Bir cuma yazısı, öylesine...
Üretilen bir mal var, onu satmak isteyen bir üretici ve o malı alabilecek potansiyelde olan bir tüketici. Üretici, tüketiciye malını satmak zorunda. Yoksa kazanamaz, çalışanlarına ücretini veremez, üretimini artıramaz, verimlilik sağlayamaz. Satmalı ki kendi ekonomisine, ülke ekonomisine katkıda bulunsun. O da kazansın, çalışanına kazandırsın.
Peki, üretici bunu tek başına başarabilir mi? Yani ürününü tek başına, hiçbir yan destek almadan satabilir mi? Eğer büyük oynamaya çalışırsa elbette ki yardım almalı. Bu yardımı kim ya da ne sağlar? Tabii ki tanıtım, PR çalışmaları, strateji vs. Peki bunların hepsini nerede bulabilir? Bir reklam ajansında. Tam hizmet reklam ajansı ona yapacağı ve yapmak zorunda olacağı işleri söyler. Bir strateji hazırlar, ürününü nasıl konumlandıracağını gösterir, aynı segmentteki rakip markalardan farklılaşmak için bir kurumsal kimlik çalışması yapar, yıllık kampanya sunmaya çalışır, zarfından kataloğuna, tüm basılı ve tanıtım materyallerini hazırlar, eğer gerekliyse (ki bence her zaman gereklidir) bir reklam filmi çeker, gazeteye ve dergilere, hedef kitlenin anlayabileceği ilanlar verir vs.
Peki bunları kim yapar? Reklamcı. Yaratıcı grup, müşteri grubu, strateji, prodüksiyon, medya vs. bunların hepsi birlikte çalışır. Ortaya yaratıcı, kimsenin bakmadığı yerden gören, satış artırıcı, marka bilinirci bir yaklaşımla işler çıkarırlar. Bu gibi durumlarda sofistike yaklaşmazlar. Anlaşılır olmalı, zaten kafaları yeterince karışık olan hedef kitlenin kafalarını bulandırmazlar. Basit, anlaşılır. Çünkü ilk defa çıkıyorsundur mecraya, biraz açık olman gerekir...
Bir de bazı çırak reklamcılar vardır, hani daha junior olan.
Bazı çırak reklamcı nedir peki? Bunların farkında olmayan, reklamın sadece yurtdışında gördüğü, başarılı fikirlerin doğru uygulamalarından ibaret olduğunu ve sadece bu tip ilanlar yapıldığını sanan, orada da tu kaka işlerin olduğunun farkında olmayan ve reklamın iş değil, statü belirtisi olduğunu düşünen yeni nesil reklamcı adayıdır. Bunların sayıları artmaktadır ve yapılan işlere olan eleştirilerini, hiçbir kritik mekanizması olmadan, sadece 'beğenmedim' efektinin ağızdan çıkışıyla ortaya koyarlar. Eski kulağı kesik reklamcıları beğenmezler, yaptıkları işleri küçümserler. Bilmezler ki, onların sayesinde reklamcılığın şu andaki boyutunu yaşamaktadırlar. Bilemezler, bilmek istemezler. Onlara göre iki senelik bir deneyim seniorlığa, 5 senelik deneyim patronluğu giden adımdır. Okuldan mezunsan sen art direktörsündür. Deneyim mi? Denemezler.
Peki, üretici bunu tek başına başarabilir mi? Yani ürününü tek başına, hiçbir yan destek almadan satabilir mi? Eğer büyük oynamaya çalışırsa elbette ki yardım almalı. Bu yardımı kim ya da ne sağlar? Tabii ki tanıtım, PR çalışmaları, strateji vs. Peki bunların hepsini nerede bulabilir? Bir reklam ajansında. Tam hizmet reklam ajansı ona yapacağı ve yapmak zorunda olacağı işleri söyler. Bir strateji hazırlar, ürününü nasıl konumlandıracağını gösterir, aynı segmentteki rakip markalardan farklılaşmak için bir kurumsal kimlik çalışması yapar, yıllık kampanya sunmaya çalışır, zarfından kataloğuna, tüm basılı ve tanıtım materyallerini hazırlar, eğer gerekliyse (ki bence her zaman gereklidir) bir reklam filmi çeker, gazeteye ve dergilere, hedef kitlenin anlayabileceği ilanlar verir vs.
Peki bunları kim yapar? Reklamcı. Yaratıcı grup, müşteri grubu, strateji, prodüksiyon, medya vs. bunların hepsi birlikte çalışır. Ortaya yaratıcı, kimsenin bakmadığı yerden gören, satış artırıcı, marka bilinirci bir yaklaşımla işler çıkarırlar. Bu gibi durumlarda sofistike yaklaşmazlar. Anlaşılır olmalı, zaten kafaları yeterince karışık olan hedef kitlenin kafalarını bulandırmazlar. Basit, anlaşılır. Çünkü ilk defa çıkıyorsundur mecraya, biraz açık olman gerekir...
Bir de bazı çırak reklamcılar vardır, hani daha junior olan.
Bazı çırak reklamcı nedir peki? Bunların farkında olmayan, reklamın sadece yurtdışında gördüğü, başarılı fikirlerin doğru uygulamalarından ibaret olduğunu ve sadece bu tip ilanlar yapıldığını sanan, orada da tu kaka işlerin olduğunun farkında olmayan ve reklamın iş değil, statü belirtisi olduğunu düşünen yeni nesil reklamcı adayıdır. Bunların sayıları artmaktadır ve yapılan işlere olan eleştirilerini, hiçbir kritik mekanizması olmadan, sadece 'beğenmedim' efektinin ağızdan çıkışıyla ortaya koyarlar. Eski kulağı kesik reklamcıları beğenmezler, yaptıkları işleri küçümserler. Bilmezler ki, onların sayesinde reklamcılığın şu andaki boyutunu yaşamaktadırlar. Bilemezler, bilmek istemezler. Onlara göre iki senelik bir deneyim seniorlığa, 5 senelik deneyim patronluğu giden adımdır. Okuldan mezunsan sen art direktörsündür. Deneyim mi? Denemezler.
1 Comments:
Sayın bay Fırat Yıldız,
Siz ne kadar senior'sunuz ki, ya da ne kadar deneyimlisiniz ki, böylsine had'li yazılar yazabiliyorsunuz.
Kaç senelik deneyiminiz var, ve masanın hngi tarafında oturmaktasınız?
Yorum Gönder
<< Home