Salı, Ocak 31, 2006
Pazartesi, Ocak 30, 2006
"W+K şeytan mı?"
(Müzisyen ve anlatıcı Momus, Honda reklamlarıyla ilgili ilginç bir eleştiri yazmış. W+K London ise buna istinaden bir yazı eklemiş bloguna. Araba reklamları ve son zamanların en başarılı reklam filmlerinden Honda Civic ve Grrr için yazdıkları okunmaya değer.)
Araba reklamlari. Iyi olduklari zaman daha da beterler, degil mi? Cünkü, iyi olduklari zaman bize hassas bir noktadan dokunduklarinda (dogaya veya cocuklara veya sanata olan sevgimiz gibi) sadece arabalarin o temel kötülüğü hakkinda yalan söylemis olmuyorlar, ayni zamanda cercevenin icine cektikleri iyi seyleri de lekeliyorlar. Ve ben bunu, kendi müzigi bir araba reklamindan cikan ve ajanstan kar saglamis biri olarak söylüyorum!
Kötücül ve ustaca olmasindan öte, araba reklamlari bize kültürel degerleri anlatir. A evet! Dünkü ders amacli forum yazisindan (The difference makes a difference) sonra bundan o kadar kolay kurtulabileceginizi sanmayin.
Iki tip araba reklamina bakiyordum. Hepsi de internette mevcut. Ilk tip Ingiliz. Evet, bunlar benim sevdigim, sonra nefret ettigim ve terkettigim ülkeden. Ve bu reklamlar, sürgün oldugumdan beri Ingiliz kültürüyle iliskilendirdigim nefreti ve sahtekarligin hepsini gösteriyorlar.
Simdi, bunlar iyi-kötücül reklamlar. Eminim ki daha bir sürü, üzerinde yorum yapilmaya degmeyecek olan kötüleri de vardir. Bunlar (hepsi Honda icin, ve hepsi de Wieden+Kennedy’ye ait, ki ben bu ajansa da is yapmistim, müzik de araba sirketleri icin degil, Nike icin olmus olmasina ragmen) ödül kazandilar. Ilki, Honda Civic icin olani ve bir araba otoparkinda bir tür Fluxus korosunu gösteriyor. Daha cok korkutucu görünen kel maestro (“uzmanlar” tarafindan Bati’nin hiyerarsi ve liderlik sevgisinin tipik bir imaji icinde) koroyu yönetmekte. Bu grup ise sarki söylemek yerine Honda Civic’in dünyayi dolasirken cikardigi tüm sesleri taklit ediyor.
Simdi, burada, maestronun, motive edici bir “bakis”la (reklam ilerlerledikce ve sonunda asagi ve yukari ziplarken, koro üyeleri de emirlerine uymaya cabalarken daha fazla manik görünüyor) Irak’taki isgali hakli göstermekte olan kel bir Tony Blair’e benzemesinden öte, burada beni sinirlendiren sey asil Fluxus korosu fikrinin aslinda iyi bir fikir olmasi. Tomomi Adachi’nin Royal Chorus’unu hatirlatiyor bana, ki yönetmenin bunu duymus ve araklamis olabileceginden süpheleniyorum. Son sahne de, bir nevi “takim liderimizi iyi takip etmedik mi?” siritisi, ki bütün bölümleri birlestiren (talimat veren ustanin talimatlarina uyan ve seyircilerden müzisyenler), ve grubun bir araba otoparkinda olmalarina ragmen hakettiklerini düsündükleri alkisin yerini alan siritis.
Bu reklamin Tomomi Adachi’ninkinden arak olup olmadigindan cok emin degilim ama 2004 Honda Cog tamamiyle Fischli and Weiss’in 1987 ürünü “The way things go”’sundan tamamiyle calindigindan eminim. Bir nesnenin digerini ittigi, kimyasal reaksiyonlarin tetiklendigi, plastik bantlarin yandigi, tek, kesintiye ugramamis, o sasirtici uzun domino etkisini gösteren reklam. Bunun aynisi Honda reklaminda oluyor, bir noktada CGI yaparak hile yapmalari haric.
Son olarak, yine bir ödül almis Honda reklami, “Grrr”. Müzik esas olarak “Don’t worry, be happy”, ses Garrison Keillor’a benzemeye calisan birine ait, imaj, hic ikna edici olmayan, en büyük düsmanlarina, dizel motora karsi oynayan tavsanlar ve mavi kuslar, mesaj ise “Bir seyden nefret et, daha iyisini yap!”.
Böyle bir slogani Japonya’da düsünmek neredeyse imkansiz. Japon araba reklamlari (bunlardan bir kismi var su baglantida), kisa, enteresan ve basarili bir sekilde sirin. Sasirmaya gerek yok gercekten. Ama sahtekarligin olmamasi ferahlatici.
Yani, burada nefret edilecek otoriter orkestra sefleri yok. Onun yerine Mazda Demio icin, arabasini evinin icinde tutan bir kiz var. Bazilari tuhafligini sinir bozucu bulabilir, ama bence seksi. Bu reklamda ayrica müzigin konusmayi nasil takip ettigi de hosuma gidiyor. Eskiden, her türlü sesi notlara dönüstüren bir program kullanirdim: bu insanlar konusulanlari notalara ceviriyorlar. Cok sirin, sekilci!
Mazda MPV commercial bircok cocuktan ilkine sahip: Zoom Zoom cocuk, araba sihrinin bir cesit Harry Potter’i. Japonya’da arabalar korumacidir: sadece dogal yesilligi degil – hepsi “eko”, ya da olduklarini iddia ediyorlar – ayni zamanda kücük ve kolay incinir her seyin dost korumasidirlar. Burada yol öldürmek yok, sadece karizmatik Fransizlar tarafindan isgal edilmis narin metal rahimler, tuhaf davranisli bekar 30 bir sey kadinlar ve cocuklarini sakinlestirmek isteyen ebeveynler var.
Sirin-eglenceli, tuhaf, aci, Toyota Fun Car reklamlariyla Dada boyutlarina ulasiyor. Ilkinde, Alpler’de bir coban, Toyota’sinin üzerinden atlayan koyunlari sayarken uyuyakalir. Bir lale tarlasini yarip gecer (yüzde oranlari üstte parlarken), sonra da arabanin kapisi carpmadan önce Latin asigi tarzi tip oturma düzenine bakar.
Ikincisinde, kücük bir kiz mizika calar, sonra ise alisverisine eve götüren bir kadin Süpermen’i arabanin arkasinda kiyafetlerini degistirirken görür. Sanirim arkadasca yapisi ve halka hitap eden özellikleri, Süpermen’in telefon kulubesi yerine yanlislikla Toyota’ya girmesine sebep olmus. Yapilabilecek kolay bir yanlis.
Japon reklamlarini Ingiliz olanlarina tercih etsem de ( daha narin ve insanca geliyor bana), iki tip reklam grubunda da beni rahatsiz eden bir sey var. Sadece kismen ilginc ve taze olan yaratici fikirlerin baska ortamlardan calinmasi degil beni rahatsiz eden sey, pozitif görüntülerin yagmalanmasi ve kirletilmesi de. Kocaman bütceleri ile, bu reklamlar fikirleri güclü sekilde ifade edebiliyorlar. Bazen bu fikirler coktan baska sanatcilar tarafindan ifade edilmis de oluyor ve sanatcilara istihkak edilmeden de yapiliyor bu. Bazense sanatcilarin gelecekte ifade etmek isteyebilecekleri fikirler oluyor.
Daha once “Arkadasca Albüm” kod adli bir album üzerinde calistigimdan bahsetmistim. Bu albümü planladigimda aklimda olan fikirlerin bazilari Fluxus korolari, konusmayi takip eden müzik fikri, dogal ve cevre-dostu görüntüler, cocukca nese, destekleyici feminine duygular ve dayanisma ile ilgiliydi. “Don’t worry, be happy” sarkisini bile aklimda bir cesit sablon olarak düsünmüstüm. Ve simdi görüyorum ki, bu seylerin insanlara hatirlattigi seylerden biri, her sey biraraya getirildiginde bir araba reklami olacak.
(Çeviri: Burcu Dicle Yıldız)
Araba reklamlari. Iyi olduklari zaman daha da beterler, degil mi? Cünkü, iyi olduklari zaman bize hassas bir noktadan dokunduklarinda (dogaya veya cocuklara veya sanata olan sevgimiz gibi) sadece arabalarin o temel kötülüğü hakkinda yalan söylemis olmuyorlar, ayni zamanda cercevenin icine cektikleri iyi seyleri de lekeliyorlar. Ve ben bunu, kendi müzigi bir araba reklamindan cikan ve ajanstan kar saglamis biri olarak söylüyorum!
Kötücül ve ustaca olmasindan öte, araba reklamlari bize kültürel degerleri anlatir. A evet! Dünkü ders amacli forum yazisindan (The difference makes a difference) sonra bundan o kadar kolay kurtulabileceginizi sanmayin.
Iki tip araba reklamina bakiyordum. Hepsi de internette mevcut. Ilk tip Ingiliz. Evet, bunlar benim sevdigim, sonra nefret ettigim ve terkettigim ülkeden. Ve bu reklamlar, sürgün oldugumdan beri Ingiliz kültürüyle iliskilendirdigim nefreti ve sahtekarligin hepsini gösteriyorlar.
Simdi, bunlar iyi-kötücül reklamlar. Eminim ki daha bir sürü, üzerinde yorum yapilmaya degmeyecek olan kötüleri de vardir. Bunlar (hepsi Honda icin, ve hepsi de Wieden+Kennedy’ye ait, ki ben bu ajansa da is yapmistim, müzik de araba sirketleri icin degil, Nike icin olmus olmasina ragmen) ödül kazandilar. Ilki, Honda Civic icin olani ve bir araba otoparkinda bir tür Fluxus korosunu gösteriyor. Daha cok korkutucu görünen kel maestro (“uzmanlar” tarafindan Bati’nin hiyerarsi ve liderlik sevgisinin tipik bir imaji icinde) koroyu yönetmekte. Bu grup ise sarki söylemek yerine Honda Civic’in dünyayi dolasirken cikardigi tüm sesleri taklit ediyor.
Simdi, burada, maestronun, motive edici bir “bakis”la (reklam ilerlerledikce ve sonunda asagi ve yukari ziplarken, koro üyeleri de emirlerine uymaya cabalarken daha fazla manik görünüyor) Irak’taki isgali hakli göstermekte olan kel bir Tony Blair’e benzemesinden öte, burada beni sinirlendiren sey asil Fluxus korosu fikrinin aslinda iyi bir fikir olmasi. Tomomi Adachi’nin Royal Chorus’unu hatirlatiyor bana, ki yönetmenin bunu duymus ve araklamis olabileceginden süpheleniyorum. Son sahne de, bir nevi “takim liderimizi iyi takip etmedik mi?” siritisi, ki bütün bölümleri birlestiren (talimat veren ustanin talimatlarina uyan ve seyircilerden müzisyenler), ve grubun bir araba otoparkinda olmalarina ragmen hakettiklerini düsündükleri alkisin yerini alan siritis.
Bu reklamin Tomomi Adachi’ninkinden arak olup olmadigindan cok emin degilim ama 2004 Honda Cog tamamiyle Fischli and Weiss’in 1987 ürünü “The way things go”’sundan tamamiyle calindigindan eminim. Bir nesnenin digerini ittigi, kimyasal reaksiyonlarin tetiklendigi, plastik bantlarin yandigi, tek, kesintiye ugramamis, o sasirtici uzun domino etkisini gösteren reklam. Bunun aynisi Honda reklaminda oluyor, bir noktada CGI yaparak hile yapmalari haric.
Son olarak, yine bir ödül almis Honda reklami, “Grrr”. Müzik esas olarak “Don’t worry, be happy”, ses Garrison Keillor’a benzemeye calisan birine ait, imaj, hic ikna edici olmayan, en büyük düsmanlarina, dizel motora karsi oynayan tavsanlar ve mavi kuslar, mesaj ise “Bir seyden nefret et, daha iyisini yap!”.
Böyle bir slogani Japonya’da düsünmek neredeyse imkansiz. Japon araba reklamlari (bunlardan bir kismi var su baglantida), kisa, enteresan ve basarili bir sekilde sirin. Sasirmaya gerek yok gercekten. Ama sahtekarligin olmamasi ferahlatici.
Yani, burada nefret edilecek otoriter orkestra sefleri yok. Onun yerine Mazda Demio icin, arabasini evinin icinde tutan bir kiz var. Bazilari tuhafligini sinir bozucu bulabilir, ama bence seksi. Bu reklamda ayrica müzigin konusmayi nasil takip ettigi de hosuma gidiyor. Eskiden, her türlü sesi notlara dönüstüren bir program kullanirdim: bu insanlar konusulanlari notalara ceviriyorlar. Cok sirin, sekilci!
Mazda MPV commercial bircok cocuktan ilkine sahip: Zoom Zoom cocuk, araba sihrinin bir cesit Harry Potter’i. Japonya’da arabalar korumacidir: sadece dogal yesilligi degil – hepsi “eko”, ya da olduklarini iddia ediyorlar – ayni zamanda kücük ve kolay incinir her seyin dost korumasidirlar. Burada yol öldürmek yok, sadece karizmatik Fransizlar tarafindan isgal edilmis narin metal rahimler, tuhaf davranisli bekar 30 bir sey kadinlar ve cocuklarini sakinlestirmek isteyen ebeveynler var.
Sirin-eglenceli, tuhaf, aci, Toyota Fun Car reklamlariyla Dada boyutlarina ulasiyor. Ilkinde, Alpler’de bir coban, Toyota’sinin üzerinden atlayan koyunlari sayarken uyuyakalir. Bir lale tarlasini yarip gecer (yüzde oranlari üstte parlarken), sonra da arabanin kapisi carpmadan önce Latin asigi tarzi tip oturma düzenine bakar.
Ikincisinde, kücük bir kiz mizika calar, sonra ise alisverisine eve götüren bir kadin Süpermen’i arabanin arkasinda kiyafetlerini degistirirken görür. Sanirim arkadasca yapisi ve halka hitap eden özellikleri, Süpermen’in telefon kulubesi yerine yanlislikla Toyota’ya girmesine sebep olmus. Yapilabilecek kolay bir yanlis.
Japon reklamlarini Ingiliz olanlarina tercih etsem de ( daha narin ve insanca geliyor bana), iki tip reklam grubunda da beni rahatsiz eden bir sey var. Sadece kismen ilginc ve taze olan yaratici fikirlerin baska ortamlardan calinmasi degil beni rahatsiz eden sey, pozitif görüntülerin yagmalanmasi ve kirletilmesi de. Kocaman bütceleri ile, bu reklamlar fikirleri güclü sekilde ifade edebiliyorlar. Bazen bu fikirler coktan baska sanatcilar tarafindan ifade edilmis de oluyor ve sanatcilara istihkak edilmeden de yapiliyor bu. Bazense sanatcilarin gelecekte ifade etmek isteyebilecekleri fikirler oluyor.
Daha once “Arkadasca Albüm” kod adli bir album üzerinde calistigimdan bahsetmistim. Bu albümü planladigimda aklimda olan fikirlerin bazilari Fluxus korolari, konusmayi takip eden müzik fikri, dogal ve cevre-dostu görüntüler, cocukca nese, destekleyici feminine duygular ve dayanisma ile ilgiliydi. “Don’t worry, be happy” sarkisini bile aklimda bir cesit sablon olarak düsünmüstüm. Ve simdi görüyorum ki, bu seylerin insanlara hatirlattigi seylerden biri, her sey biraraya getirildiginde bir araba reklami olacak.
(Çeviri: Burcu Dicle Yıldız)
RTÜK'ün yeni kurban adayı: Nip/Tuck
İki sene önce veya geçen sene, tam olarak hatırlamıyorum, RTÜK CNBC-e'ye South Park'ın bir bölümü yüzünden uyarı cezası vermişti. Aslında duyduğuma göre uyarı değil, tehditmiş bu. Şöyle ki, South Park'ın bir bölümünde Tanrı insanların arasına iner. Çirkin, bezmiş bir yaratık gibi tasvir edilmiştir. İnsanlara bir soru sorabileceklerini sonra gideceğini söyler. Topluluktan biri (galiba çocuklardan biri) ona saçma bir soru sorar ve Tanrı da soruya cevap verip ortadan kaybolur. İşte buradaki Tanrı tasviri yüzünden RTÜK CNBC-e'ye South Park'ı yayından kaldırmasını, aksi halde bir sene kapatma cezası vereceklerini söyler. (Tabii bu biraz abartı gibi duruyor, ben söyleyenlerin yalancısıyım.)
Bu sefer ise RTÜK, yine bir diziye kafayı takmış durumda. Büyük bir zevkle takip ettiğim Nip/Tuck, yine bu kafaları rahatsız etmiş olmalı ki, CNBC-e bunun üzerine bir uyarı almış ve buna üstteki resimde görüldüğü gibi kamuoyuna duyurmuş. Açıkçası bu sefer biraz eğlenmişler.
(Bu arada Amerika'daki "Aile Televizyonu Konseyi" reklamverenlere bir mektup yollayarak, Nip/Tuck'ın Amerikan televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en sapkın, kutsal şeylere saygı göstermeyen ve en sert dizisi olduğunu söyleyip, reklamlarını diziden çekmelerini talep etmiş. Toyota ise bu doğrultuda hareket ederek, reklamlarını diziden çekmiş.)
Kaynak: Bildirgeç
via
Bu sefer ise RTÜK, yine bir diziye kafayı takmış durumda. Büyük bir zevkle takip ettiğim Nip/Tuck, yine bu kafaları rahatsız etmiş olmalı ki, CNBC-e bunun üzerine bir uyarı almış ve buna üstteki resimde görüldüğü gibi kamuoyuna duyurmuş. Açıkçası bu sefer biraz eğlenmişler.
(Bu arada Amerika'daki "Aile Televizyonu Konseyi" reklamverenlere bir mektup yollayarak, Nip/Tuck'ın Amerikan televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en sapkın, kutsal şeylere saygı göstermeyen ve en sert dizisi olduğunu söyleyip, reklamlarını diziden çekmelerini talep etmiş. Toyota ise bu doğrultuda hareket ederek, reklamlarını diziden çekmiş.)
Kaynak: Bildirgeç
via
Cumartesi, Ocak 28, 2006
Du bist Deutschland!
Kasım 2005'te Almanya'da büyük bir reklam kampanyası başlamış. "Du bist Deutschland" (Sen Almanya'sın) sloganlı 30 milyon Euro'luk kampanya her yerden büyük bir tepkiye neden olmuş. Hitler'in “Denn Du bist Deutschland” (Çünkü sen Almanya'sın)'dan esinlenildiği aşikar olan kampanya ünlülerle çekilmiş birçok reklam filmi, billboard ve dergi ilanlarından oluşuyor. Bu filmleri kampanyanın internet sitesinden izleyebilirsiniz.
Kampanyanın amacı, Almanya'da yaşayan herkesi bir şekilde 'gaza' getirmek-miş. Bu şekilde insanların birçok şeyi başarabilecek potansiyelde olduğu, şikayet etmemeleri , tembel olmamaları ve harekete geçmeleri söyleniyor.
Üstteki fotoğraf, tahmin edildiği gibi Nazi Almanya'sı döneminden. Hitler illüstrasyonunun altındaki afişte 'Çünkü sen Almanya'sın" yazılı. Hiçbir şekilde rötuşlanmamış bu fotoğraftaki slogan ile kampanyanın sloganı arasındaki benzerlik şaşırtıcılıktan çok uzak. Kampanyanın çıkış fikrinin bu slogandan doğduğu aşikar.
"Siz yeteneklisiniz, güzelsiniz, akıllısınız ve güçlüsünüz." Kampanyanın alt metninin bu olduğunu söylemiş Der Spiegel. Aslında buradaki düşüncenin böyle bir kampanyayla sunulmasının nedenlerinin başında, Almanya'daki işsizlik oranının fazlalığı, zayıf ekonomik büyüme ve karışık görünen politik konumuyla ilintili olduğu söyleniyor. Bu şekilde, insanların uyanmasını ve 'Alman' olmanın niteliklerinin farkında olmaları sağlanmaya çalışılmış. Ancak bunun, eski bir Nazi sloganıyla sunulması ve ırkçılık kokan bir anlayışla birçok mecraya uygulanması, kampanyaya karşı anti düşüncelerinin oluşmasına neden olmuş.
Aslında geç de olsa bahsettiğim kampanyanın bloglardaki durumu çok ilginç. Çünkü Technorati'de şu ana kadar arama yapılmış konular arasında en fazla arama yapılan başlık bu. Zaten sitenin 'Top Searches' kısmında bunu görebilirsiniz. Almanya'daki webloglarda bununla ilgili binlerce yazı ve yorum yazılmış. Kampanyaya negatif bir yönden bakılmasını sağlayan, bu webloglardan birinde yayınlanan yukarıdaki fotoğraf neden olmuş. Alman blogosferin yarattığı bu akım sonucunda kampanya büyük bir hayal kırıklığına uğramış görünüyor. Asıl ilginç olan, bu kampanyayla ilgili Google'da arama yaptığınızda İngilizce içerikli bloglarda bu konuyla ilgili yazılmış yazıların Alman bloglarına nazaran minimumda kalmış olması. Ayrıca kampanyayı oluşturan reklam ajansı Hamburg'lu Jung von Matt'in başkanı Jean-Remy von Matt, blogları 'tuvalet duvarı' olarak gördüğünü söyledikten sonra binlerce tepki almış. Sonra bunu yalanlamaya çalışmış.
Kampanyayla ilgili yazılan bilgiler ve Almanca oldukları için anlayamadığım reklam filmleri dışında maalesef bir bilgim yok. O yüzden Almanya'da yaşayan kardeşimin bu konudaki yazısını ve fotoğraflarını beklemek zorundayız.
Kaynak: Ad-rag
via
Kampanyanın amacı, Almanya'da yaşayan herkesi bir şekilde 'gaza' getirmek-miş. Bu şekilde insanların birçok şeyi başarabilecek potansiyelde olduğu, şikayet etmemeleri , tembel olmamaları ve harekete geçmeleri söyleniyor.
Üstteki fotoğraf, tahmin edildiği gibi Nazi Almanya'sı döneminden. Hitler illüstrasyonunun altındaki afişte 'Çünkü sen Almanya'sın" yazılı. Hiçbir şekilde rötuşlanmamış bu fotoğraftaki slogan ile kampanyanın sloganı arasındaki benzerlik şaşırtıcılıktan çok uzak. Kampanyanın çıkış fikrinin bu slogandan doğduğu aşikar.
"Siz yeteneklisiniz, güzelsiniz, akıllısınız ve güçlüsünüz." Kampanyanın alt metninin bu olduğunu söylemiş Der Spiegel. Aslında buradaki düşüncenin böyle bir kampanyayla sunulmasının nedenlerinin başında, Almanya'daki işsizlik oranının fazlalığı, zayıf ekonomik büyüme ve karışık görünen politik konumuyla ilintili olduğu söyleniyor. Bu şekilde, insanların uyanmasını ve 'Alman' olmanın niteliklerinin farkında olmaları sağlanmaya çalışılmış. Ancak bunun, eski bir Nazi sloganıyla sunulması ve ırkçılık kokan bir anlayışla birçok mecraya uygulanması, kampanyaya karşı anti düşüncelerinin oluşmasına neden olmuş.
Aslında geç de olsa bahsettiğim kampanyanın bloglardaki durumu çok ilginç. Çünkü Technorati'de şu ana kadar arama yapılmış konular arasında en fazla arama yapılan başlık bu. Zaten sitenin 'Top Searches' kısmında bunu görebilirsiniz. Almanya'daki webloglarda bununla ilgili binlerce yazı ve yorum yazılmış. Kampanyaya negatif bir yönden bakılmasını sağlayan, bu webloglardan birinde yayınlanan yukarıdaki fotoğraf neden olmuş. Alman blogosferin yarattığı bu akım sonucunda kampanya büyük bir hayal kırıklığına uğramış görünüyor. Asıl ilginç olan, bu kampanyayla ilgili Google'da arama yaptığınızda İngilizce içerikli bloglarda bu konuyla ilgili yazılmış yazıların Alman bloglarına nazaran minimumda kalmış olması. Ayrıca kampanyayı oluşturan reklam ajansı Hamburg'lu Jung von Matt'in başkanı Jean-Remy von Matt, blogları 'tuvalet duvarı' olarak gördüğünü söyledikten sonra binlerce tepki almış. Sonra bunu yalanlamaya çalışmış.
Kampanyayla ilgili yazılan bilgiler ve Almanca oldukları için anlayamadığım reklam filmleri dışında maalesef bir bilgim yok. O yüzden Almanya'da yaşayan kardeşimin bu konudaki yazısını ve fotoğraflarını beklemek zorundayız.
Kaynak: Ad-rag
via
Cuma, Ocak 27, 2006
Perşembe, Ocak 26, 2006
Başarılı bir mecra örneği
Lisbon Üniversitesi tarafından, zihinsel, sosyal sağlık ve uyuşturucu bağımlılığı konulu kongre kapsamında, tuvaletlere yapıştırılmış kampanya işleri.
Sanırım, yazılan metinde (Portekizce) şöyle bir şey deniyor: "Birkaç teoriden daha fazlası: Gerçeklik."
Kaynak: Houtlust
Sanırım, yazılan metinde (Portekizce) şöyle bir şey deniyor: "Birkaç teoriden daha fazlası: Gerçeklik."
Kaynak: Houtlust
Reklam, Reklamcı, Reklam Ajansı, Reklamveren Üzerine Başlıksılar...
(Haluk Bey'in Ortakdefter'deki yazısından, izniyle.)
Efendim, bu yazıyı 1984 veya 1985'te yazmışım, Rapor gazetesi reklam ekinde yayınlamışım.
- Paranız varken, stokunuz yokken, zamanınız çokken reklam yapmaya bakın.
- Reklamın ucuzu pahalıdır. Asıl faturayı sonra ödersiniz.
- Reklam yapmak, karnıyarık yapmak gibidir: Malzemesini, mesarifini esirgersen tatsız olur. Kimse yemez.
- Reklam yazıldıktan sonra reklam yazarına akıl veren çok olur.
- Her dönemde, kötü reklamların sayıları toplamı, iyi reklamların sayıları toplamından fazladır.
- Bir ülkede kötü reklam yaptırma ve yapma eğilimi, o ülkede matematikten sınıfta kalma eğilimiyle doğru orantılıdır.
- ‘Ben bu reklamı anlamadım’ demek yiğitliğini gösteremeyenler, ‘halk bu reklamı anlamaz’ demeyi çok iyi bilirler.
- Reklam ajanslarının bazısı ‘pazarlama’ bilir, bazısı ‘pazarlık’.
- Zaten reklamverenin bazısı da ‘pazarlama’ konuşmadan önce ‘pazarlık’ konuşur, ajansını öyle seçer.
- Her reklamveren, layık olduğu reklam ajansını bulur.
- Reklam ajansı seçerken, ‘bir çalışma yapın da yaklaşımınızı görelim’ diyenlere, aklı başında her reklam ajansı, ‘yaklaşımınızı
gördükten sonra, çalışmasak daha iyi olur’ demelidir.
- Olması gereken, pazarlama bölümünüzle reklam ajansınızın birlikte çalışarak ‘iş’ yapmalarıdır. Eğer pazarlama bölümünüz, daha çok çalışarak, ajansınızın işini yapmak zorunda kalıyorsa, ajansınızı kovun. Yok eğer reklam ajansınız daha çok çalışarak pazarlama bölümünün işini de yapmak zorunda kalıyorsa, başınızı iki elinizin arasına koyun.
- ‘Reklamcılığı sevimiyorum ama…’ diyen bir tek kişi bile çalıştırıyorsa, o reklam ajansından kaçın. İşini sevmeyen, sevilecek işler yapamaz.
Efendim, bu yazıyı 1984 veya 1985'te yazmışım, Rapor gazetesi reklam ekinde yayınlamışım.
- Paranız varken, stokunuz yokken, zamanınız çokken reklam yapmaya bakın.
- Reklamın ucuzu pahalıdır. Asıl faturayı sonra ödersiniz.
- Reklam yapmak, karnıyarık yapmak gibidir: Malzemesini, mesarifini esirgersen tatsız olur. Kimse yemez.
- Reklam yazıldıktan sonra reklam yazarına akıl veren çok olur.
- Her dönemde, kötü reklamların sayıları toplamı, iyi reklamların sayıları toplamından fazladır.
- Bir ülkede kötü reklam yaptırma ve yapma eğilimi, o ülkede matematikten sınıfta kalma eğilimiyle doğru orantılıdır.
- ‘Ben bu reklamı anlamadım’ demek yiğitliğini gösteremeyenler, ‘halk bu reklamı anlamaz’ demeyi çok iyi bilirler.
- Reklam ajanslarının bazısı ‘pazarlama’ bilir, bazısı ‘pazarlık’.
- Zaten reklamverenin bazısı da ‘pazarlama’ konuşmadan önce ‘pazarlık’ konuşur, ajansını öyle seçer.
- Her reklamveren, layık olduğu reklam ajansını bulur.
- Reklam ajansı seçerken, ‘bir çalışma yapın da yaklaşımınızı görelim’ diyenlere, aklı başında her reklam ajansı, ‘yaklaşımınızı
gördükten sonra, çalışmasak daha iyi olur’ demelidir.
- Olması gereken, pazarlama bölümünüzle reklam ajansınızın birlikte çalışarak ‘iş’ yapmalarıdır. Eğer pazarlama bölümünüz, daha çok çalışarak, ajansınızın işini yapmak zorunda kalıyorsa, ajansınızı kovun. Yok eğer reklam ajansınız daha çok çalışarak pazarlama bölümünün işini de yapmak zorunda kalıyorsa, başınızı iki elinizin arasına koyun.
- ‘Reklamcılığı sevimiyorum ama…’ diyen bir tek kişi bile çalıştırıyorsa, o reklam ajansından kaçın. İşini sevmeyen, sevilecek işler yapamaz.
Çarşamba, Ocak 25, 2006
Salı, Ocak 24, 2006
Reklam dediğin...
... ajans • macintosh • msn • deadline • yarın • müşteri • pazarlama • trafik • bu iş yarın öğlene yetişmeli • illüstrasyon • vinyet • dot • espas • tashih • revizyon • onay • baskı • bu ilan kesin kristallik • epica • ilan • gazete • radyo • televizyon • herşey mi her şey mi • düzelti • spot • alternatif • müştem • 20 taksit • indirim • hemen arayın • packshot • cell • banka • focus grup • hedef kitle • kitle • istatistik • art director • grafiker • operatör • brief • de brief • arak • intihal • marka • iletişim • storyboard • sunum • powerpoint • archive • internet • freehand • photoshop • reklamcılık • stok foto • imagebank • biz buna şöyle diyoruz • türkiye • şu kadar fiyata • yaratıcılık • tasarım • her yaşta güzel bir cilt • bizim sırrımız • farklı • değişik • kredi kartı • büyük fırsat • A4 • size özel imkanlar • kontrol • deterjan • on kata kadar daha güçlü • zorlu lekeler • testimonial • advertorial • logo • amblem • font • tipografi • başa çıkamadım • mükemmel temizlik • tat • jingle • slogan • başlık • akılda kalıcı • olmamış • ev kredisi • kredi • hayalinizdeki ... • body copy • alt başlık • dörtyüzkırkdört • telefon bankacılığı • grid • renk • pantone • ekstra baskı • matbaa • cuma • raket • billboard • outdoor • P.O.P. • kampanya • sosyal sorumluluk • ödül • elma • strateji • dekupe • cut-out • mobil • gerilla pazarlama • mıgırca • piktogram • helvetica • usta-çırak • online pazarlama • viral pazarlama • floor graphics • yaratıcı mecra • portfolyo • sektör • trend • kosla • animasyon • kırmızı • punto • sütun santim • ekstra limit • peşin fiyatına vade farksız • artı 100 taksit • dönkart • ambalaj • yasal uyarı • diesel • elektronik müzik • ipod • tam sayfa • ürün yerleştirme • bilinçaltı • kış alışverişlerinizde • bayram fırsatı • indigo • touchdown • kar tatili • haftasonuna az kaldı • printer • metin yazarı • junior • senior • astroloji • aylık fal • rekabet • bindiği dalı kesmek • sembol • beyin fırtınası • prodüksiyon • sinefekt • set • mekan • yoruldum • vizyon • reklamveren • promosyon • masaüstü film • analiz • advergame • kurumsal kimlik • lay out • interaktif reklamcılık • medya • sinema • ofis • arge • copy break • fikir ....
başka?
başka?
Pazartesi, Ocak 23, 2006
Evim Güzel Evim
1980’ler ve 1990’larda ortaya çıkan, günümüzde eni konu taraftarı olan, dış dünyanın şiddeti ve acımasızlığına karşı evi koza olarak kabullenip, zamanının çoğunu evde geçirme akımından bahsediyoruz. Hangi ülkede yaşarsanız yaşayın durum aynı, sokaklar güvenli değil.
Hal böyle olunca insanlar daha da erken saatlerde elini ayağını sokaktan çekiyor, eve saklanıyor, sığınıyor, evin güvenli kollarına kendini bırakıyor.
İyi de evde yapacaklar sınırlı, bir yerden sonra ev sıkıcı gelmeye başlamaz mı? Hah işte orada pazarlama dehaları ortaya çıkıyor. Evler artık öyle değişiyor ki tutabilene aşk olsun. Her ev bir eğlence merkezi, neredeyse bir eğlence parkı haline geliyor. Neler mi? Buyrun; “Ev eğlence üniteleri”, yani sinema sistemlerini duymayan kalmadı ama işin bir de aksesuarları var; patlamış mısır makinesi, özel soğutmalı buzdolapları, ev için sinema koltukları, özel kahve makineleri, aklınıza ne gelirse pazarlanıyor. Bununla kalsa iyi, artık 2 katlı evlerin içine özel asansörler kuruluyor (ne kadar tembelleşirsek o kadar iyi değil mi?…) Hatta ve hatta ev içine kimsenin giremeyeceği tek kişilik “ses geçirmez kişisel oda”lar kuruluyor; oh kapatın kapınızı izole edin kendinizi, kimse size dokunamasın. Durun daha bitmedi, eve gelen ve ailenize veya size özel oyun sergileyen tiyatro grupları var, çok mu sıkıldınız çağırın bir grup, hop oynasın size Shakespeare’in Kral Lear’ını oturma odanızda. Beyler, maç mı seyredeceksiniz, çağırın dostlarınızı, kurun “Bira Bar makinenizi” ortaya, kalkmaya bile lüzum yok. Çekin kolu doldurun bardakları...
Evler artık, gelince şöyle uzatıp ayaklarınızı koltuğa yayıldığınız yer değil, hem bar, hem sinema, hem tiyatro salonu, hem pub, her şey ama her şey, tek eksik insanlar.
Bakalım "insan insana lazımdır" ata sözünü boşa çıkaran bu durum daha ne kadar sürecek.
Ben böyle yaşamak istemem, siz?
Kaynak: Trendwatching
Hal böyle olunca insanlar daha da erken saatlerde elini ayağını sokaktan çekiyor, eve saklanıyor, sığınıyor, evin güvenli kollarına kendini bırakıyor.
İyi de evde yapacaklar sınırlı, bir yerden sonra ev sıkıcı gelmeye başlamaz mı? Hah işte orada pazarlama dehaları ortaya çıkıyor. Evler artık öyle değişiyor ki tutabilene aşk olsun. Her ev bir eğlence merkezi, neredeyse bir eğlence parkı haline geliyor. Neler mi? Buyrun; “Ev eğlence üniteleri”, yani sinema sistemlerini duymayan kalmadı ama işin bir de aksesuarları var; patlamış mısır makinesi, özel soğutmalı buzdolapları, ev için sinema koltukları, özel kahve makineleri, aklınıza ne gelirse pazarlanıyor. Bununla kalsa iyi, artık 2 katlı evlerin içine özel asansörler kuruluyor (ne kadar tembelleşirsek o kadar iyi değil mi?…) Hatta ve hatta ev içine kimsenin giremeyeceği tek kişilik “ses geçirmez kişisel oda”lar kuruluyor; oh kapatın kapınızı izole edin kendinizi, kimse size dokunamasın. Durun daha bitmedi, eve gelen ve ailenize veya size özel oyun sergileyen tiyatro grupları var, çok mu sıkıldınız çağırın bir grup, hop oynasın size Shakespeare’in Kral Lear’ını oturma odanızda. Beyler, maç mı seyredeceksiniz, çağırın dostlarınızı, kurun “Bira Bar makinenizi” ortaya, kalkmaya bile lüzum yok. Çekin kolu doldurun bardakları...
Evler artık, gelince şöyle uzatıp ayaklarınızı koltuğa yayıldığınız yer değil, hem bar, hem sinema, hem tiyatro salonu, hem pub, her şey ama her şey, tek eksik insanlar.
Bakalım "insan insana lazımdır" ata sözünü boşa çıkaran bu durum daha ne kadar sürecek.
Ben böyle yaşamak istemem, siz?
Kaynak: Trendwatching
Cumartesi, Ocak 21, 2006
'Kirpik'
'Kanserli çocukların tek bir dileği var: sizin bağışınız.'
North Rhine-Westphalia Kanser Vakfı
Johan H Ohlson, Axel Schilling (Scholz & Friends, Hamburg)
via
Vosvos sergisi
Vosvosseverler'in kurduğu vosvos.net'te, yandaki ilan gibi eski VW ilanlarını görebilirsiniz. VW'nin karavan, minibüs, klasik ve birçoğu Almanca ilanlardan oluşan sergisini mutlaka gezin.
Apple vs. The Postal Service
Apple'ın yeni videosundan bahsetmiştim. Intel müşterilerini kızdıracak kadar etkili, Intel'in bunun üzerine cevap vermesini zorunlu kılacak kadar başarılı bir reklam filmiydi. Ancak yine ve yeniden, bu filmin, Lugz olayından sonra ikinci bir intihal vak'ası olduğu birçok reklam blogunda ve sitelerde yazılmaya başladı. The Postal Service müzik grubunun 'Such Great Heights' adlı şarkısına çektirdikleri kliple birebir aynı olduğunu burada gördükten sonra TBWA/Chiat/Day'in neden böyle bir yolu seçtiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Velhasıl, bu klibi çekenle, reklam filmini çeken yönetmen de aynı. The Postal Service bu durumdan sonra şunları söylemiş: 'Geçenlerde Apple Computer'ın yeni filminin 'Such Great Heights' filmiyle birebir aynı çekildiğini, hatta orijinalinden sorumlu yönetmenler tarafından filme alındığını öğrendik... Bize danışmadan ya da izin almadan böyle bir ticarileşleştirmeyi tasvip etmiyoruz.'
Yasal olarak herhangi bir sorun söz konusu değil. Sonuçta yönetmenler aynı: Josh Melnick and Xander Charity. Buradaki asıl sorun, hiçbir çaba sarfetmeden, TBWA\Chiat\Day'in daha önceki gibi (Lugz), -keza bu seferki tamamen birebir olmuş-, başka bir fikrin üstüne Apple filmi çekmiş olması. Ve bunun Apple tarafından kabul görmesi.
Kaynak: adfreak
Yasal olarak herhangi bir sorun söz konusu değil. Sonuçta yönetmenler aynı: Josh Melnick and Xander Charity. Buradaki asıl sorun, hiçbir çaba sarfetmeden, TBWA\Chiat\Day'in daha önceki gibi (Lugz), -keza bu seferki tamamen birebir olmuş-, başka bir fikrin üstüne Apple filmi çekmiş olması. Ve bunun Apple tarafından kabul görmesi.
Kaynak: adfreak
Cuma, Ocak 20, 2006
Blog ve reklam ajansları
Honda Civic'in harikulade yeni filminin yaratıcı ajansı Wieden + Kennedy London'ın 'Welcome to Optimism' adlı bir blogu var. Bu blogda, çalıştıkları kampanyalar, ajans ve ajansta çalışan kişilerin tanıtımları, müşterilere yaptıkları sunumlar, yorum ve haberler ve buna benzer birçok şey anlatılıyor.
Burada okuduğum bir yazı gerçekten çok ilginç ve komik. İskandinavya'lı yaratıcı grup Viidinen + Konny, W+K London'ın sitesinin aynısını yapıp (http://www.wklondon.com/), vklondon.com diye bir site açmış. Sitenin bölümlerinden 'people', 'shop', hatta blogunu (Welcome to Tourism) tekrar tasarlamış ve parodileştirmişler. Gayet eğlenceli bir iş olmuş. Ve W+K ise bunu gayet hoş karşılamış ve hatta onlarla tanışmak istiyorlarmış. Acaba burada olsaydı böyle bir durum, sizce nasıl bir tepki gösterilirdi? Bence, hemen Reklamyazıları grubuna e-posta gönderilir, ardından da orada, burada konuşanları görürdük. Belki de ben çok kötümserim.
Peki reklam ajansları, son dönemde insanların büyük bir zevkle takip ettikleri, günde milyonlarca kez güncellenen bloglarla neden ilgilenmiyorlar? Ve neden açmıyorlar? Özellikle reklam ve pazarlama üzerine açılan yerli blogları birçok ajansın takip ettiğini biliyorum. Keza elma+alt+shift'i de. Yavaş yavaş, şu son birkaç aydır birçok reklam blogunun açıldığını da görüyorum. Bunca blogun arasında ise herhangi, lokal ya da network bir ajansın bloguna rastlamadım. Gereksiz mi görülüyor, yoksa henüz blog mantığı mı oluşmadı? Haluk Mesci, ilk yerli bloglardan birini açarak buna öncelik etti aslında. Şirket blogu olmasa bile, reklam yazarlarını buluşturan bir platformun temelini attı ve her gün güncellenen sanal bir defter oluşturdu.
Ne zaman, reklam ajansları bu başarılı uygulamayı kullanarak, W+K'nin yaptığı gibi bir blog açacak, çok merak ediyorum. Zaten birçoğunun sitesi, müşterilerinin girip bakması için soğuk portfolyo gösterimlerinin dışına çıkamıyor, belki bu şekilde bir yakınlık sağlarlar. Sadece müşteri çekmek için yapılmayan, müşterileri için ne yaptıkları, nasıl çalıştıklarını, nelerle uğraştıklarını, ajans profilini, çalışanlarının kimler olduğunu vs. göstermeleri açısından güzel bir uğraş olabilir.
Not: Çalıştığım ajans için bununla ilgili bir girişimde bulunmamın zamanı geldi aslında. Elmaaltshift'ten ve işlerimden fırsat bulduğum ilk anda Alaaddin için bir blog açacağım. WK London tadında bir blog hiç fena olmaz aslında.
Burada okuduğum bir yazı gerçekten çok ilginç ve komik. İskandinavya'lı yaratıcı grup Viidinen + Konny, W+K London'ın sitesinin aynısını yapıp (http://www.wklondon.com/), vklondon.com diye bir site açmış. Sitenin bölümlerinden 'people', 'shop', hatta blogunu (Welcome to Tourism) tekrar tasarlamış ve parodileştirmişler. Gayet eğlenceli bir iş olmuş. Ve W+K ise bunu gayet hoş karşılamış ve hatta onlarla tanışmak istiyorlarmış. Acaba burada olsaydı böyle bir durum, sizce nasıl bir tepki gösterilirdi? Bence, hemen Reklamyazıları grubuna e-posta gönderilir, ardından da orada, burada konuşanları görürdük. Belki de ben çok kötümserim.
Peki reklam ajansları, son dönemde insanların büyük bir zevkle takip ettikleri, günde milyonlarca kez güncellenen bloglarla neden ilgilenmiyorlar? Ve neden açmıyorlar? Özellikle reklam ve pazarlama üzerine açılan yerli blogları birçok ajansın takip ettiğini biliyorum. Keza elma+alt+shift'i de. Yavaş yavaş, şu son birkaç aydır birçok reklam blogunun açıldığını da görüyorum. Bunca blogun arasında ise herhangi, lokal ya da network bir ajansın bloguna rastlamadım. Gereksiz mi görülüyor, yoksa henüz blog mantığı mı oluşmadı? Haluk Mesci, ilk yerli bloglardan birini açarak buna öncelik etti aslında. Şirket blogu olmasa bile, reklam yazarlarını buluşturan bir platformun temelini attı ve her gün güncellenen sanal bir defter oluşturdu.
Ne zaman, reklam ajansları bu başarılı uygulamayı kullanarak, W+K'nin yaptığı gibi bir blog açacak, çok merak ediyorum. Zaten birçoğunun sitesi, müşterilerinin girip bakması için soğuk portfolyo gösterimlerinin dışına çıkamıyor, belki bu şekilde bir yakınlık sağlarlar. Sadece müşteri çekmek için yapılmayan, müşterileri için ne yaptıkları, nasıl çalıştıklarını, nelerle uğraştıklarını, ajans profilini, çalışanlarının kimler olduğunu vs. göstermeleri açısından güzel bir uğraş olabilir.
Not: Çalıştığım ajans için bununla ilgili bir girişimde bulunmamın zamanı geldi aslında. Elmaaltshift'ten ve işlerimden fırsat bulduğum ilk anda Alaaddin için bir blog açacağım. WK London tadında bir blog hiç fena olmaz aslında.
Perşembe, Ocak 19, 2006
USB eldiven
Geçtiğimiz pazartesi günü ajans, bayram dönüşü ilk defa kapılarını açtığı için, içerisi buz gibiydi. Akşama kadar da ısınmadı ve geç saate kadar çalıştığım için de ellerim resmen buz kesti. Eldivenleri takmak istedim ancak mouse'u ve klavyeyi hissedemedim haliyle. Genelde kısayolları çok kullanırım ve parmaklarımın eldiven tarafından kapalı olmaması gerekir. Sonuçta parmaklarımı hissedemeden çalışmaya devam ettim.
Yandaki başarılı ürün ise tam bu zorluğu çekenler için. Bu eldivenleri giyip kablonun ucunu bilgisayarınızın USB çıkışına takıyorsunuz, birkaç dakika içinde elleriniz ve sayesinde de tüm vücudunuz ısınmaya başlıyor. Gerçekten de çok başarılı! Aynı mekanizmanın terlik versiyonu da var.
Kaynak: Yenibu
Yandaki başarılı ürün ise tam bu zorluğu çekenler için. Bu eldivenleri giyip kablonun ucunu bilgisayarınızın USB çıkışına takıyorsunuz, birkaç dakika içinde elleriniz ve sayesinde de tüm vücudunuz ısınmaya başlıyor. Gerçekten de çok başarılı! Aynı mekanizmanın terlik versiyonu da var.
Kaynak: Yenibu
Çarşamba, Ocak 18, 2006
PC'ler sıkıcıdır!
Apple, verdiği bir kararla 2006 yılında Intel işlemci kullanacağını açıklamıştı. Macintosh'ların performansı ve hızları göz önüne alındığında, Intel işlemciyle birlikte hızlarının iki katına çıkacağından, performans olarak şimdiki Mac'lerin üstünde bir güce ulaşacağını açıklayan Apple, Mac'çiler tarafından (buna ben de dahilim) hoş karşılanmamıştı.
Apple'ın yeni reklam filmi geçenlerde yayınlandı. Buradan izleyebileceğiniz filmde Apple, özellikle Intel işlemci kullanan PC'lere atıfta bulunarak,'Intel Chip'i, yıllar boyunca PC’lerin, sıkıcı küçük kutuların içine hapsedildi... Sorumluluğunu bilerek sıkıcı küçük işler yaptılar. Bugünden itibaren Intel Chip'i, artık özgür bırakılacak... Ve Mac’in içinde hayatını yaşayacak.', diyerek özellikle Intel işlemci kullanan diğer firmalarla bir nevi dalga geçmiş oldu ve zaten Apple'dan da bu beklenirdi. Intel'in başkan yardımcısı ise burada yazıldığı gibi, 'Müşterilerimiz sıkıcı değildir. Asla müşterilerimizi bu şekilde kategorize etmedik... Muhtemelen, bu reklamı erken izlemememiz iyi oldu.', demiş.
Sonuçta yine Apple bildiğini okudu. Her zaman yenilikçi, yaratıcılığa açık, tasarımda öncül, rakiplerinin her zaman beş adım önünde olan Apple, reklam filminde net bir duruma vurgu yapmış, iğnelemenin ötesinde varolan bir gerçekliği ortaya koymuş: PC'ler sıkıcıdır!
Kaynak: Bildirgeç
Apple'ın yeni reklam filmi geçenlerde yayınlandı. Buradan izleyebileceğiniz filmde Apple, özellikle Intel işlemci kullanan PC'lere atıfta bulunarak,'Intel Chip'i, yıllar boyunca PC’lerin, sıkıcı küçük kutuların içine hapsedildi... Sorumluluğunu bilerek sıkıcı küçük işler yaptılar. Bugünden itibaren Intel Chip'i, artık özgür bırakılacak... Ve Mac’in içinde hayatını yaşayacak.', diyerek özellikle Intel işlemci kullanan diğer firmalarla bir nevi dalga geçmiş oldu ve zaten Apple'dan da bu beklenirdi. Intel'in başkan yardımcısı ise burada yazıldığı gibi, 'Müşterilerimiz sıkıcı değildir. Asla müşterilerimizi bu şekilde kategorize etmedik... Muhtemelen, bu reklamı erken izlemememiz iyi oldu.', demiş.
Sonuçta yine Apple bildiğini okudu. Her zaman yenilikçi, yaratıcılığa açık, tasarımda öncül, rakiplerinin her zaman beş adım önünde olan Apple, reklam filminde net bir duruma vurgu yapmış, iğnelemenin ötesinde varolan bir gerçekliği ortaya koymuş: PC'ler sıkıcıdır!
Kaynak: Bildirgeç
Pazar, Ocak 15, 2006
Perşembe, Ocak 12, 2006
Kendi sınıfında en sessiz elektrikli süpürge: technopower sound & silence
Scholz & Friends. Hamburg
fazlası
Pakistan için gerilla pazarlama
Belçika'nın moda zinciri C&A'de, Unicef'i desteklemek adına yeni bir gerilla pazarlama kampanyası başlatılmış. Kampanya, Publicis Belçika tarafından, Pakistan'daki depremden sonra muhtaç durumda olan çocuklara para toplamayı teşvik etmek için yaratılmış. Fotoğrafta da görüldüğü üzere, Pakistan gazetelerinden kesilerek yapılmış kıyafetler var. Üstünde de şu yazıyor: Evsiz Pakistan'lı çocuklar bu kış sadece bunları mı giyecek? Kasada, onlara bir hediyeyle yardım edin.
via
Emniyet kemeri
Hazır VW Polo'nun yeni kampanyasını aşağıda vermişken, Golf'ün bu başarılı ilanını da koymadan edemedim.
EuroNCAP 2004'te, kendi sınıfında denenen en emniyetli araba seçildi.
Adhunt
Yeni VW Polo
VW-Polo-new
Originally uploaded by firat
"All the protection you need. Polo."
via
via
Pazartesi
Pazartesiye çok az kaldı. Bu da demek oluyor ki;
- Sabah işe gelir gelmez eşyalar toplanacak, CD'ler istiflenecek, notlar düzenlenecek, kalemler kutuya konulacak ve ikinci kata doğru harekete geçilecek. Çünkü pazartesi günü ajansım yeni yerinde faaliyet göstermeye başlayacak. Keza bu toplanma, düzenlenme, düzeltme, harmanlama bir hafta kadar sürecek.
- Küçük bir toplantı yapılıp haftalık iş programı çıkarılacak. Yeni gelen müşteriye yapılacak olan işlerin listesi düzenlenecek, filmler yazılacak, görseli düzenlenecek, sabahlanıp, iyi bir iş ortaya çıkartılacak.
- Müşterilerden gelen revizyonlar, müşteri temsilcisinin ağzından ve mailinden dökülecek, aynı anda da başından dökülüp gelen bir miktar saçın klavyeye düşüşü seyredilecek.
- Yeni yere alışılmaya çalışılacak, masaya konulan ıvır zıvırlar düzgün bir şekilde yerleştirilmeyi bekleyecek.
- Bu sırada zaman geçip öğle 'tenefüsüne' çıkılacak. Nereye gidileceğine karar verilemeyip, yine Malabadi'ye gidilecek ya da üşenip yerinde, internette gezine gezine yemek yenilecek.
- Öğleden sonra yine yoğunluk başlayacak, müşterilerin istekleri üstüne üstüne gelecek, bunalmamak için arada Msn'den arkadaşlarla konuşulacak, sonra tekrar işe dönüp, iyi bir iş çıkartılacak.
- Saat altı olunca daha erken denilecek ve bir saat sonra gelen yemekten sonra çalışılmaya devam edilecek.
- Bu sirkülasyon hep böyle sürecek ve Cuma gelince nasıl bu kadar çabuk geçti diye hayıflanılacak, akabinde mutlu olunacak.
- Ve bu rutin uzuuuun bir süre böyle devam edecek...
- Sabah işe gelir gelmez eşyalar toplanacak, CD'ler istiflenecek, notlar düzenlenecek, kalemler kutuya konulacak ve ikinci kata doğru harekete geçilecek. Çünkü pazartesi günü ajansım yeni yerinde faaliyet göstermeye başlayacak. Keza bu toplanma, düzenlenme, düzeltme, harmanlama bir hafta kadar sürecek.
- Küçük bir toplantı yapılıp haftalık iş programı çıkarılacak. Yeni gelen müşteriye yapılacak olan işlerin listesi düzenlenecek, filmler yazılacak, görseli düzenlenecek, sabahlanıp, iyi bir iş ortaya çıkartılacak.
- Müşterilerden gelen revizyonlar, müşteri temsilcisinin ağzından ve mailinden dökülecek, aynı anda da başından dökülüp gelen bir miktar saçın klavyeye düşüşü seyredilecek.
- Yeni yere alışılmaya çalışılacak, masaya konulan ıvır zıvırlar düzgün bir şekilde yerleştirilmeyi bekleyecek.
- Bu sırada zaman geçip öğle 'tenefüsüne' çıkılacak. Nereye gidileceğine karar verilemeyip, yine Malabadi'ye gidilecek ya da üşenip yerinde, internette gezine gezine yemek yenilecek.
- Öğleden sonra yine yoğunluk başlayacak, müşterilerin istekleri üstüne üstüne gelecek, bunalmamak için arada Msn'den arkadaşlarla konuşulacak, sonra tekrar işe dönüp, iyi bir iş çıkartılacak.
- Saat altı olunca daha erken denilecek ve bir saat sonra gelen yemekten sonra çalışılmaya devam edilecek.
- Bu sirkülasyon hep böyle sürecek ve Cuma gelince nasıl bu kadar çabuk geçti diye hayıflanılacak, akabinde mutlu olunacak.
- Ve bu rutin uzuuuun bir süre böyle devam edecek...
Çarşamba, Ocak 11, 2006
Salı, Ocak 10, 2006
Rehavet
Bayram rehaveti mi ne, yazamıyorum ne zamandır. Belki bayramdan sonra ya da önce. Emin değilim şu anda. Araya reklamlar almak lazım. Ya da animasyon. En kısa zamanda, burada. Bekleyin.
Cuma, Ocak 06, 2006
Perşembe, Ocak 05, 2006
Fikri öldürmek, fikre yardım etmek...
Bir fikri öldürmek için,
• İyi bir fikir, ama...
• Teoride iyi, ama...
• Pratik ol, bu çok futuristik
• İnsanlar bundan hoşlanmaz
• Maliyeti çok fazla
• Daha bir şeye başlama
• Bu daha çok çalışma gerektiriyor
• Bu daha bütçelenmedi, belki gelecek yıl
• O kadar iyi değil
• Çok kavgacı
• Bu bizim sorunumuz değil
• Bu işinin bir parçası değil
• Eğer bu çok iyiyse, daha önce neden kimse önermedi?
• Hadi bunu tartışalım (ve yapmayalım)
****
Fikri desteklemek için,
• Evet, ve...
• Bu iyi bir fikir/nokta/yorum
• Harika, hemen deneyip, test edelim
• Bunu yapmak için hangi kaynaklara ihtiyacımız var?
• Biraz daha anlat
• Herkese, patronun yanıldığını ispat edelim!
• İlginç gözüküyor, biraz daha anlat
• Herkesi nasıl ikna edebiliriz?
• Avantajları neler?
• Dezavantajlarını nasıl atarız?
• İşlerini bitirene kadar rahatsız etme
• Sevdim
Kaynak: Creative Group mail grubundan
• İyi bir fikir, ama...
• Teoride iyi, ama...
• Pratik ol, bu çok futuristik
• İnsanlar bundan hoşlanmaz
• Maliyeti çok fazla
• Daha bir şeye başlama
• Bu daha çok çalışma gerektiriyor
• Bu daha bütçelenmedi, belki gelecek yıl
• O kadar iyi değil
• Çok kavgacı
• Bu bizim sorunumuz değil
• Bu işinin bir parçası değil
• Eğer bu çok iyiyse, daha önce neden kimse önermedi?
• Hadi bunu tartışalım (ve yapmayalım)
****
Fikri desteklemek için,
• Evet, ve...
• Bu iyi bir fikir/nokta/yorum
• Harika, hemen deneyip, test edelim
• Bunu yapmak için hangi kaynaklara ihtiyacımız var?
• Biraz daha anlat
• Herkese, patronun yanıldığını ispat edelim!
• İlginç gözüküyor, biraz daha anlat
• Herkesi nasıl ikna edebiliriz?
• Avantajları neler?
• Dezavantajlarını nasıl atarız?
• İşlerini bitirene kadar rahatsız etme
• Sevdim
Kaynak: Creative Group mail grubundan
Hallice
Arada sırada elmaaltshift'te illüstrasyonlarını yayınladığım Halime'm de bir blog açtı ve bundan böyle yaptığı çalışmalarını orada sergileyecek. Değişik, eğlenceli, rengarenk, yaratıcı ve bir o kadar da ilham verici çalışmalarını görmek için Hallice'ye tıklayın. İyi seyirler!
Hallice
Hallice
Çarşamba, Ocak 04, 2006
'Tüm Başvurular Gizli (!)"
Medikal reklam ajansı Kırkikinci Paralel'e iş başvurusunda bulunan Ortakdefter'den Ayşe Tüzel'in ve diğer başvuran birçok kişinin uğradığı saygısızlığı Ortakdefter'deki yazısıyla birlikte buraya koyuyorum.
"Burası bizim "Dertleşme Köşemiz" değil mi? O zaman bir derdim var. Çok sinirlendim ve çok üzgünüm. Paylaşayım. Belki de ters bir gün, bir okuyun derdimi, akıl verin, fikir verin ya da "Aman Ayşe, sen de buna mı takıldın durup dururken, boşver, hep böyleler işte" diye sakinleştirin beni. Bilmiyorum.
Kiminiz biliyor, kiminiz bilmiyor ama bir süredir iş arıyorum. Ben de pek çok arkadaşım gibi eleman ilanlarını dikkatle takip ediyor ve uygun gördüklerime "cv" gönderiyorum. Tabii ki bunu pek çok arkadaşım gibi e-posta yoluyla yapıyorum. Bundan 1.5 ay kadar önce 42. Paralel adlı ajansın "Reklam Yazarı" ilanını hatırlarsınız. Kendime uygun görüp "e-posta" ile "cv" gönderdim. Ben nereden bileyim ilanın altına koydukları "Tüm başvurular gizli tutulacaktır." cümlesinin bir "leke"den ibaret olduğunu.
Aradan geçen 1.5 ay süresince hiç ses çıkmadı. Önemsemedim tabii. Normaldir bizde, iş başvurularına olumsuz olsa bile yanıt almamak. Lakin bugün bir e-posta geldi. Gönderen "Aysun Yavuz" (Allah Allah kim ki bu), "Konu: Yok" (Spam mi acaba), "Kime:" kutusu ise 100'ün üstünde e-mail adresi dolu. Ekte ise bir jpeg! "cevap.jpeg!"(Ne cevabı ola ki!)
Ve şok!
"Toplu iş başvurusu reddi"
Göreniniz, duyanınız oldu mu böylesini bilmem ama benim cinlerim tepeme çıktı! Herkesin e-posta adresi ortada, bir umut yanıt bekleyen herkese tek seferde, uğraşmadan yanıt (ee server yorulmasın tabii).
Sayın Yavuz'a ve o e-posta'da adı geçen tüm arkadaşlarıma "Reply All" düğmesini tıklayarak bir yanıt yolladım. Buyrun yanıt burada:
"Sayın Yavuz,
Sizin şahsınızda kurumunuzun bu "ilginç" "iş başvurusu toplu red" yönteminizi şiddetle kınıyorum. Özellikle "gizlilik" prensibini, mail adresleri ve isimleri açık ve net bir şekilde görünen herkes adına ihlal etmiş bulunmaktasınız. Eleman ilanlarınıza sırf "leke" olarak koyduğunuz "Tüm başvurular gizli tutulacaktır." cümlesinin sizi aynı zamanda yasal bir yükümlülük altına aldığını sanırım önemsemediniz. Bu tavrınız, bugün ve gelecekte "insan kaynakları" yaklaşımınızı net olarak ortaya koymaktadır. Gelecekte görüşmeyeceğimiz çok açıktır.
Bu kadar önemli bir konu için, sadece "cevap.jpeg" adı altında bir resim hazırlayıp, emek ve zamana olan saygınızı da ifade etmiş oldunuz.
Burada adı geçen tüm arkadaşlarım adına çok üzgünüm. Herkes için en kısa zamanda, "ahlaki değerlere saygılı, kurum olmanın bilincinde, işini profesyonelce yapan bir işyeri" diliyorum.
Saygılarımla
Ayşe D. Tüzel"
Sinirim yine de geçmedi. Hızımı alamadım. Buraya da yazıyorum. Biri beni sakinleştirsin."
Ajansın e-mail adresi bu: bilgi@42p.com.tr - cv@42p.com.tr
Fark ettiniz mi?
• Bloga yeterince zaman ayırmıyorum.
• Yazı yerine çok fazla film koymaya başladım.
• Yazdığım yazıların zaman aralıklarında büyük bir fark var.
• Bu bir günlük olmalıydı, ama haftalık olmaya başladı.
• Yine yazmaya, yeniden araştırmaya, bloga yeterince zaman ayırmaya en kısa zamanda başlayacağım. Özellikle bayram tatilinden sonra yeterince dinlenebileceğimi düşünüyorum.
• Şimdilik bu kadar.
• Yazı yerine çok fazla film koymaya başladım.
• Yazdığım yazıların zaman aralıklarında büyük bir fark var.
• Bu bir günlük olmalıydı, ama haftalık olmaya başladı.
• Yine yazmaya, yeniden araştırmaya, bloga yeterince zaman ayırmaya en kısa zamanda başlayacağım. Özellikle bayram tatilinden sonra yeterince dinlenebileceğimi düşünüyorum.
• Şimdilik bu kadar.
Salı, Ocak 03, 2006
"Welcome to the Coke Side of Life"
Coca-Cola Co., 2006'da "Welcome to the Coke Side of Life"-"Hayatın kola tarafına hoş geldiniz'' sloganıyla yeni bir global reklam kampanyası başlatıyor.
Coca-Cola'nın global reklam ajansı Wieden and Kennedy'nin yürüteceği kampanya, yeni yıl arifesinde ABC'de gösterime girecek.
Ayrıca 2006 yılında Coca-Cola Co. piyasaya yepyeni bir ürün grubu da sunmayı planlıyor; bir kahve-kola içeceği olan Coca-Cola Blak ve henüz ismi konmamış ama Pepsi-Starbucks işbirliğiyle piyasaya sürülen Frappucino ve Doubleshot gibi iki başarılı ürünle rekabet edecek bir ürünün de lansmanı yapılacak.
Aynı zamanda yeni bir “siyah çay” içeceği, kadınları hedefleyen “Tab Energy” adında enerji içeceği ve “Dasani Sensations” adı verilecek olan farklı tatlarda soda da piyasada olacak.
2006 reklam bütçesine ek olarak konan 400 m $’ın, bu önemli endüstride satışların artmasına yardımcı olacağı kesin.
Coca-Cola'nın global reklam ajansı Wieden and Kennedy'nin yürüteceği kampanya, yeni yıl arifesinde ABC'de gösterime girecek.
Ayrıca 2006 yılında Coca-Cola Co. piyasaya yepyeni bir ürün grubu da sunmayı planlıyor; bir kahve-kola içeceği olan Coca-Cola Blak ve henüz ismi konmamış ama Pepsi-Starbucks işbirliğiyle piyasaya sürülen Frappucino ve Doubleshot gibi iki başarılı ürünle rekabet edecek bir ürünün de lansmanı yapılacak.
Aynı zamanda yeni bir “siyah çay” içeceği, kadınları hedefleyen “Tab Energy” adında enerji içeceği ve “Dasani Sensations” adı verilecek olan farklı tatlarda soda da piyasada olacak.
2006 reklam bütçesine ek olarak konan 400 m $’ın, bu önemli endüstride satışların artmasına yardımcı olacağı kesin.
Pazartesi, Ocak 02, 2006
Intel'in yeni logosu
Logosuyla beraber sloganı da değişen Intel, 'Intel Inside' yerine, 'Leap Ahead' sloganını kullanacak. Intel, bundan böyle sadece PC'ler için değil, birçok dijital ürünlerin arkasında olduğunu gösterecek yeni bir konumlandırmaya doğru gidecekmiş.
Apple Computer'ın 2006 yılından itibaren Macintosh bilgisayarlarında Intel işlemci kullanacağını açıklaması da Intel'in bu konumlandırma stratejisini destekler nitelikte.
Kaynak
Apple Computer'ın 2006 yılından itibaren Macintosh bilgisayarlarında Intel işlemci kullanacağını açıklaması da Intel'in bu konumlandırma stratejisini destekler nitelikte.
Kaynak