Cumartesi, Mart 31, 2007
Cuma, Mart 30, 2007
Perşembe, Mart 29, 2007
Helvetica Söyleşisi
"Helvetica insanlığı “sevenler” ve “sevmeyenler” diye ikiye ayıran o derin yarıklardan biri. Uzmanların tüm zamanların en iyi yazı karakteri seçtiği Helvetica, modernistlerin her alanda ornament-sız (sans serif) olanı yüceleştirildiği dönemde enternasyonal stil fontların "İsviçreli, en popüler"i olarak yaşam buldu. İstanbul Film Festivali kapsamındaki panel iki etaplı. Ayrıca gözümüzün ve gönlümüzün alışık olduğu tipografi harikasının 50 yıllık geçmişini irdeleyen ‘Helvetica’ belgeseli de gösteriliyor. Önce Bülent Erkmen ‘12 Siyasi Parti ve 1 Helvetica’ adlı dia gösterisini sunuyor. Ardından da Esen Karol Helvetica’nın tarihçesinden bahsedip belgeselin yönetmeni Gary Hustwit ile sohbet ediyor. Helvetica ve sinemaseverin yollarını kesiştirecek kaçırılmayacak bir program."
2 Nisan Pazartesi • Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusü İnönü Cad. No:28 Şişli • 17:00 • Ücretsiz
(Haftalık ücretsiz alternatif kültür ve şehir rehberi Le Cool Magazine'den direkt alıntı.)
2 Nisan Pazartesi • Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampusü İnönü Cad. No:28 Şişli • 17:00 • Ücretsiz
(Haftalık ücretsiz alternatif kültür ve şehir rehberi Le Cool Magazine'den direkt alıntı.)
İş Bankası - Bilanço
Ajans: Euro RSCG İstanbul • Yaratıcı Ekip: Şölen Yücel Koç, Cüneyt Tiryaki, Ahmet Sefer, Orkun Önal, Ali Topçuoğlu, Yeşim Aydın, Uğur Baltacı, Ediz Kurtbarlas • Müşteri İlişkileri: Azra Zeyrek, Şeyda Bardavit, Atilla Zeybek, Müge Levend • Ajans Prodüktörleri: Saime Akçura, Pınar Gökbender • Prodüksiyon Şirketi: Traffic • Yönetmenler: Walky– Talkie
Çarşamba, Mart 28, 2007
Oha diyorum!
Bigu'cu Viki'den yepyeni bir site: Oha diyorum! 'Etkilenmiş dünyaları afişe ediyoruz!' sloganıyla esinlenmenin diyarlarında gezen işleri birbir ortaya çıkartacak site şu anda beta aşamasında. Bu iki iş de oradan. Yakında dopdolu bir içeriğe kavuşacağına inandığım siteyi siz de besleyebilirsiniz.
Sevgililer Günü
"Happy Valentine's Day."
Ajans/Agency: TBWA / Paris • Yaratıcı Grup/Creative Team: Erik Vervroegen, Matthieu Elkaim, John Piccin • Fotoğraf/Photographer: Yann Robert
via
Ajans/Agency: TBWA / Paris • Yaratıcı Grup/Creative Team: Erik Vervroegen, Matthieu Elkaim, John Piccin • Fotoğraf/Photographer: Yann Robert
via
Salı, Mart 27, 2007
Last Best Hope
"Kaçış, Firar ve Hatıranın gerçek hikayesi"
Daha önce Moby'nin buradaki klibinde ve şurada da ayrıntılı bilgilerini bulacağınız 2.5D tekniğiyle yapılan, fonda Imogen Heap'in müziği, yönetmen koltuğunda ise Erik Lauritzen'in oturduğu, fotoğraflarla II. Dünya Savaşı'nın kısa bir belgeseli.
Bir başka başarılı örnek ise El Pais gazetesi için yapılan buradaki örnek montaj.
via
Daha önce Moby'nin buradaki klibinde ve şurada da ayrıntılı bilgilerini bulacağınız 2.5D tekniğiyle yapılan, fonda Imogen Heap'in müziği, yönetmen koltuğunda ise Erik Lauritzen'in oturduğu, fotoğraflarla II. Dünya Savaşı'nın kısa bir belgeseli.
Bir başka başarılı örnek ise El Pais gazetesi için yapılan buradaki örnek montaj.
via
Pazartesi, Mart 26, 2007
Tulipan
'Bahar tatili'
'Spring break'
Tulipan prezervatifleri.
Ajans/Agency: Young & Rubicam, Buenos Aires • SY/AD: Maximiliano Borrego, Demian Veleda • RY/CW: Diego Gueler • F/P: Bueno Vista Fotografia • I: Daniel Romanos
Benedict Radcliffe
İlk bakışta bilgisayarda yaratılmış bir araba modelleme taslağına benziyor. Ama gerçek! Bu birebir Subaru Impreza 'wired frame'i İngiliz sanatçı Benedict Radcliffe'in 'Modern Japanese Classic' adlı sergisinde sergilediği işlerden biri. Gerçekçi görünmeyen ama tamamen gerçekçi olan heykel Radcliff'in sergisinin bulunduğu Paul Smith Gallery'nin hemen önüne 'park etmiş'. Tellerden oluşmuş heykeller yeni değil ama böyle birebir yapılan ve 3D modelleme gibi duran bir işe ilk defa rastlıyorum. Çok hoşuma gitti.
Ayrıntılar burada.
via
Cuma, Mart 23, 2007
Perşembe, Mart 22, 2007
(AR)AKBANK Reklamları
Bir sene içerisinde Akbank'ın imaj, kredi kartı lansman/imaj reklamlarının her türlü iletişimine şahit olduk, Prodüksiyon bütçelerinin milyon dolarları aştığı bu kampanyaların ortak noktası ise daha önce gördüğümüz, bildiğimiz, aşina olduğumuz yurtdışı menşeili birçok reklam kampanyasıyla ciddi benzerlikler taşımasıydı. Buna en son örnek ise Akbank'ın yeni kredi kartı Wings ile AkSigorta reklamları. Ama tabii ki bu sene içerisinde tartışılan iki farklı kampanya daha vardı.
Bunlardan biri Akbank'ın imaj kampanyası. Yorum Publicis imzası taşıyan kampanya özellikle bloglarda, internet sitelerinde ve bazı yayın organlarında tartışıldı, eleştirildi. Daha önce birçok benzerini gördüğümüz bu büyük prodüksiyonlu kampanyanın 'kör göze parmak' misali nasıl onaylandığı, ajansın bunu nasıl yaptığı, etik değerler, alıntı, intihal vs. gibi yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde, Yorum Publicis'in bunu 'bir teknik olarak' kullandıklarını belirtmesi tartışmaların azalmasına değil, daha da çok alevlenmesine sebep oldu. Sonuçta ortada birbirinin aynı işler vardı ve bunu 'teknik' olarak adlandırmaları ajansı komik duruma düşürmüştü. Ama yine de yapanlar işi sahiplenmiş gibi görünüyordu, sonuçta herkes tarafından konuşulan bir iş yapılmıştı. Röportajlar yapıldı, gülümseyen vesikalık fotoğrafların altında işi yapanların sözlerine yer verildi, çok çalışıldığı, çabalandığı, sabahlanıldığı, koreografilere bile karışıldığı (!) gibi işlerinin çok zor ama bir o kadar da eğlenceli olduğu belirtildi vs.
Akabinde bir kampanya daha ortaya çıktı: Akbank Neo... Bu kampanyadan önce, Altın Aslan ödüllü, yaratıcılığın sınırlarını aşan, PSYOP'un yarattığı muhteşem Coca Cola dünyasının global reklam kampanyası başlatıldı. Ondan öncesinde ise dahi Tim Burton'ın 2005 yapımı Humpa Lumpa'lı Willy Wonka'sı vardı. Peki bu iki farklı sektöre ait başarılı yapımların yaratıcılarıyla; üzerinde aylar, yıllar süren bir çabanın olduğu, sadece reklam sektörünün üstüne kayıtlı olmayan 'yaratıcılık' kelimesinin (Coca Cola'nın sadece bir reklam değil, animasyon harikası olduğunu unutmayın) tam olarak uygulandığı bu 'şaheserler'in orasından burasından alıp, uygulayıp, biraz stilize edip müşteriye yeniymiş, farklıymış, ilkmiş gibi sunan reklam yaratıcıları arasında ne gibi bir ilişki olabilir? Akbank'ın yukarıda anlattığım reklam filmiyle, Akbank Neo reklam filminin arasındaki bariz benzerlik nedir peki? Tabii ki, ikisinin de orijinal olmaması. Tabii ki 'yaratıcı' kelimesinin (her ne kadar artık bu kelimeden bıksam da) aslında farklı anlamları olduğunun ortaya çıkması. Benzerlikler saymakla bitmez.
Sonra ne oldu? Yorum'dan başka ajanslar da Akbank'ın başka kartlarına yine aynı mantıkla fimler çekildi. Virüs gibi yayılan bu esinlenme, oradan buradan apartma furyasına (her ne kadar zaten birçok işine şüpheyle yaklaşsam da) Rafineri ve Ultra katıldı.
Wings ve AkSigorta reklam filmleri... Filmin buradaki yorumlarına mediathink'te çıkan Wings haberini eklemiştim bugün. Zaten Beatles'ın klibinden yola çıkılarak yapılmıştı bu film. Her şey tamamdı. Klip müşteriye gösterilmişti, müşteri klibi beğenmişti, yurtdışı planları yapıldı, paralar harcatıldı, güzel de bir tatil yapıldı ve ortaya imitasyon Beatles klibi şeklinde bir kampanya filmi çıktı. Her şey harikaydı, çünkü ortada sadece prodüksiyonun döktüğü ter vardı, ajans ise terini Brezilya'nın hoş bir saunasında atmıştı zaten.
Diğer filmi ise zaten kim bilebilirdi ki? Sci Fi Channel'ı herkes bilmez, adamların çok başarılı 'promo' filmleri de var, oradan en uygunu bulundu mu prodüksiyonunu yapmak kolaydı. Yapıldı. Yine ve yeniden bir işin reprodüksiyonuna şahit olunmuştu. Ve Kristal'e bir adım daha yaklaşılmıştı.
--
Akbank son bir yılda hep bunlarla anıldı. Varolan işlerin imitasyonlarıyla. Yatırılan milyonlarca dolar, çıkan işlerin daha önceden yapılmış birçok işin taklidi olmasını önleyemedi. Akbank bu kadar parayı imajını tazelemek için değil, aksine imajını lekelemek için vermiş gibi. Hem ajansların, hem de bankanın bu denli kolaycılığa kaçıp, taklit işler yapması Akbank'ın ileride iyice yıpranacağı aşikar kurum kimliğine darbe vurmakla kalmayıp asıl darbeyi reklam sektörünün yiyeceği düşünülebilir.
--
Mimar Sinan'dayken ustalardan eskiz çalışmaları yapardım. Elimi çok geliştirmişti bu. Bu eskiz çalışmaları, tekniğimi geliştirmeme yardımcı da oluyordu. Ama sonuçta bundan ticari veya maddi bir şey kazanmıyordum, sanatçıya saygısızlık değil aksine onun resmini yaparak büyük bir mutluluk ve haz duyuyordum. Ve soranlara ise işte bu iş, şu sanatçının resmi diyordum, bilenler zaten anında söylüyordu. Reprodüksiyon çalışıyordum kısacası. Yani birebir çiziyordum. Orasından burasından 'esinlenip', küçük küçük parçalar alıp, değiştirip bu benim eserim demiyordum. Ben böyle bir 'terbiyeden' gelmiştim. Ve ben hep bu terbiye üzerinden işimi yapmaya söz vermiştim.
(Wings görseli Bigumigu'dan.)
Bunlardan biri Akbank'ın imaj kampanyası. Yorum Publicis imzası taşıyan kampanya özellikle bloglarda, internet sitelerinde ve bazı yayın organlarında tartışıldı, eleştirildi. Daha önce birçok benzerini gördüğümüz bu büyük prodüksiyonlu kampanyanın 'kör göze parmak' misali nasıl onaylandığı, ajansın bunu nasıl yaptığı, etik değerler, alıntı, intihal vs. gibi yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde, Yorum Publicis'in bunu 'bir teknik olarak' kullandıklarını belirtmesi tartışmaların azalmasına değil, daha da çok alevlenmesine sebep oldu. Sonuçta ortada birbirinin aynı işler vardı ve bunu 'teknik' olarak adlandırmaları ajansı komik duruma düşürmüştü. Ama yine de yapanlar işi sahiplenmiş gibi görünüyordu, sonuçta herkes tarafından konuşulan bir iş yapılmıştı. Röportajlar yapıldı, gülümseyen vesikalık fotoğrafların altında işi yapanların sözlerine yer verildi, çok çalışıldığı, çabalandığı, sabahlanıldığı, koreografilere bile karışıldığı (!) gibi işlerinin çok zor ama bir o kadar da eğlenceli olduğu belirtildi vs.
Akabinde bir kampanya daha ortaya çıktı: Akbank Neo... Bu kampanyadan önce, Altın Aslan ödüllü, yaratıcılığın sınırlarını aşan, PSYOP'un yarattığı muhteşem Coca Cola dünyasının global reklam kampanyası başlatıldı. Ondan öncesinde ise dahi Tim Burton'ın 2005 yapımı Humpa Lumpa'lı Willy Wonka'sı vardı. Peki bu iki farklı sektöre ait başarılı yapımların yaratıcılarıyla; üzerinde aylar, yıllar süren bir çabanın olduğu, sadece reklam sektörünün üstüne kayıtlı olmayan 'yaratıcılık' kelimesinin (Coca Cola'nın sadece bir reklam değil, animasyon harikası olduğunu unutmayın) tam olarak uygulandığı bu 'şaheserler'in orasından burasından alıp, uygulayıp, biraz stilize edip müşteriye yeniymiş, farklıymış, ilkmiş gibi sunan reklam yaratıcıları arasında ne gibi bir ilişki olabilir? Akbank'ın yukarıda anlattığım reklam filmiyle, Akbank Neo reklam filminin arasındaki bariz benzerlik nedir peki? Tabii ki, ikisinin de orijinal olmaması. Tabii ki 'yaratıcı' kelimesinin (her ne kadar artık bu kelimeden bıksam da) aslında farklı anlamları olduğunun ortaya çıkması. Benzerlikler saymakla bitmez.
Sonra ne oldu? Yorum'dan başka ajanslar da Akbank'ın başka kartlarına yine aynı mantıkla fimler çekildi. Virüs gibi yayılan bu esinlenme, oradan buradan apartma furyasına (her ne kadar zaten birçok işine şüpheyle yaklaşsam da) Rafineri ve Ultra katıldı.
Wings ve AkSigorta reklam filmleri... Filmin buradaki yorumlarına mediathink'te çıkan Wings haberini eklemiştim bugün. Zaten Beatles'ın klibinden yola çıkılarak yapılmıştı bu film. Her şey tamamdı. Klip müşteriye gösterilmişti, müşteri klibi beğenmişti, yurtdışı planları yapıldı, paralar harcatıldı, güzel de bir tatil yapıldı ve ortaya imitasyon Beatles klibi şeklinde bir kampanya filmi çıktı. Her şey harikaydı, çünkü ortada sadece prodüksiyonun döktüğü ter vardı, ajans ise terini Brezilya'nın hoş bir saunasında atmıştı zaten.
Diğer filmi ise zaten kim bilebilirdi ki? Sci Fi Channel'ı herkes bilmez, adamların çok başarılı 'promo' filmleri de var, oradan en uygunu bulundu mu prodüksiyonunu yapmak kolaydı. Yapıldı. Yine ve yeniden bir işin reprodüksiyonuna şahit olunmuştu. Ve Kristal'e bir adım daha yaklaşılmıştı.
--
Akbank son bir yılda hep bunlarla anıldı. Varolan işlerin imitasyonlarıyla. Yatırılan milyonlarca dolar, çıkan işlerin daha önceden yapılmış birçok işin taklidi olmasını önleyemedi. Akbank bu kadar parayı imajını tazelemek için değil, aksine imajını lekelemek için vermiş gibi. Hem ajansların, hem de bankanın bu denli kolaycılığa kaçıp, taklit işler yapması Akbank'ın ileride iyice yıpranacağı aşikar kurum kimliğine darbe vurmakla kalmayıp asıl darbeyi reklam sektörünün yiyeceği düşünülebilir.
--
Mimar Sinan'dayken ustalardan eskiz çalışmaları yapardım. Elimi çok geliştirmişti bu. Bu eskiz çalışmaları, tekniğimi geliştirmeme yardımcı da oluyordu. Ama sonuçta bundan ticari veya maddi bir şey kazanmıyordum, sanatçıya saygısızlık değil aksine onun resmini yaparak büyük bir mutluluk ve haz duyuyordum. Ve soranlara ise işte bu iş, şu sanatçının resmi diyordum, bilenler zaten anında söylüyordu. Reprodüksiyon çalışıyordum kısacası. Yani birebir çiziyordum. Orasından burasından 'esinlenip', küçük küçük parçalar alıp, değiştirip bu benim eserim demiyordum. Ben böyle bir 'terbiyeden' gelmiştim. Ve ben hep bu terbiye üzerinden işimi yapmaya söz vermiştim.
(Wings görseli Bigumigu'dan.)
Artema
Ajans: RPM/Radar • Yaratıcı Yönetmen: Paul McMillen • Reklam Yazarı: Erkan Bahadır • Sanat Yönetmeni: Emrah Yörük • Stratejik Planlama: Sonat Antepli • Müşteri İlişkileri: Melda Tarlan, Müge Gürkaynak, Çisem Kartal • Prodüksiyon: DKFY • Yönetmen: Hugo Cariss • Görüntü Yönetmeni: Danny Cohen • Yapımcı: Deniz Kunkut
Yaşlı Bruegel
Pieter Bruegel'in 1525 yılında doğduğu tahmin edilir. Bütün eserlerini sadece yedi senede yaratmasına rağmen sanat tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olmuştur. Karmaşayı en ince ayrıntısına kadar resmeden, ayrıntıların içerisinde yeni ayrıntılar bulabileceğiniz baba Bruegel, aslında bir nevi illüstrasyon tarihine de katkısı olmuştur. Rönesans döneminde Bosch'la birlikte çok farklı bir üslupla eserlerini yaratan ve ideal insanı değil, gerçek insanı ve gerçek insani duyguları ön plana çıkartan Bruegel, dış görünüşlerinde insanı belki güldürebilecek gibi görünen ama aslında dikkatli bakıldığında şaşırtıcı ölçüde dramatik ögeler barındıran eserler yaratmıştır.
'Bruegel, devrinde hem sevilmiş, hem de çoğu sanatçı gibi alay konusu olmuştur. Hollandalı tenkidci Karel van Mander, resimleri hakkında şöyle yazar: Aralarından sadece birkaçına insan gülmeden veya en azından tebessüm etmeden bakabilir... öte yandan bu yepyeni ifade tarzını benimsemiş insanlar da vardı, hatta pek çoktu. Flaman ülkesinin en ünlü din adamı, Kardinal Antoine Perrenot de Granvelle, sanatçı daha hayatta iken, resimlerini büyük zevkle kolleksiyonuna katmış, Niclaes Jonghelinck adındaki Anversli zengin kişi de eserlerinden on altısını çok yüksek fiyatla satın almıştı. Çağdaş fikir adamları çevrelerinde de sanat tepki yaratıyordu.'
'Daha önce Bruegel'in resimlerine şekil olarak mizahın hakim olduğunu söylemiştik. Bu şekiller ne İtalyan sanatı gibi ideal güzelliği aramak, ne de Bosch gibi acayip konuları ifade etmek için işlenmiştir. Şekillerde bir ihtişam yoktur, ama yakından bakıldığı zaman her birinde ayrı ayrı, neşenin, ıstırabın, sefaletin veya saadetin izleri görülür. Bu ruh haleti bu küçücük figürlere hayret verici bir ustalıkla işlenmiştir. Sanatçı bu kahramanlarını çizerken, onlara şahsi ahlak ve estetik anlayışını vermekten kaçınır. O, sadece güzel ile çirkin, iyi ile kötü, asil ile sefil arasında bir realite bağı kurar. Bu hakikati bulup çıkarmak seyirciye düşen iştir. Olay, bu kompozisyonlarda tek bir kişinin etrafında dönmez. Neşe ve ıstırabı yüzlerce insan paylaşır.'
(Yukarıdaki resme (bir anda aklıma geldi) PS2 logosu koyma 'cüretinde' bulununca (aslında biraz saçma da olmadı değil hani), ortaya ilginç bir sonuç çıktı. Acaba PS2 işlerinin bazıları sanat tarihinden esinlenerek mi üretildi? Mesela 'Head' reklam filmi. Bosch'un dünyasına benzemiyor mu biraz?)
'Bruegel, devrinde hem sevilmiş, hem de çoğu sanatçı gibi alay konusu olmuştur. Hollandalı tenkidci Karel van Mander, resimleri hakkında şöyle yazar: Aralarından sadece birkaçına insan gülmeden veya en azından tebessüm etmeden bakabilir... öte yandan bu yepyeni ifade tarzını benimsemiş insanlar da vardı, hatta pek çoktu. Flaman ülkesinin en ünlü din adamı, Kardinal Antoine Perrenot de Granvelle, sanatçı daha hayatta iken, resimlerini büyük zevkle kolleksiyonuna katmış, Niclaes Jonghelinck adındaki Anversli zengin kişi de eserlerinden on altısını çok yüksek fiyatla satın almıştı. Çağdaş fikir adamları çevrelerinde de sanat tepki yaratıyordu.'
'Daha önce Bruegel'in resimlerine şekil olarak mizahın hakim olduğunu söylemiştik. Bu şekiller ne İtalyan sanatı gibi ideal güzelliği aramak, ne de Bosch gibi acayip konuları ifade etmek için işlenmiştir. Şekillerde bir ihtişam yoktur, ama yakından bakıldığı zaman her birinde ayrı ayrı, neşenin, ıstırabın, sefaletin veya saadetin izleri görülür. Bu ruh haleti bu küçücük figürlere hayret verici bir ustalıkla işlenmiştir. Sanatçı bu kahramanlarını çizerken, onlara şahsi ahlak ve estetik anlayışını vermekten kaçınır. O, sadece güzel ile çirkin, iyi ile kötü, asil ile sefil arasında bir realite bağı kurar. Bu hakikati bulup çıkarmak seyirciye düşen iştir. Olay, bu kompozisyonlarda tek bir kişinin etrafında dönmez. Neşe ve ıstırabı yüzlerce insan paylaşır.'
(Yukarıdaki resme (bir anda aklıma geldi) PS2 logosu koyma 'cüretinde' bulununca (aslında biraz saçma da olmadı değil hani), ortaya ilginç bir sonuç çıktı. Acaba PS2 işlerinin bazıları sanat tarihinden esinlenerek mi üretildi? Mesela 'Head' reklam filmi. Bosch'un dünyasına benzemiyor mu biraz?)
Çarşamba, Mart 21, 2007
Andrew Lewandowski
Harika akrilik çalışmalar. Eskizleri de çok iyi. Mutlaka inceleyin.
"I will not take myself seriously as an artist although I will take my art seriously. To take myself seriously is to tarnish the reason I create. I hold that no work is worth so much that people who like it can not possess it. Each work is a unique and personal expression that flows from the source of my being. I will create whether or not my expression is understood or appreciated. I hold to my position as an outsider and I will use that position to continue to experience and represent that inner world that comes from me. As an outsider I will not hold to the expectations of others but remain true to my vision. I do not need to succeed, I do not need to be noticed or acclaimed, I need only to create."
"I will not take myself seriously as an artist although I will take my art seriously. To take myself seriously is to tarnish the reason I create. I hold that no work is worth so much that people who like it can not possess it. Each work is a unique and personal expression that flows from the source of my being. I will create whether or not my expression is understood or appreciated. I hold to my position as an outsider and I will use that position to continue to experience and represent that inner world that comes from me. As an outsider I will not hold to the expectations of others but remain true to my vision. I do not need to succeed, I do not need to be noticed or acclaimed, I need only to create."
Casinò di Venezia
Casinò di Venezia için yapılan harika bir uygulama. Şubat 2007'de yapılan bu uygulamadan sonra Casinò müşterisi %60 artmış.
Ajans: ADMCOM / İtalya • Yaratıcı Grup: Maurizio Cinti, Andrea Ligi, Sergio Lelli, Rebecca Rossi
via
Ajans: ADMCOM / İtalya • Yaratıcı Grup: Maurizio Cinti, Andrea Ligi, Sergio Lelli, Rebecca Rossi
via
Bu metindeki yanlışları bulun
RYD Derneği'nden bugün gelen bir e-posta. Buna uyulacağına inanmasam bile belki bir silkinme yaşanılır...
"Reklam sektöründe, yabancı sözcükler yerine Türkçelerini ya da Türkçeleşmiş durumlarını kullansak olmaz mı?
Gazetelerin insan kaynakları reklamlarının olduğu sayfalarda, reklam ajansları duyurularında sürekli olarak yabancı sözcüklere rastlıyoruz. Durum böyle olunca da halkımızın değişik kesimlerinden pek çok kişi, Türkçe konusunda reklam sektöründe ilgili kurum olarak gördüğü RYD’ye ulaşıyor ve yanlış olduğunu düşündükleri konuları bizlere iletiyor.
Bizler de bu yanlışların mümkün olduğu kadar azaltılması için değişik çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Aşağıdaki metnimiz de bu çalışmalardan biri. Türkçe karşılığı olmayan sözcükler yerine de yenilerini bulmak yine bizlerin görevi. Tabii ki Türkçe kurallarına uygun olarak.
Kolay gelsin.
Art Direktör yerine, reklam sanat yönetmeni • Grafik Designer yerine, grafik tasarımcı; Graphic Designer yerine de, grafik tasarımcı • Copywriter yerine, reklam yazarı • Group Head yerine, grup başı • Direktör yerine, yönetmen • Brand yerine, marka • Kreatif yerine, yaratıcı • Kreatif Direktör yerine, yaratıcı yönetmen • PR yerine, Hİ • Media yerine, medya • Workshop yerine, atölye • Image yerine, görsel • Lansman yerine, sunum • Product yerine, ürün • Prodüksiyon yerine, yapım • CV yerine, özgeçmiş • E-mail yerine, e-posta • Direct yerine, doğrudan • Copy yerine, metin • Outdoor yerine, açıkhava • Indoor yerine, içmekan • Promosyon yerine, satış geliştirme • Trend yerine, eğilim • Global yerine, küresel • TVC yerine, TV reklam filmi • Junior yerine, yardımcı • Strategic Planning yerine, strtatejik planlama • Mobil yerine, hareketli • Layout yerine taslak tasarım • PPM yerine yapım öncesi toplantı • İnnovasyon yerine, yenilikçilik • Senior yerine, usta • Müşteri İlişkileri Direktörü yerine, müşteri ilişkileri yönetmeni • Info yerine, bilgi’yi kullansak ve storyboard, prezantabl, brief, portfolyo, Euro, mouse, supervisor, billboard, konkur, POP, FYI, CEO, CRO, CSO, COO sözcüklerinin yerine de yenilerini önersek olmaz mı? Önerilerinizi bekliyoruz."
"Reklam sektöründe, yabancı sözcükler yerine Türkçelerini ya da Türkçeleşmiş durumlarını kullansak olmaz mı?
Gazetelerin insan kaynakları reklamlarının olduğu sayfalarda, reklam ajansları duyurularında sürekli olarak yabancı sözcüklere rastlıyoruz. Durum böyle olunca da halkımızın değişik kesimlerinden pek çok kişi, Türkçe konusunda reklam sektöründe ilgili kurum olarak gördüğü RYD’ye ulaşıyor ve yanlış olduğunu düşündükleri konuları bizlere iletiyor.
Bizler de bu yanlışların mümkün olduğu kadar azaltılması için değişik çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Aşağıdaki metnimiz de bu çalışmalardan biri. Türkçe karşılığı olmayan sözcükler yerine de yenilerini bulmak yine bizlerin görevi. Tabii ki Türkçe kurallarına uygun olarak.
Kolay gelsin.
Art Direktör yerine, reklam sanat yönetmeni • Grafik Designer yerine, grafik tasarımcı; Graphic Designer yerine de, grafik tasarımcı • Copywriter yerine, reklam yazarı • Group Head yerine, grup başı • Direktör yerine, yönetmen • Brand yerine, marka • Kreatif yerine, yaratıcı • Kreatif Direktör yerine, yaratıcı yönetmen • PR yerine, Hİ • Media yerine, medya • Workshop yerine, atölye • Image yerine, görsel • Lansman yerine, sunum • Product yerine, ürün • Prodüksiyon yerine, yapım • CV yerine, özgeçmiş • E-mail yerine, e-posta • Direct yerine, doğrudan • Copy yerine, metin • Outdoor yerine, açıkhava • Indoor yerine, içmekan • Promosyon yerine, satış geliştirme • Trend yerine, eğilim • Global yerine, küresel • TVC yerine, TV reklam filmi • Junior yerine, yardımcı • Strategic Planning yerine, strtatejik planlama • Mobil yerine, hareketli • Layout yerine taslak tasarım • PPM yerine yapım öncesi toplantı • İnnovasyon yerine, yenilikçilik • Senior yerine, usta • Müşteri İlişkileri Direktörü yerine, müşteri ilişkileri yönetmeni • Info yerine, bilgi’yi kullansak ve storyboard, prezantabl, brief, portfolyo, Euro, mouse, supervisor, billboard, konkur, POP, FYI, CEO, CRO, CSO, COO sözcüklerinin yerine de yenilerini önersek olmaz mı? Önerilerinizi bekliyoruz."
Piktogramlar İstanbul'da
Tüm grafik tasarımcıların bilgisayarlarında mutlaka bulunan, sade, yalın, bir kaç çizgiyle birçok şeyi anlatan piktogramlar bir sergiye evsahipliği yapıyor.
"Genç tasarımcı adayları sadeleştirme, bütünlük gibi belli piktogram kriterlerine sadık kalarak yaşadıkları İstanbul'u yorumluyorlar. Piktogramlardaki İstanbullular yan kesiyor, damsız giremiyor, apartmanlar arasına çamaşır diziyor, gasp ediyor, laf atıyor, simit satıyor, başına binadan bir parça düşebiliyor, dileniyor, hamamda terliyor, nevizade'de eğleniyor, pankart açıyor, ayakkabı siliyor, mendil satıyor, vapurdan ve boğaz köprüsünden atlıyor, balıkekmek ve kokoreç yiyor, korsan cd satıyor, ateş ediyor, martılara simit atıyor, aşk yaşıyor, ...
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğr. Grv. Nazlı Eda Noyan tarafından yürütülen "Kelime ve İmge" dersinin İstanbul'a odaklanan Piktogramlar İstanbul'da projesinden öğrenci çalışmalarını içeren tasarım dergisi İstanbul Tünel'deki Apartman Projesi mekanında 8 Nisan'a kadar görülebilir."
Sergi açılışı 21 Mart Çarşamba, saat 19:00.
19 Mart - 8 Nisan
via
"Genç tasarımcı adayları sadeleştirme, bütünlük gibi belli piktogram kriterlerine sadık kalarak yaşadıkları İstanbul'u yorumluyorlar. Piktogramlardaki İstanbullular yan kesiyor, damsız giremiyor, apartmanlar arasına çamaşır diziyor, gasp ediyor, laf atıyor, simit satıyor, başına binadan bir parça düşebiliyor, dileniyor, hamamda terliyor, nevizade'de eğleniyor, pankart açıyor, ayakkabı siliyor, mendil satıyor, vapurdan ve boğaz köprüsünden atlıyor, balıkekmek ve kokoreç yiyor, korsan cd satıyor, ateş ediyor, martılara simit atıyor, aşk yaşıyor, ...
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Öğr. Grv. Nazlı Eda Noyan tarafından yürütülen "Kelime ve İmge" dersinin İstanbul'a odaklanan Piktogramlar İstanbul'da projesinden öğrenci çalışmalarını içeren tasarım dergisi İstanbul Tünel'deki Apartman Projesi mekanında 8 Nisan'a kadar görülebilir."
Sergi açılışı 21 Mart Çarşamba, saat 19:00.
19 Mart - 8 Nisan
via
Salı, Mart 20, 2007
Dergi kutuları
Happy Forsman & Bodenfors'un, İsveç Mimarlık Müzesi için tasarladığı dergi kutuları. Tüm şehrin illüstre edildiği bu kutular kitap raflarında yan yana duruyor. Mimarlık hakkında geniş bilgiye yer veren dergilerin yerleştildiği kutuların üstüne ise farklı üsluplardaki mimari özellikler illüstre edilmiş: Rönesans, Gotik vs.
(Showroom Mart 2007 yayında.)
(Showroom Mart 2007 yayında.)
Pazartesi, Mart 19, 2007
United Way
45 ülkede faaliyet gösteren sosyal vakıflardan biri olan United Way için DDB Kanada'nın The One Show Merit ödüllü sade ve etkileyici üçlemesi.
Ajans: DDB Kanada, Vancouver • Yaratıcı Grup: Daryl Gardiner, Alan Russell, Kevin Rathgebe • Fotoğraf: Frank Hoedl
Ajans: DDB Kanada, Vancouver • Yaratıcı Grup: Daryl Gardiner, Alan Russell, Kevin Rathgebe • Fotoğraf: Frank Hoedl
Pazar, Mart 18, 2007
Air Action Vigorsol
Cumartesi, Mart 17, 2007
Optimus Maximus
Rusya'nın en büyük tasarım stüdyosu ve reklam ajansı Art. Lebedev'den çok başarılı bir ürün. Tanrıların tanrısı anlamına gelen Optimus Maximus klavye bu yılın sonunda piyasaya çıkacak. 114 tuşa sahip klavyenin her tuşu 32x32 piksel boyutundaki OLED ekrandan oluşuyor. Klavyenin her tuşu programlanabiliyor, tuşların yerleşimi değiştirilebiliyor ve bunlar yazılım tarafından kontrol ediliyor.
Bu klavye OLED ekrana sahip olduğu için kullandığınız yazılımın kısayol tuşlarının simgeleri tuşlar üzerinde gösterilebiliyor. Yeni Maximus konseptinde ise örneğin P tuşuna basılı tuttuğunuzda P ile başlayan yazılımlar veya kısayollar klavye üzerinde beliriyor ve bunları çalıştırabiliyorsunuz. OLED tuşların mümkün olduğunca uzun dayanması için elden gelen çaba harcanmış. OLED bölümler sabit tutulurken, tuşa basma sırasındaki hareket gereksinimi tuşların üzerine geçirilmiş başlıklarla karşılanmış.
Fiyatı şu anda 1499$. Türkiye fiyatı ise yakında belli olur. Ayrıntılı bilgi ise burada.
via
Perşembe, Mart 15, 2007
Çarşamba, Mart 14, 2007
Fransız Beat Boxer
O kadar sesi nasıl aynı anda çıkartıyor anlamadım. Özellikle sonlara doğru işin ucunu kaçırıyor adam. Kesinlikle harika!
PSST!
"PSST!'nin misyonu; farklı tasarımcıları, yönetmenleri ve animasyoncuların işbirliğinden oluşan orjinal kısa filmler üretmektir. Her bir film farklı 3 takım tarafından oluşturulan 3 bölümden oluşur. İşte bu süreç PSST!'nin ardında yatan asıl fikirdir. Dadaist oyun (Dadaist deniyor ama hem İngilizce sitelerde hem de Türkçelerinde Sürrealist olarak geçiyor) Exquisite Corpse'tan ve çocuk oyunu 'Telephone' dan gelen bir teknik ve bu hareketli grafik sanatına animasyona ve fılm yapımında uygulanır."
PSST kendini böyle tanımlıyor. İlginç bir kısa film platformu. Birincisi Haziran 2006'da yayınlanmış ve altı filmden oluşuyormuş. İkincisi ise Mart 2007'de yayınlanıyor ve dokuz film var.
Part 1: Yönetmen : Radical Friend • Ses: Adam Bruneau
Part 2 : Yönetmen: Buck • Sanatçılar: Tomás Peña, Stephen Kelleher, Patrick Scruggs, Joe Mullen, Ben Langsfeld, Thomas Schmid • Müzik ve Ses Tasarımı: Chris Wei, Insurgent Music •
Montaj: Harry Walsh
Part 3: Yönetmen ve Animasyon: Joe Vaccarino + York Capistrano • Ses Tasarımı: Scott Pittinsky / Compoun
via
PSST kendini böyle tanımlıyor. İlginç bir kısa film platformu. Birincisi Haziran 2006'da yayınlanmış ve altı filmden oluşuyormuş. İkincisi ise Mart 2007'de yayınlanıyor ve dokuz film var.
Part 1: Yönetmen : Radical Friend • Ses: Adam Bruneau
Part 2 : Yönetmen: Buck • Sanatçılar: Tomás Peña, Stephen Kelleher, Patrick Scruggs, Joe Mullen, Ben Langsfeld, Thomas Schmid • Müzik ve Ses Tasarımı: Chris Wei, Insurgent Music •
Montaj: Harry Walsh
Part 3: Yönetmen ve Animasyon: Joe Vaccarino + York Capistrano • Ses Tasarımı: Scott Pittinsky / Compoun
via
Salı, Mart 13, 2007
Ecobella Home - Kadınlar Günü
Ajans: Kare Ajans • Yaratıcı Yönetmen: Jale Koçak • Müşteri Direktörü: Uğur Çapacıoğlu • Prodüksiyon: Kala Film • Prodüktör: Hazer Baycan • Yönetmen: Kıvanç Baruönü • Ses: Melodika
Big Brother State
Her daim gözetlenen bir toplumun animatik bir eleştirisi 'Big Brother State'. Metin, animasyon, simgeler, geçiş ve dinamizm kesinlikle harika. Yönetmeni David Scharf, anlatıcı ise Stephen Taylor. Filmin temiz hali burada.
via
via
Miller - PSYOP
Ajans/Agency: Young & Rubicam, Chicago • Yaratıcı Grup/Creative Team: Mark Figliulo, Marie Hyon, Marco Spier, Dave Loew, Jon Wyville • Prod: Psyop • Yönetmen/Director: Mark Figliulo • Tasarımcılar/Designers: Haejin Cho, Mato Bilic, Mate Steinforth • Ses Tasarımı/Sound Design: Human
Pazartesi, Mart 12, 2007
AkSigorta vs Sci Fi Channel
Sci Fi Channel tanıtım videolarını bilenler bilir. Ben de bunların çoğunu indirip arşivime koymuştum. Şimdi yeni tanıtım videoları yapmışlar. Ama ondan öncekilerden biri bu yazının yazılmasına vesile oldu diyebilirim. Yukarıdaki film Sci Fi Channel'ın buradaki sayfasında (More Sci Fi Brand Videos kısmı) bulunan filmlerinden biri. Hemen altındaki film ise AKSigorta reklam filmi. Arada kesinlikle çok büyük farklar var, mesela açı farkı gibi. Ya da kadın değişik mesela. Bir de mekan sanırım. Packshot'ı da unutmamak lazım. Ama onun dışında başka hangi farklar var? İki film arasındaki farkları yorum kısmına yazın kazanın!
Pazar, Mart 11, 2007
RESFEST 10
RESFEST 10, bu sene 14-18 Mart'ta İstanbul'da, 21-23 Mart'ta Eskişehir'de başlayacak. Festivalde, Kısalar 1/2/3/4, Tasarım Filmleri, Müzik Videoları 1/2, Müzisyen Retrospektifi (Radiohead), 10 Yılın En İyi Kısaları, 10 Yılın En İyi Müzik Videoları, Türkiye'den Seçmeler bölümlerinde kısa film, animasyon, video klip, reklam filmleri vs. yer alacak. Resfest'in programında bulunan Tale of How, Carlitopolis, Alex Gopher 'The Child', Alive in Joburg, Hail: The Return of the Sun, Machine gibi filmleri RESFEST'ten önce üstlerine tıklayarak seyredebilirsiniz.
Festivalin teaser filmleri ise şunlar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Global filmi ise burada.
Festivalin teaser filmleri ise şunlar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Global filmi ise burada.
Adidas - Impossible is Nothing
Yerli kanallarda da başlayan Adidas'ın 'Impossible is Nothing' devamındaki yeni kampanyası 180 Amsterdam ve animasyon stüdyosu Passion Pictures imzasını taşıyor. 30 saniyelik filmlerde 30 atletin kendi çizimlerinden yola çıkılarak hayatlarıyla ilgili masalsı animasyonlar yapılmış. Tüm filmleri online olarak sitesinden izleyebilir veya (yine kapanmazsa) YouTube'dan takip edebilirsiniz.
via
via
Cumartesi, Mart 10, 2007
Hikayeci Bellek
Her zaman resimlerine hayranlıkla baktığım akademiden ressam arkadaşım Ekin Saçlıoğlu yeni kişisel sergisiyle yine farklı bir konseptle karşımızda! Nişantaşı x-ist galeride 15 Mart'ta işlerini farklı bir teknikle sergileyecek olan Ekin, fosforik boya kullanarak yaptığı işlerin iki ayrı görüntüsünü ortaya çıkartan ve bunu sergi boyunca flash çakmalarıyla iki farklı resim haline getiriyor: “Belleği, hikâyeleri anlata anlata değiştiriyoruz. Belki her anlatışta o hikâyeleri değiştiriyoruz. Ekliyoruz, çıkartıyoruz, yeniden kurguluyoruz. Hatırladığımızı sandıklarımızın aslında gerçek olmadığını fark ediyoruz. Bile bile onlarla yine oynuyoruz. Yaşanılan anlardan en ‘unutmam’ dediklerimizi unutuyoruz. En alâkasız, nasıl zihnimizde yer ettiklerine anlam veremediğimiz kareleri saklıyoruz. Bazen başkalarının anılarını hiç orada bulunmamış olmamıza rağmen daha iyi hatırlayıp, onlar tekrar anlatırken onları düzeltiyoruz.”
“Hikayeci Bellek”te yer alan resimleriyle Saçlıoğlu, kullandığı boyanın teknik özelliklerinden yararlanarak aynı tuval üzerinde ikili bir dünya kuruyor: Görünen ve onun ardındakiler. Aydınlıkta farklı, karanlıkta farklı görünen resimler bir yandan gerçekle kurgu arasındaki geçirgenliğe işaret ederken diğer yandan izleyiciyi yeni bir soruyla baş başa bırakıyor: “Gördüğüm ya da bildiğim aslında ne kadarıydı?”
Sergi 15 Mart'ta saat 18'de. Ayrıntılı bilgi 0212 291 77 84.
“Hikayeci Bellek”te yer alan resimleriyle Saçlıoğlu, kullandığı boyanın teknik özelliklerinden yararlanarak aynı tuval üzerinde ikili bir dünya kuruyor: Görünen ve onun ardındakiler. Aydınlıkta farklı, karanlıkta farklı görünen resimler bir yandan gerçekle kurgu arasındaki geçirgenliğe işaret ederken diğer yandan izleyiciyi yeni bir soruyla baş başa bırakıyor: “Gördüğüm ya da bildiğim aslında ne kadarıydı?”
Sergi 15 Mart'ta saat 18'de. Ayrıntılı bilgi 0212 291 77 84.
Perşembe, Mart 08, 2007
Hafta sonu
Tüm hafta boyunca yoğun iş temposu yüzünden bloga pek vakit ayıramadım. Ama bu hafta sonu mutlaka eskisi gibi güncellemeye devam edeceğim. Görüşmek üzere!
Çarşamba, Mart 07, 2007
Salı, Mart 06, 2007
Cumartesi, Mart 03, 2007
Lürzers Int'l Archive
Muhteşem bir sanat yönetimi örneği. Lürzers'e de bu yakışırdı zaten.
Ajans/Agency: Saatchi & Saatchi, New York • YY/CD: Tony Granger • SY/AD: Menno Kluin, Carmine Coppola • RY/CW: Icaro Doria, Chuck Pagano • P/P: Kurt Stelart
via
Nefis otobüs durağı kokusu
'27 yaşındaki dişçi Armineh Azizian pazartesi günü hiç yapmadığı bir şey yaptı: Burnunu otobüs durağına yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Hayal kırıklığıyla 'kokusunu alamıyorum' diye hayıflandı çünkü rüzgara karşı duruyordu. Ama rüzgar yönünde durduğu zaman burnuna çikolatalı kurabiye kokusu gelmeye başlamıştı ve yanında da bir süt iyi giderdi tabii ki.'
'Got milk' kampanyasının bu durak ayağında San Fransisco'daki beş otobüs durağında bir hafta boyunca çikolatalı kurabiye kokusu püskürtülüyor. Goodby, Silverstein & Partners'ın yarattığı bu 13 seneye uzanan kampanyada kullanılan bu teknik sanırım ilk. 'Eve gitmek ve bir bardak sütün yanında kurabiye yemek istiyorum' demiş durağı koklayanlardan biri. Kampanyanın kullandığı bu eski mecraya getirilen yeniliği 'Got milk'in dışında birçok marka tarafından kullanılması bekleniyor.
Arcada Marketing Inc. tarafından geliştirilen bu yeni teknolojinin adı MagniScent®. Her bir otobüs durağının bedeli ise 30.000$.
Sanırım bir ayran markasına yapılacak olan kampanya için kurufasulye, lahmacun ya da biberli bulgur pilavı kokusu iyi giderdi:)
via
'Got milk' kampanyasının bu durak ayağında San Fransisco'daki beş otobüs durağında bir hafta boyunca çikolatalı kurabiye kokusu püskürtülüyor. Goodby, Silverstein & Partners'ın yarattığı bu 13 seneye uzanan kampanyada kullanılan bu teknik sanırım ilk. 'Eve gitmek ve bir bardak sütün yanında kurabiye yemek istiyorum' demiş durağı koklayanlardan biri. Kampanyanın kullandığı bu eski mecraya getirilen yeniliği 'Got milk'in dışında birçok marka tarafından kullanılması bekleniyor.
Arcada Marketing Inc. tarafından geliştirilen bu yeni teknolojinin adı MagniScent®. Her bir otobüs durağının bedeli ise 30.000$.
Sanırım bir ayran markasına yapılacak olan kampanya için kurufasulye, lahmacun ya da biberli bulgur pilavı kokusu iyi giderdi:)
via