Pantheon ve marka imparatorlukları
Özellikle reklam yaratıcılarının, önlerine brief geldikten sonra düşünme aşamasına geçmeden önce, mutlaka reklam bütçesinin ne kadar olduğunu sormaları gerekiyor. Çünkü yaşanılan bir sorundur. Bulduğunuz fikre çok güvenirsiniz, bunu mecrada görmenin hem sizi hem de gören kitleyi etkileyeceğini düşünürsünüz, heyecanlanır, sabırsızlanır ve işe hemen başlamak istersiniz. Tabii bunları düşünmeden önce bütçeyi görmemişsinizdir. Sonunda o an gelir ve bulduğunuz fikirler çöpe gider. O yüzden çalışmaya başlamadan önce bütçeler her zaman yaratıcılara gösterilir/gösterilmelidir.
Büyük bütçeli yapımlar o markanın ne kadar güçlü olduklarını vurgularlar aslında. Bu bir nevi büyük imparatorluklarının yaptırdıkları dev yapılara benzer. Mimari üstünlüklerini geçmiş zaman imparatorluklarının üstünde tutup, her zaman ona göre yapılar inşa etmeye çalışmışlardır. Büyük kiliseler, Pantheon gibi büyük yapılar, büyük meydanlar, kaleler vs. Bunlar o imparatorun ve imparatorluğun ne kadar güçlü olduklarını gösteren simgelerdir.
Reklama yapılan yatırımların, büyük imparatorlukların mimari yapıtları olduğunu düşünelim. Nike'ın reklam filmlerinin (hemen hemen tüm filmlerinin), fikir dışında prodüksiyon ve medya bütçelerinin inanılmaz boyutlarda olması ve Adidas'ın buna aynı büyüklükte bir karşılık vermesi spor ürünleri imparatorluğunun ne kadar büyüklükte olduğunu görmemizi sağlıyor. Bu markaları bu denli özel kılan ise yarattıkları marka değerlerinin, tüketiciyi mutlu kılması, tüketicinin kendisini özel hissetmesi ve markasını kullandığında tüketicinin sosyal kimliğini ortaya çıkartmasıdır. Bu iki büyük markanın, marka imajlarına bu kadar yatırım yapmasının nedeni bu. Sadece bir marka değil, bir yaşam tarzını da benimsetmek... Nike'ın özellikle interneti çok doğru kullanması (Macromedia, Nike için özel kodlar bile geliştirdi), internet dünyasında kendi alanında bir imparatorluk kurmasına yetti. Adidas ise bunun gerisinde kaldı.
Bütçe, doğru fikirle birleşince ortaya Nike ve Adidas gibi iki markanın muhteşem filmleri çıkıyor. Bunun dışında şu an aklıma gelen diğer örnekler ise Sony PlayStation2 'Mountain've Rexona Reward'ın 'Stunt City' 'filmi. Honda'nın 3 aylık çalışmanın ürünü muhteşem "Grrr" filmi ise birçok reklamcılık yarışmasından ödüllerle dönen çok başarılı bir animasyon harikası.
Böyle filmlere gerçekten gerek var mı? Evet var. Çünkü marka imparatorluklarının Pantheon'ları bu filmler. Ne kadar büyük yapı kurarsanız, rakiplerinize o kadar gözdağı ve tüketicinize de ne kadar güçlü olduğunuzu gösterirsiniz. Bu filmler de bunun kanıtı.
Büyük bütçeli yapımlar o markanın ne kadar güçlü olduklarını vurgularlar aslında. Bu bir nevi büyük imparatorluklarının yaptırdıkları dev yapılara benzer. Mimari üstünlüklerini geçmiş zaman imparatorluklarının üstünde tutup, her zaman ona göre yapılar inşa etmeye çalışmışlardır. Büyük kiliseler, Pantheon gibi büyük yapılar, büyük meydanlar, kaleler vs. Bunlar o imparatorun ve imparatorluğun ne kadar güçlü olduklarını gösteren simgelerdir.
Reklama yapılan yatırımların, büyük imparatorlukların mimari yapıtları olduğunu düşünelim. Nike'ın reklam filmlerinin (hemen hemen tüm filmlerinin), fikir dışında prodüksiyon ve medya bütçelerinin inanılmaz boyutlarda olması ve Adidas'ın buna aynı büyüklükte bir karşılık vermesi spor ürünleri imparatorluğunun ne kadar büyüklükte olduğunu görmemizi sağlıyor. Bu markaları bu denli özel kılan ise yarattıkları marka değerlerinin, tüketiciyi mutlu kılması, tüketicinin kendisini özel hissetmesi ve markasını kullandığında tüketicinin sosyal kimliğini ortaya çıkartmasıdır. Bu iki büyük markanın, marka imajlarına bu kadar yatırım yapmasının nedeni bu. Sadece bir marka değil, bir yaşam tarzını da benimsetmek... Nike'ın özellikle interneti çok doğru kullanması (Macromedia, Nike için özel kodlar bile geliştirdi), internet dünyasında kendi alanında bir imparatorluk kurmasına yetti. Adidas ise bunun gerisinde kaldı.
Bütçe, doğru fikirle birleşince ortaya Nike ve Adidas gibi iki markanın muhteşem filmleri çıkıyor. Bunun dışında şu an aklıma gelen diğer örnekler ise Sony PlayStation2 'Mountain've Rexona Reward'ın 'Stunt City' 'filmi. Honda'nın 3 aylık çalışmanın ürünü muhteşem "Grrr" filmi ise birçok reklamcılık yarışmasından ödüllerle dönen çok başarılı bir animasyon harikası.
Böyle filmlere gerçekten gerek var mı? Evet var. Çünkü marka imparatorluklarının Pantheon'ları bu filmler. Ne kadar büyük yapı kurarsanız, rakiplerinize o kadar gözdağı ve tüketicinize de ne kadar güçlü olduğunuzu gösterirsiniz. Bu filmler de bunun kanıtı.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home