramanları benimsememektedir. Seyircinin bir robotla özdeşleşmesi zor görünse de, Sinan Çetin robota insansı özellikler ve duygusal tepkiler ekleyerek, seyircinin robotla yakınlık kurmasını sağlamıştır. Arçelik’in teknolojik gelişimlerinin simgesi olan Çelik karakteri ile Bekçi Sırrı’nın ilişkileri üzerine kurulan filmler, seyircinin büyük sempatisini kazanmıştır. Teknoloji karşısında bilgisiz ve şaşkın olan biz Türkler’in simgesi Bekçi Sırrı’dır. Çelik, teknolojinin simgesi olarak, Sırrı’ya her gün yeni bir şey öğretir. Bu tatlı ve sıcak iletişim, Arçelik’in yeni imajını önemli ölçüde etkilemiştir.
COLA TURKA:
Young & Rubicam Reklamevi ajansının eski Kreatif Direktörü Serdar Erener “Türkiye’nin kolası” sloganıyla, dünyaya yüzlerini dönen, pozitif milliyetçilik duygularını içinde barındıran esprili bir reklam yapma fikrini benimsedi ve bu fikri uygulamaya geçirdi. Reklam filminde, Chevy Chase tipik bir Amerikan aile babasını canlandırır. Cola Turka’yı ise ilk defa kahve içmek için gittiği bir yerde kovboy figürlü kişinin elinde görür. Karşısındaki kişinin “bendensin!” gibi Türk halkının sıkça kullandığı davranış biçimleriyle karşılaşır ve ne olduğunu anlayamadığı için şaşkına döner. Şaşkınlıkla evine gider ama evine geldiğinde, eşinin biber dolması yapması, kayınvalide ve kayınpederinin akşam yemeğine geleceğini söylemesi karşısında, evdeki durumun da pek farklı olmadığını anlar. Akşam yemeği yerken bütün aile İngilizce şarkı söyler, Cola Turka’larından birer yudum alır ve aniden 10. yıl marşını söylemeye başlarlar. Aile babasının artık tam anlamıyla kafası karışır. Cola Turka’sından içer ve o da 10. yıl marşına eşlik etmeye başlar. Sıra vedalaşmaya geldiğinde artık her şey Türk adet ve geleneklerine göre yapılır, büyüklerin elleri öpülür, arabanın arkasından su dökülür, sokaktan seyyar satıcı geçer ve son karede artık Türkleşen aile babası bıyığıyla birlikte gülümserken ekran kararır. Sinan Çetin, reklam filminde genel olarak pastel renklere yer vermiştir. Mekan olarak kullanılan kafede ve evde ağırlıklı olarak kahverengi tonlar kullanılmıştır. Bu renkler izleyici üzerinde soğuk ve samimiyetsiz bir etki yaratmaktadır. Reklam dilinde kahverengi ve bej renkler kostüm kullanımında tercih edilmezler çünkü bu renklerin karakter üzerinde silik bir etki yarattığı düşünülür. Kahramanımızın giydiği bej rengi takım elbise ve taşıdığı kahverengi bond çanta seyirciye, oyuncunun içe kapanık, durgun ve çekingen bir karaktere sahip olduğunu anlatmaktadır. Ürün üzerinde kullanılan kırmızı ve beyaz renkler Türk bayrağının renklerini simgelemektedir. Reklam filminde, ürünü ön plana çıkartmak için kırmızı renk sadece ürün üzerinde kullanılmıştır. Cola Turka reklamı duygusal bir temaya sahiptir. Türk halkının milliyetçilik duygularını ön plana çıkartan reklamda, Amerikan kültürünün simgesi haline gelen Coca Cola markasının yerine artık Türkiye’nin de bir kolası olduğu vurgulanmaktadır.
BONUS CARD PREMIUM:
Bonus Card’ın kampanya filmlerinden biri olan Premium filmi, ünlü oyuncu Kadir İnanır üzerine kuruludur. Bonus Card reklam filmlerinde, bonuskafa diye adlandırılan, kocaman, kıvırcık saç modeli yer almaktadır. Zencilerin saçlarına benzeyen bu model, Bonus Card kullanıldığı anda insanların kafasının üzerinde belirir. Premium filminde de bu özellik kullanılır. Kadir İnanır, bir bara gider. Barda bonus card’la para harcadıkça, chip parası birikir. Hediye içkiler önüne sunulur. Bonus kazandıkça, saçları da bonus kafaya dönüşür. Bonusların artış oranına göre saçları önce siyah, sonra gümüş ve en sonunda da altın rengine döner. Filmde, Kadir İnanır’ın oynatılmasının amacı, Kadir İnanır’ın Türk halkı üzerinde yarattığı maço erkek imajından yararlanarak bir ironi yaratmaktır. Sinan Çetin, yıllar önce çektiği Komser Şekspir filminde, Kadir İnanır’ın sert imajını yıkarak, elbise giydirmiştir. Şimdi de Bonus kafa reklamları ile bir mit haline dönüşen Kadir İnanır kurallarını, Kadirizm’i yıkmıştır.
Sinan Çetin, Türkiye’nin en büyük reklam ajanslarıyla sayısız reklam filmine imza atmıştır. Çalıştığı ajansların içinde en önemli ajanslardan biri Young & Rubicam Reklamevi’dir. 1990’lı yıllarda başlayan Serdar Erener-Sinan Çetin fikir ortaklığı, Serdar Erener’in 2003 yılında kurduğu Alametifarika reklam ajansında da devam etmektedir.
Yenilik ve değişim yoluna giden Arçelik’in çektirdiği bu imaj filmleri büyük ses getirmiştir. Sinan Çetin’ in çektiği Arçelik reklam filmlerinde Çelik adında robot baş kahramandır. Türk seyircisi genel olarak animatik ya da çizgi kahramanları benimsememektedir. Seyircinin bir robotla özdeşleşmesi zor görünse de, Sinan Çetin robota insansı özellikler ve duygusal tepkiler ekleyerek, seyircinin robotla yakınlık kurmasını sağlamıştır. Arçelik’in teknolojik gelişimlerinin simgesi olan Çelik karakteri ile Bekçi Sırrı’nın ilişkileri üzerine kurulan filmler, seyircinin büyük sempatisini kazanmıştır. Teknoloji karşısında bilgisiz ve şaşkın olan biz Türkler’in simgesi Bekçi Sırrı’dır. Çelik, teknolojinin simgesi olarak, Sırrı’ya her gün yeni bir şey öğretir. Bu tatlı ve sıcak iletişim, Arçelik’in yeni imajını önemli ölçüde etkilemiştir.
COLA TURKA:
Young & Rubicam Reklamevi ajansının eski Kreatif Direktörü Serdar Erener “Türkiye’nin kolası” sloganıyla, dünyaya yüzlerini dönen, pozitif milliyetçilik duygularını içinde barındıran esprili bir reklam yapma fikrini benimsedi ve bu fikri uygulamaya geçirdi. Reklam filminde, Chevy Chase tipik bir Amerikan aile babasını canlandırır. Cola Turka’yı ise ilk defa kahve içmek için gittiği bir yerde kovboy figürlü kişinin elinde görür. Karşısındaki kişinin “bendensin!” gibi Türk halkının sıkça kullandığı davranış biçimleriyle karşılaşır ve ne olduğunu anlayamadığı için şaşkına döner. Şaşkınlıkla evine gider ama evine geldiğinde, eşinin biber dolması yapması, kayınvalide ve kayınpederinin akşam yemeğine geleceğini söylemesi karşısında, evdeki durumun da pek farklı olmadığını anlar. Akşam yemeği yerken bütün aile İngilizce şarkı söyler, Cola Turka’larından birer yudum alır ve aniden 10. yıl marşını söylemeye başlarlar. Aile babasının artık tam anlamıyla kafası karışır. Cola Turka’sından içer ve o da 10. yıl marşına eşlik etmeye başlar. Sıra vedalaşmaya geldiğinde artık her şey Türk adet ve geleneklerine göre yapılır, büyüklerin elleri öpülür, arabanın arkasından su dökülür, sokaktan seyyar satıcı geçer ve son karede artık Türkleşen aile babası bıyığıyla birlikte gülümserken ekran kararır. Sinan Çetin, reklam filminde genel olarak pastel renklere yer vermiştir. Mekan olarak kullanılan kafede ve evde ağırlıklı olarak kahverengi tonlar kullanılmıştır. Bu renkler izleyici üzerinde soğuk ve samimiyetsiz bir etki yaratmaktadır. Reklam dilinde kahverengi ve bej renkler kostüm kullanımında tercih edilmezler çünkü bu renklerin karakter üzerinde silik bir etki yarattığı düşünülür. Kahramanımızın giydiği bej rengi takım elbise ve taşıdığı kahverengi bond çanta seyirciye, oyuncunun içe kapanık, durgun ve çekingen bir karaktere sahip olduğunu anlatmaktadır. Ürün üzerinde kullanılan kırmızı ve beyaz renkler Türk bayrağının renklerini simgelemektedir. Reklam filminde, ürünü ön plana çıkartmak için kırmızı renk sadece ürün üzerinde kullanılmıştır. Cola Turka reklamı duygusal bir temaya sahiptir. Türk halkının milliyetçilik duygularını ön plana çıkartan reklamda, Amerikan kültürünün simgesi haline gelen Coca Cola markasının yerine artık Türkiye’nin de bir kolası olduğu vurgulanmaktadır.
BONUS CARD PREMIUM:
Bonus Card’ın kampanya filmlerinden biri olan Premium filmi, ünlü oyuncu Kadir İnanır üzerine kuruludur. Bonus Card reklam filmlerinde, bonuskafa diye adlandırılan, kocaman, kıvırcık saç modeli yer almaktadır. Zencilerin saçlarına benzeyen bu model, Bonus Card kullanıldığı anda insanların kafasının üzerinde belirir. Premium filminde de bu özellik kullanılır. Kadir İnanır, bir bara gider. Barda bonus card’la para harcadıkça, chip parası birikir. Hediye içkiler önüne sunulur. Bonus kazandıkça, saçları da bonus kafaya dönüşür. Bonusların artış oranına göre saçları önce siyah, sonra gümüş ve en sonunda da altın rengine döner. Filmde, Kadir İnanır’ın oynatılmasının amacı, Kadir İnanır’ın Türk halkı üzerinde yarattığı maço erkek imajından yararlanarak bir ironi yaratmaktır. Sinan Çetin, yıllar önce çektiği Komser Şekspir filminde, Kadir İnanır’ın sert imajını yıkarak, elbise giydirmiştir. Şimdi de Bonus kafa reklamları ile bir mit haline dönüşen Kadir İnanır kurallarını, Kadirizm’i yıkmıştır.
Sinan Çetin, Türkiye’nin en büyük reklam ajanslarıyla sayısız reklam filmine imza atmıştır. Çalıştığı ajansların içinde en önemli ajanslardan biri Young & Rubicam Reklamevi’dir. 1990’lı yıllarda başlayan Serdar Erener-Sinan Çetin fikir ortaklığı, Serdar Erener’in 2003 yılında kurduğu Alametifarika reklam ajansında da devam etmektedir.
Cumartesi, Ekim 21, 2006
Honda Jazz Tetris
Hazır aşağıdaki BUF filmini yazmışken bu çalışmasını da koymamak olmazdı.
Honda Jazz, yeni bagaj kapasitesini göstermek için efsanevi oyun Tetris'ten yararlanmış ve ortaya mükemmel bir iş çıkmış.
Yönetmen: Rad-Ish • Prodüksiyon: Lazlo Kadar
(Daha temiz görüntü için tıklayın.)
Honda Jazz, yeni bagaj kapasitesini göstermek için efsanevi oyun Tetris'ten yararlanmış ve ortaya mükemmel bir iş çıkmış.
Yönetmen: Rad-Ish • Prodüksiyon: Lazlo Kadar
(Daha temiz görüntü için tıklayın.)
Unutmak bulaşıcıdır
'Bu sene yeni "unutmak bulaşıcıdır" kampanyası ilk olarak Hatırlatma Günü - Aids galasında tanıtıldı. Erotizm ve Drama'nın kışkırtıcı birleşimi amacına ulaştı.
Aşk oyununda birbirine karışmış bedenler; çalışma masasının üstünde, asansörde, parkta, yatakta ya da küvette. Fakat kahramanlarda önemli bir şey eksik, kafaları... 5 ilan, 2 funkspot (?) ve 1 sinema reklamından oluşan yeni kampanyayı Berlinli reklam ajansı Etwas Neues Entsteht yarattı.'
'Oblivion is contagious.'
Diğer ilanlar için tıklayın.
The other ads are here.
Aşk oyununda birbirine karışmış bedenler; çalışma masasının üstünde, asansörde, parkta, yatakta ya da küvette. Fakat kahramanlarda önemli bir şey eksik, kafaları... 5 ilan, 2 funkspot (?) ve 1 sinema reklamından oluşan yeni kampanyayı Berlinli reklam ajansı Etwas Neues Entsteht yarattı.'
'Oblivion is contagious.'
Diğer ilanlar için tıklayın.
The other ads are here.
Dünyanın doktorları
Her kış, kaldırımlarda yüzlerce evsiz hayatını kaybediyor. Tepki göster.
'Every winter, hundreds of homeless die on the sidewalks. React.'
'Medicines of the world.'
Ajans: TBWA/Paris
via
Cuma, Ekim 20, 2006
Perşembe, Ekim 19, 2006
Infiniti - Boya
Sony Bravia'nın aşağıdaki (hayal kırıklığını) filmini izlediniz. Blogda haberini duyar duymaz büyük bir merakla beklediğim bu film gerçekten de benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Sanki kamera arkası görüntüsü izliyormuş gibi seyrettim filmi. Fikir iyiydi, uygulama, çaba vs. Ama yine de filmin bu 'ham' görüntüsü hiç çekici değildi.
Infiniti için Pleix tarafından yapılmış bu filmler ise Bravia'dan önce çekilmiş ve yayınlanmış. Renklerin canlılığı tabii ki CG teknolojisi sayesinde bu kadar yoğun görünüyor. Ama yine de Bravia'nın da hiç olmazsa bu kadar etkileyici olması gerekirdi. Sonuçta yönetmeni Jonathan Glazer.
Filmlerin ajansı TBWA/Chiat/Day.
via
Infiniti için Pleix tarafından yapılmış bu filmler ise Bravia'dan önce çekilmiş ve yayınlanmış. Renklerin canlılığı tabii ki CG teknolojisi sayesinde bu kadar yoğun görünüyor. Ama yine de Bravia'nın da hiç olmazsa bu kadar etkileyici olması gerekirdi. Sonuçta yönetmeni Jonathan Glazer.
Filmlerin ajansı TBWA/Chiat/Day.
via
Bentley cevap verir.
1) BMW bir reklama başlar. 2) Audi cevap verir. 3) Japonların da söylecek bir şeyleri vardır. 4) Bentley'nin CEO'su da bunun üzerine aynı şekilde bir reklam verir...
(Yukarıdaki ilanın hikayesinin başlangıcı burada.)
1. BMW starts an announcement. 2. Audi answers. 3. The Japanese have also which to say. 4. The CEO of Bentley switches to it an announcement likewise…
(The beginning of this story is here.)
Leonardo - Evrensel Deha
'Rahmi M. Koç Müzesi, Arçelik'in sponsorluğunda ve Partners firması işbirliğinde Leonardo da Vinci'nin (1452-1519) bilimsel ve mühendislik çalışmalarını konu alan büyük bir sergiyi Türkiye'ye getiriyor. 1 Kasım - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında sürecek olan sergi Leonardo’nun 1478 ile 1513 yılları arasında tasarladığı pek çok objenin çizimlerinden yola çıkarak hazırlanan 40 makinenin gerçek boyutlardaki reprodüksiyonlarından meydana gelmektedir. Eserlerin büyük bir kısmı İstanbul’daki Rahmi M. Koç Müzesi’nde, birkaçı ise Ankara’daki Çengelhan Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenecektir. Sergi birimleri genel hatlarıyla beş geniş kategoriye ayrılmıştır: Mekanizmalar ve doğanın dört ana öğesi: Toprak, Su, Hava ve Ateş. Herbiri çalışır durumda olacak makineler ziyaretçiler tarafından da kullanılabilecektir. Böylece sergi hem kültürel bir hizmet sunacak, hem de halkı eğitme ve eğlendirme misyonumuza uygun olacaktır.'
Pişti (mi?)
Hangisinin önce olduğunu bilmiyorum. O yüzden kimsenin kafasını karıştırmak istemem. Aklın yolu bir gibi görünün işlerden biri de olabilir ama fikir dışında özellikle sanat yönetiminin birbirine çok benzemesi blogda yayınlanmasını sağlayan en büyük etken oldu.
Soldaki Rafineri'nin Ottoman Empire adlı tişört markası ilanı, diğeri ise Publicis'in Miracle's Wax Museum (Mumya Müzesi) için yaptığı tanıtım afişi.
Soldaki Rafineri'nin Ottoman Empire adlı tişört markası ilanı, diğeri ise Publicis'in Miracle's Wax Museum (Mumya Müzesi) için yaptığı tanıtım afişi.
Çarşamba, Ekim 18, 2006
Discover Card
Yine MJZ'ten harika bir reklam filmi. Ajansı The Martin Agency. Yönetmeni ise Phil Joanou.
(Discover Card'ın internet sitesinde (başlığa tıklayın) sağ üstte yer alan 'have some fun'a tıkladığınızda, yukarıdaki filmin kamera arkası görüntüleri yer alıyor. Gayet eğlenceli olmuş.)
Hornet
'Hornet büyük yetenekleri bulmaya, geliştirmeye ve desteklemeye odaklanan bir prodüksiyon şirketi. Şirket, çesitli endüstrilerde sıradışı yaratıcı vizyona sahip insanlar arıyor. Bu yönetmen-güdümlü yaklaşımın sonucu olarak da Hornet, bu yönetmenlerden fevkalade yetenekli ve çeşitli bir takım oluşturmayı başardı. Her biri, kendilerine özgü üslupları ve vizyonlarıyla katkı sağlıyorlar. Müşteriler için bu, kendilerinin "markalandırma " ihtiyaçlarına uyan, tutarlı bir şekilde taze, yenilikçi işler demek...'
Kendilerini böyle tanımlayan şirketin internet sitesinde yönetmenlerin biyografilerini ve işlerini görmek mümkün. Özellikle Monkmus adlı yönetmenin işlerine bayıldım.
Aşağıdaki filmler ise Young & Rubicam tarafından Hornet'e yaptırılan sosyal kampanya işleri.
Kendilerini böyle tanımlayan şirketin internet sitesinde yönetmenlerin biyografilerini ve işlerini görmek mümkün. Özellikle Monkmus adlı yönetmenin işlerine bayıldım.
Aşağıdaki filmler ise Young & Rubicam tarafından Hornet'e yaptırılan sosyal kampanya işleri.
Reklamda Sinan Çetin 5 (Tez devamı)
KENT ŞEKER BAYRAM GÜNÜ:
Kent şekerlerinin çektirdiği bu filmler, yönetmenin filmografisinde önemli bir yere sahiptir. Bir bayram günü, evde çocuklarını ve torunlarını bekleyen yaşlı çiftin, hüzünlü ve sonu hayal kırıklığı ile biten bekleyişi anlatır. Filmde, yaşlı çiftin sabahın erken saatlerinden, akşama kadar bekleyişi, ağır bir hüzünle ifade edilir. Giyinip hazırlanmış çift, zaman geçtikçe umutsuzluğa kapılır. Bayram sabahı ışıl ışıl parlayan salonlarına, akşam ağır ve kasvetli bir atmosfer hakim olur. Reklam, seyircinin görmezden geldiği aile bağlarının kopukluğunu gözler önüne serdiği için seyirci üzerinde beklenenden daha büyük bir etki yapmıştır. Sinan Çetin, Kent Şekerleri'nin devam filminde gerçek ayakkabı boyacısı bir çocuğu oynatır. Reklamda, bayram sabahı boyacı sandığını alıp evden çıkan erkek çocuğuyla, zengin ailenin kız çocuğunun hikayesi paralel kurguyla anlatılır. Filmin sonunda, kız topladığı bayram şekerlerini boyacı çocuğa verir. Bu reklam filminden sonra, boyacı çocuğun gerçek hikayesi gazetelerde yayınlanmıştır.
DOĞUŞ ÇAY “ÇAY BUDUR”:
Karadenizli bir adamla, İngiliz eşinin doğuş çay hakkında diyalogları üzerine kurulu bu film, Sinan Çetin’in slogan cümle yaratmadaki başarısının en önemli örneklerinden biridir. “ Çay budur” sloganı tüm halkın diline dolanmıştır. Filmin sempatikliğini ve akılda kalıcılığını sağlayan en önemli öğe de, doğu-batı karşıtlığıdır. Türk ve Karadenizli bir adamın keskin şivesi karşısına, İngiliz bir kadının bozuk Türkçesi konulduğunda, ortaya komik, eğlenceli bir diyalog çıkar. Üstelik, çaylarıyla ünlü bir kültürden gelen kadın, önüne gelen hiçbir çayı beğenmez. Beğendiği, yerli çay, Doğuş Çay’dır. Doğu, batıyı yenmiştir.
HAZIRKART ÖZGÜR KIZ-ÖZGÜR ÇOCUK:
Turkcell’in bir yan ürünü olan Hazırkart, özellikle genç kitleyi hedef alan bir üründü. Bu yeni ürünün lansmanı için büyük bir kampanya hazırlandı. Bu kampanyada bugünün modern ve özgür gençliğini simgeleyecek iki oyuncu ile çalışılmaya karar verildi. Yine Serdar Erener ve Sinan Çetin ortaklığında yürütülen bu oyuncu çalışmasında, aranan yüzlerin hiç tanınmamış olması hedefleniyordu. Sonunda Nil Karaibrahimgil ve Yiğit Özşener’in oynamasına karar verildi. Hikayede 2 genç karşılaşır ve aralarında bir elektriklenme olur. Bu elektriklenmeye rağmen, Özgür Kız yoluna devam eder. Özgür Çocuk, kızdan çok etkilenmiştir ve onu bulmaya kararlıdır. Peşinden yollara düşer. İlk filmde başlayan takip hikayesi bütün filmlerin odak noktası olacaktır. Özgür Kız ve Özgür Çocuk, bazen bir yerde karşılaşıp, yine birbirlerini kaybedeceklerdir. Bulma ve kaybetme çelişkileri içinde süren hikaye seyircinin ilgisini çeker. Bu ilginin farkına varan reklam ajansı, hikayeye seyirciyi dahil etmenin bir yolunu buldu. Her filmde, başka bir şehirde karşılaşan 2 gencin, daha sonraki filmde nerede karşılaşacaklarını seyirciye soran bir yarışma düzenlediler. Seyirci ilk defa bir reklam filmine yarışmacı olarak dahil edildi. Bu yarışmayla, seyirci Hazırkart kullanımına teşvik edildi.
Hazırkart reklam filmlerinin başarıya ulaşmasındaki en büyük etkenlerden biri de filmin müzikleridir. Önceleri Nil Karaibrahimgil’in reklam için yaptığı jinglelar, büyük ilgi gördü. Sinema filmi çekmeye vakit bulamayan Sinan Çetin için Hazırkart reklamları çok önemlidir. Çünkü Sinan Çetin Hazırkart serisini sinema tadında çekmiştir. Böylece sinemaya duyduğu özlemi kısmen bastırmış olur.
KINETIX KOŞAN KIZ:
Spor ayakkabı ile okula giden ve öğretmen tarafından okuldan kovulan genç bir kız, koşmaya başlar. Caddeler, sokaklar, tepeler, ormanlar geçerek koşar. Koştukça özgürleşir. Bu film, Sinan Çetin’in kimliğini başarıyla yansıtan bir filmdir. Otoritenin anlamsız ve baskıcı tutumuna karşı gelen kız, bir anlamda özgür Sinan Çetin’in de yansımasıdır. Film, gösterime girdiği andan itibaren büyük dikkat çekti, hatta okullarda spor ayakkabı giyilmeme kuralı, tartışılır bir hale geldi.
TURKCELL “CELL-O” KAMPANYA FİLMLERİ:
Turkcell’in yeni imaj ve yeni kurumsal kimlik tanıtımı için başlattığı bu kampanya Sinan Çetin’in en uzun süreli çektiği reklam kampanyasıdır. Young & Rubicam Reklamevi tarafından yürütülen ve Serdar Erener’in kreatif direktörlüğünü yaptığı bu kampanyada Sinan Çetin, yaratıcı aşamada da çalışmıştır. Kampanya’nın odak noktasını oluşturan fikir, Turkcell’i sembolize edecek, Turkcell’le özdeşleşecek bir kahraman yaratma fikridir. Bu fikir ile yola çıkan Serdar Erener, uzaydan gelen ama insan kılığına bürünmüş bir Turkcell karakteri yaratır. Adı “Cell-O”dur. Cell-O, Turkcell’in bütün hizmetlerini yaratan ve bu hizmetleri halka sunan bir karakterdir. Raga Oktay’la kampanyanın ilk filmi çekildi ve Türk halkının inanılmaz sempatisini kazandı. Bu sempatinin oluşmasında reklamda Cell-O’nun söylediği, içinde “Cell-O’ca” sözlerin bulunduğu jinglelar oldu.
Kent şekerlerinin çektirdiği bu filmler, yönetmenin filmografisinde önemli bir yere sahiptir. Bir bayram günü, evde çocuklarını ve torunlarını bekleyen yaşlı çiftin, hüzünlü ve sonu hayal kırıklığı ile biten bekleyişi anlatır. Filmde, yaşlı çiftin sabahın erken saatlerinden, akşama kadar bekleyişi, ağır bir hüzünle ifade edilir. Giyinip hazırlanmış çift, zaman geçtikçe umutsuzluğa kapılır. Bayram sabahı ışıl ışıl parlayan salonlarına, akşam ağır ve kasvetli bir atmosfer hakim olur. Reklam, seyircinin görmezden geldiği aile bağlarının kopukluğunu gözler önüne serdiği için seyirci üzerinde beklenenden daha büyük bir etki yapmıştır. Sinan Çetin, Kent Şekerleri'nin devam filminde gerçek ayakkabı boyacısı bir çocuğu oynatır. Reklamda, bayram sabahı boyacı sandığını alıp evden çıkan erkek çocuğuyla, zengin ailenin kız çocuğunun hikayesi paralel kurguyla anlatılır. Filmin sonunda, kız topladığı bayram şekerlerini boyacı çocuğa verir. Bu reklam filminden sonra, boyacı çocuğun gerçek hikayesi gazetelerde yayınlanmıştır.
DOĞUŞ ÇAY “ÇAY BUDUR”:
Karadenizli bir adamla, İngiliz eşinin doğuş çay hakkında diyalogları üzerine kurulu bu film, Sinan Çetin’in slogan cümle yaratmadaki başarısının en önemli örneklerinden biridir. “ Çay budur” sloganı tüm halkın diline dolanmıştır. Filmin sempatikliğini ve akılda kalıcılığını sağlayan en önemli öğe de, doğu-batı karşıtlığıdır. Türk ve Karadenizli bir adamın keskin şivesi karşısına, İngiliz bir kadının bozuk Türkçesi konulduğunda, ortaya komik, eğlenceli bir diyalog çıkar. Üstelik, çaylarıyla ünlü bir kültürden gelen kadın, önüne gelen hiçbir çayı beğenmez. Beğendiği, yerli çay, Doğuş Çay’dır. Doğu, batıyı yenmiştir.
HAZIRKART ÖZGÜR KIZ-ÖZGÜR ÇOCUK:
Turkcell’in bir yan ürünü olan Hazırkart, özellikle genç kitleyi hedef alan bir üründü. Bu yeni ürünün lansmanı için büyük bir kampanya hazırlandı. Bu kampanyada bugünün modern ve özgür gençliğini simgeleyecek iki oyuncu ile çalışılmaya karar verildi. Yine Serdar Erener ve Sinan Çetin ortaklığında yürütülen bu oyuncu çalışmasında, aranan yüzlerin hiç tanınmamış olması hedefleniyordu. Sonunda Nil Karaibrahimgil ve Yiğit Özşener’in oynamasına karar verildi. Hikayede 2 genç karşılaşır ve aralarında bir elektriklenme olur. Bu elektriklenmeye rağmen, Özgür Kız yoluna devam eder. Özgür Çocuk, kızdan çok etkilenmiştir ve onu bulmaya kararlıdır. Peşinden yollara düşer. İlk filmde başlayan takip hikayesi bütün filmlerin odak noktası olacaktır. Özgür Kız ve Özgür Çocuk, bazen bir yerde karşılaşıp, yine birbirlerini kaybedeceklerdir. Bulma ve kaybetme çelişkileri içinde süren hikaye seyircinin ilgisini çeker. Bu ilginin farkına varan reklam ajansı, hikayeye seyirciyi dahil etmenin bir yolunu buldu. Her filmde, başka bir şehirde karşılaşan 2 gencin, daha sonraki filmde nerede karşılaşacaklarını seyirciye soran bir yarışma düzenlediler. Seyirci ilk defa bir reklam filmine yarışmacı olarak dahil edildi. Bu yarışmayla, seyirci Hazırkart kullanımına teşvik edildi.
Hazırkart reklam filmlerinin başarıya ulaşmasındaki en büyük etkenlerden biri de filmin müzikleridir. Önceleri Nil Karaibrahimgil’in reklam için yaptığı jinglelar, büyük ilgi gördü. Sinema filmi çekmeye vakit bulamayan Sinan Çetin için Hazırkart reklamları çok önemlidir. Çünkü Sinan Çetin Hazırkart serisini sinema tadında çekmiştir. Böylece sinemaya duyduğu özlemi kısmen bastırmış olur.
KINETIX KOŞAN KIZ:
Spor ayakkabı ile okula giden ve öğretmen tarafından okuldan kovulan genç bir kız, koşmaya başlar. Caddeler, sokaklar, tepeler, ormanlar geçerek koşar. Koştukça özgürleşir. Bu film, Sinan Çetin’in kimliğini başarıyla yansıtan bir filmdir. Otoritenin anlamsız ve baskıcı tutumuna karşı gelen kız, bir anlamda özgür Sinan Çetin’in de yansımasıdır. Film, gösterime girdiği andan itibaren büyük dikkat çekti, hatta okullarda spor ayakkabı giyilmeme kuralı, tartışılır bir hale geldi.
TURKCELL “CELL-O” KAMPANYA FİLMLERİ:
Turkcell’in yeni imaj ve yeni kurumsal kimlik tanıtımı için başlattığı bu kampanya Sinan Çetin’in en uzun süreli çektiği reklam kampanyasıdır. Young & Rubicam Reklamevi tarafından yürütülen ve Serdar Erener’in kreatif direktörlüğünü yaptığı bu kampanyada Sinan Çetin, yaratıcı aşamada da çalışmıştır. Kampanya’nın odak noktasını oluşturan fikir, Turkcell’i sembolize edecek, Turkcell’le özdeşleşecek bir kahraman yaratma fikridir. Bu fikir ile yola çıkan Serdar Erener, uzaydan gelen ama insan kılığına bürünmüş bir Turkcell karakteri yaratır. Adı “Cell-O”dur. Cell-O, Turkcell’in bütün hizmetlerini yaratan ve bu hizmetleri halka sunan bir karakterdir. Raga Oktay’la kampanyanın ilk filmi çekildi ve Türk halkının inanılmaz sempatisini kazandı. Bu sempatinin oluşmasında reklamda Cell-O’nun söylediği, içinde “Cell-O’ca” sözlerin bulunduğu jinglelar oldu.
Salı, Ekim 17, 2006
Pazar, Ekim 15, 2006
MTV Rusya Müzik Ödülleri 2006
Rusya'da yaşayan motion graphics sanatçısı Anton Sakara'dan MTV Rusya Müzik Ödülleri için yaptığı harika bir çalışma. Sitesindeki diğer örnekler için tıklayın.
Audi 'Duygular'
Daha önce bu ilanları görmüştüm ve filmiyle birlikte koymayı planlıyordum. Sonunda Motionographer'da filmini de gördüm. Kampanyayı DDB Barcelona yürütmüş. Yönetmeni David Ruiz, prodüksiyon şirketi ise Ruiz+Company.