"Yavuz hırsız evsahibini bastırır"
Geçtiğimiz Marketing Türkiye'de Hulusi Derici, Avis-Atlas Jet reklamıyla ilgili olarak bir açıklama yaptı. Açıklamasında özetle, Avis reklamını zaten bildiğini, keza müşterisine de bunu gösterip açıkladığını, ortada bir 'yaratıcılık' değil, bir strateji olduğunu ve bunu kullanmanın bir sorun olmadığını ama 'kifayetsiz reklamcılar"ın bunu anlamayarak, kendisine saldırdığını ileri sürüp, zaten bunları bile bile bunları yaptım, demeye getiriyordu. Aşağıya, Haluk Mesci'nin Hulusi Derici'ye cevaben, Ortak Defter'de yazdığı yazıyı aktarıyorum
"Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. “Biri, suçunu zarar verdiği kimseye yüklediğinde söylenen bir söz” diyor Türk Dil Kurumu. Ve şu örneği veriyor açıklık getirmek için : "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır sözüne uygun olarak açtı ağzını, yumdu gözünü."- H. R. Gürpınar.
Marketing Türkiye dergisinin Kasım 2005 sayısında Hulusi Derici inciler döktürmüş gene. Konu, Avis – Atlas Jet. Yazıya konan başlıkla söylersek, ‘kekelemiş’ hazret bence. Ayrıntısına girmeyi zül addediyorum ama, yazmamı gerektiren çok önemli sataşma var yazıda :
İsim vermeye cesaret edememiş veya hukukçusu ‘başın derde girer’ demiş olmalı ama iması ile aklı sıra beni işaret ediyor.
“KLAN yönetim kurulundan biri, yönetmene film kasetini göstermiş, işte bu filmi istiyoruz demiş’ diyor Derici bey. KLAN’ın bir tarihte Ülker Peki için yaptığı bir film, İtalyan Telekom firmasının bir filminden arakmış ! (Bu iddiayı daha önce de ileri sürmüştü. Sevine sevine, o dönem katılmaya karar verdiği TASEAD'ın Başkanı Nail Keçili beye koşturmuştu iddiasını, o da oturup Reklamcılar Derneğine yazmıştı !)
1) Farkında olmadan, bir ‘şecaat arzederken merdikıptı sirkatin söyler’ durumuna yol açmış : KLAN’dan Haluk Mesci bile film arakladı, ben niye yapmayayım demeye getiriyor ! Ben araklamadım ve araklamam kardeşim, senin mezhebin elveriyorsa yapmaya devam et.
2) İtalyanca bildiğini hiç sanmıyorum ama reklamdan anladığı da şüpheli : Sözünü ettiği İtalyan Telekom filminin laflarını hadi anlamadın, görüntüsünü de mi anlamadın be kardeşim ? Film, İtalyan Telekomda fiyatlar öyle ucuz ki, lejyonda idam mangası önündeki adamın eline son arzusu olan telefonu verirseniz sonsuza kadar konuşabilir diyordu.
Ülker Peki filmi de, evet, lejyon ve idam mangası klişesini kullanıyordu ama, piyasaya yeni sunulan ‘kek’ lüksünün, her yerde, hem de çeşitleriyle bulanabildiği üzerine kuruluydu : İdam mangası önündeki adam aklı sıra zaman kazanmak için son arzusunda allengirli bir kek istiyordu ! Aklı sıra, çünkü askerin hemen kantine gidip çölün ortasındaki kalenin kantininde o keki bulabileceğini tahmin etmiyordu. Lafı da 'yırttık, nereden bulacaklar çölün ortasında öyle keki...' gibi bir şeydi.
Stratejinin ne demek olduğunu, buna göre reklam metninin nasıl yazılacağını bilen, kısaca reklamdan anlayan bir 'yaratıcı' (!) kişinin bu iki filmi aynı şey olarak görmesi, o kişi kötü niyetli değilse, nasıl mümkün olabilir ?
Araklama, aşırma, yürütme vb ile, örneklerini her gün gördüğümüz 'fotokopiyle çoğaltılmış reklamlar'ı yaratmanın nasıl mümkün olduğunu ise çok iyi biliyoruz.
Meraklısı için bilgi vereyim : Söz konusu İtalyan filmini, Peki filmini yöneten Ali Erdemci’ye, lejyon kalesini, askerlerin giysilerini vs anlatmak için ben kendi elimle gösterdim. İtalyan filmi o dönem zaten Shots’da vs’de idi, ben göstermesem Erdemci zaten kendisi görecek, art direktörüne gösterecekti. Kimse kimseye bir filmin araklanmasını önermedi.
Hadi bütün bunları geçelim, herkesin bildiği yaygın bir gerçek var: Benim adım Haluk Mesci. Bir başkasının fikrini, eserini çalacak, araklayacak kadar alçalmak için hiçbir nedenim, hırsım veya çıkarım yok ve olmadı.
Derici bey 'etik' konusuna da dokunmuşlar ! ‘Etik savunucuları neler yapıyor bakın’ türünden bir kelam etmişler.
Derici beyin etikle filan ilgilendiğini hiç duymamıştık bugüne kadar ! Daha önce yayınlayıp sektöre önerdiğim Reklamcı İçin Etik Kurallar yazımı buraya alayım da (özellikle 3. Kurala dikkat !), bari katkım olsun :
Reklamcı için profesyonel etik.
Tanım : Profesyonellerin mesleki davranışlarını düzenleyen ve kişisel düzeyde işleyen iç hesaplaşma kuralları.
Temel kural : İnsana, topluma, kuruma bile bile zarar vermemek.
Kural 1 : İlgili yasa, yönetmelik ve düzenlemelere titizlikle uymak.
Kural 2 : Yaşama bakışta olumlu, sağlıklı ve kaliteli olanı benimsemek; zevsizlik ve bayağılıktan kaçınmak, yararlanmamak.
Kural 3 : Başkalarının eserlerine saygı göstermek; taklit, kopya, ihtilas ve intihal yapmamak.
Kural 4 : Mesleki eğitim ve deneyim konusunda eksiksiz ve hatasız bilgi vermek.
Kural 5 : Etik kurallarını desteklemek ve yaymak için çaba göstermek.
Kural 6 : Etik kurallarını bilerek çiğnerse, meslekten çıkarılmayı kabul etmek.
*******
Not : Bu yazının daha geniş bir versiyonunu, cevap hakkımı kullanarak Marketing Türkiye dergisine yollayacağım. Bakalım yayınlayacaklar mı, nasıl yayınlayacaklar."
(Benden de bir not. Marketing Türkiye, gedikli reklamverenine toz konduramayacağı için, böyle bir yazının dergide çıkması zor gibi geliyor bana.)
"Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. “Biri, suçunu zarar verdiği kimseye yüklediğinde söylenen bir söz” diyor Türk Dil Kurumu. Ve şu örneği veriyor açıklık getirmek için : "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır sözüne uygun olarak açtı ağzını, yumdu gözünü."- H. R. Gürpınar.
Marketing Türkiye dergisinin Kasım 2005 sayısında Hulusi Derici inciler döktürmüş gene. Konu, Avis – Atlas Jet. Yazıya konan başlıkla söylersek, ‘kekelemiş’ hazret bence. Ayrıntısına girmeyi zül addediyorum ama, yazmamı gerektiren çok önemli sataşma var yazıda :
İsim vermeye cesaret edememiş veya hukukçusu ‘başın derde girer’ demiş olmalı ama iması ile aklı sıra beni işaret ediyor.
“KLAN yönetim kurulundan biri, yönetmene film kasetini göstermiş, işte bu filmi istiyoruz demiş’ diyor Derici bey. KLAN’ın bir tarihte Ülker Peki için yaptığı bir film, İtalyan Telekom firmasının bir filminden arakmış ! (Bu iddiayı daha önce de ileri sürmüştü. Sevine sevine, o dönem katılmaya karar verdiği TASEAD'ın Başkanı Nail Keçili beye koşturmuştu iddiasını, o da oturup Reklamcılar Derneğine yazmıştı !)
1) Farkında olmadan, bir ‘şecaat arzederken merdikıptı sirkatin söyler’ durumuna yol açmış : KLAN’dan Haluk Mesci bile film arakladı, ben niye yapmayayım demeye getiriyor ! Ben araklamadım ve araklamam kardeşim, senin mezhebin elveriyorsa yapmaya devam et.
2) İtalyanca bildiğini hiç sanmıyorum ama reklamdan anladığı da şüpheli : Sözünü ettiği İtalyan Telekom filminin laflarını hadi anlamadın, görüntüsünü de mi anlamadın be kardeşim ? Film, İtalyan Telekomda fiyatlar öyle ucuz ki, lejyonda idam mangası önündeki adamın eline son arzusu olan telefonu verirseniz sonsuza kadar konuşabilir diyordu.
Ülker Peki filmi de, evet, lejyon ve idam mangası klişesini kullanıyordu ama, piyasaya yeni sunulan ‘kek’ lüksünün, her yerde, hem de çeşitleriyle bulanabildiği üzerine kuruluydu : İdam mangası önündeki adam aklı sıra zaman kazanmak için son arzusunda allengirli bir kek istiyordu ! Aklı sıra, çünkü askerin hemen kantine gidip çölün ortasındaki kalenin kantininde o keki bulabileceğini tahmin etmiyordu. Lafı da 'yırttık, nereden bulacaklar çölün ortasında öyle keki...' gibi bir şeydi.
Stratejinin ne demek olduğunu, buna göre reklam metninin nasıl yazılacağını bilen, kısaca reklamdan anlayan bir 'yaratıcı' (!) kişinin bu iki filmi aynı şey olarak görmesi, o kişi kötü niyetli değilse, nasıl mümkün olabilir ?
Araklama, aşırma, yürütme vb ile, örneklerini her gün gördüğümüz 'fotokopiyle çoğaltılmış reklamlar'ı yaratmanın nasıl mümkün olduğunu ise çok iyi biliyoruz.
Meraklısı için bilgi vereyim : Söz konusu İtalyan filmini, Peki filmini yöneten Ali Erdemci’ye, lejyon kalesini, askerlerin giysilerini vs anlatmak için ben kendi elimle gösterdim. İtalyan filmi o dönem zaten Shots’da vs’de idi, ben göstermesem Erdemci zaten kendisi görecek, art direktörüne gösterecekti. Kimse kimseye bir filmin araklanmasını önermedi.
Hadi bütün bunları geçelim, herkesin bildiği yaygın bir gerçek var: Benim adım Haluk Mesci. Bir başkasının fikrini, eserini çalacak, araklayacak kadar alçalmak için hiçbir nedenim, hırsım veya çıkarım yok ve olmadı.
Derici bey 'etik' konusuna da dokunmuşlar ! ‘Etik savunucuları neler yapıyor bakın’ türünden bir kelam etmişler.
Derici beyin etikle filan ilgilendiğini hiç duymamıştık bugüne kadar ! Daha önce yayınlayıp sektöre önerdiğim Reklamcı İçin Etik Kurallar yazımı buraya alayım da (özellikle 3. Kurala dikkat !), bari katkım olsun :
Reklamcı için profesyonel etik.
Tanım : Profesyonellerin mesleki davranışlarını düzenleyen ve kişisel düzeyde işleyen iç hesaplaşma kuralları.
Temel kural : İnsana, topluma, kuruma bile bile zarar vermemek.
Kural 1 : İlgili yasa, yönetmelik ve düzenlemelere titizlikle uymak.
Kural 2 : Yaşama bakışta olumlu, sağlıklı ve kaliteli olanı benimsemek; zevsizlik ve bayağılıktan kaçınmak, yararlanmamak.
Kural 3 : Başkalarının eserlerine saygı göstermek; taklit, kopya, ihtilas ve intihal yapmamak.
Kural 4 : Mesleki eğitim ve deneyim konusunda eksiksiz ve hatasız bilgi vermek.
Kural 5 : Etik kurallarını desteklemek ve yaymak için çaba göstermek.
Kural 6 : Etik kurallarını bilerek çiğnerse, meslekten çıkarılmayı kabul etmek.
*******
Not : Bu yazının daha geniş bir versiyonunu, cevap hakkımı kullanarak Marketing Türkiye dergisine yollayacağım. Bakalım yayınlayacaklar mı, nasıl yayınlayacaklar."
(Benden de bir not. Marketing Türkiye, gedikli reklamverenine toz konduramayacağı için, böyle bir yazının dergide çıkması zor gibi geliyor bana.)
2 Comments:
bende katılıyorum size. Cevap niteliğindeki yazınızın dergiye çıkacağını sanmıyorum.
Türk reklamcılığının son 20 yılına şöyle kabaca bir bakış atarsanız, televizyon ya da basın reklamlarının en az yüzde bilmemkaçının aynen "klifto" olduğunu görürsünüz. Hulusi Derici'nin üzerine bu kadar gidilmesinin asıl nedeni bana göre kıskançlık... Adam az zamanda öyle büyük bütçeleri yönetti, öyle yaratıcı işler ortaya koydu ki, elinizde olsa Eminönü'nde sallandıracaksınız zavallıyı!!!
Yorum Gönder
<< Home