Salı, Şubat 28, 2006
Durun sigara içenler, çileniz daha bitmedi!
Sigara paketlerinin üzerindeki uyarılara şimdilik garip bir merakla bakıyoruz, herkes “bakayım senin paketin üzerinde ne yazıyor” diyerek sigara paketlerinin üzerini okuyor. Hatta bir şehir efsanesine göre akıllı bir Türk arkadaşımız bu rahatsız etmeye başlayan mesajları yok saymak isteyenler için aynen sigara paketine benzeyen ve paketin üzerine geçirilen bir kılıf yapmış… Avrupa Birliği’nin aldığı karara göre sigara paketlerinin üzerinde 14 farklı mesaj yer alacak ve bunlar gerçek fotoğraflarla desteklenecek, bunun için de 42 ayrı fotoğraf seçilmiş durumda. Birçok ülkede zaten şu anda fotoğraflı paketler satılıyor, yakında Türkiye’de de uygulamaya geçer herhalde. Yazılı uyarıların rahatsız edici olduğunu düşündük ama yine de içmekten vazgeçmedik… Bakalım fotoğraflılar bizi ne kadar etkileyecek.
Kaynak: www.smoke-free.ca
Kaynak: www.smoke-free.ca
Pazartesi, Şubat 27, 2006
Fontunuzu test edin
Typesetter, fontlarınızı ekran karşısında karşılaştıran online bir uygulama. Grafik tasarımcıların hayatını kolaylaştıran başlıca hizmetlerden birini veriyor. Suitcase ya da FontAgent Pro gibi yazılımlar arada sorun çıkardığında bakılması gereken iyi bir kaynak. Sitenin içindeki listeden ya da bilgisayarınızdan fontları seçerek, 'mıgırca' metinle ya da üst sağda görünen alana yazmak istediğiniz metni girerek, yazı karakterinin nasıl göründüğünü görebiliyorsunuz. Hatta yazıyı sağdan, soldan, ortadan ve her iki alanından ortalamak, leading ve kerning değerleri, renk vermek, yazının altına çizgi koymak gibi uygulamaları denemek de mümkün.
Dev mikroplar.
2002 yılında ilk defa piyasaya sürülen, amacı eğitici-öğretici oyuncak kategorisine girmek, bu pazardan pay kazanmak olan oyuncaklar hedef sınırlarını çoktan aştı, milyonların sevgisini ve ilgisini kazandı.
İlk seride; Soğuk algınlığı, grip, boğaz ağrısı ve mide ağrısı mikroplarının oyuncakları çıktı arkasından yeni seri geldi; Ağız kokusu, öksürük, kulak ağrısı, ülser ve son olarak Marsta yaşam; Mars’da keşfedilen mikrobun oyuncağının da yapılmasıyla, firma sadece sağlık sektörü odaklı oyuncak üretmekten çıkıp daha geniş bir alana yayıldı. Her oyuncak mikrobun gerçek fotoğrafı ve mikrop hakkında detaylı bilgiyle birlikte satılıyor. Satış yerleri, firma internet sitesi, büyük marketler, hastanelerin hediyelik eşya dükkanları, bilim müzeleri, okullar, eğitim-öğretim malzemeleri katalogların, çocuk doktorlarının muayenehaneleri ve ulusal hediye dükkanları. Ne zaman bizim memlekete gelecek acaba?
Kaynak: www.giantmicrobes.com
Pazar, Şubat 26, 2006
Cuma, Şubat 24, 2006
HP
"Silinen görüntüler nereye gidiyor?" Bu soruya HP eğlenceli bir reklam filmiyle yanıt vermiş. 'Korkmadan bas, kolayca sil.'
Para transferi
Leo Burnett Lizbon, Portekizli müşterisi Credito Agricola’nın online para transfer servisini tanıtmak için hareketli billboardlar kullandı. Boardun ön yüzündeki para transfer makbuzu görüntüsü değişmeden kalırken, Parisli bir bay ile İtalyan bir bayanın görüntüsü değişimli olarak boardda görünüyor. Bu şekilde para transferinin ne kadar kolay yapıldığı anlatılmaya çalışılıyor.
Adrants'ten çeviren Melike Yavaş
Adrants'ten çeviren Melike Yavaş
Çocuklara kağıt sandalye
Charlotte Friis Design Studio yapmış. Yaklaşık 500 metre kağıttan üretilmiş. Kullanımı basit çocuk karaladıkça ön taraftaki rulo sarılıyor ve temiz taraf ortaya çıkıyor. Hesaplarına göre 2-7 yaş arasını idare edecek kadar kağıt var ruloda. Şirketi kurma amaçlarını da sosyal gereksinimleri karşılayacak tasarımlar olarak açıklıyorlar. Ben Solo, Selpak vs olsam hemen bu tasarımcılarla bağlantı kurar ve bu şahane sandalyeyi promosyon malzemesi olarak kullanırdım. Valla olsa ben de alırım eve bir tane bundan.
Kaynak: Charlotte Friis Design Studio
Kaynak: Charlotte Friis Design Studio
Aquabona
"Vücudunuzun her parçasının Aquabona'ya ihtiyacı var."
Ajans: McCann-Erickson, Madrid
Aquabona - doğal maden suyu.
via
Reklamcı sağlığı, reklamın sağlığı
"Şaşırtıcıdır, böylesine bilimsel bir işi yapan Türk reklam sektörünün yaş ortalaması 30’un üzerinde değil. Bu oranın böylesine düşük olması, ajansların üst düzey yöneticilerinin haricinde kalan büyük çoğunluğun genç insanlardan oluşması. Bu gençler ne yapar? Reklam yazar, reklam çizer, reklam çeker, reklam sunar, reklam değerlendirir, reklam kuramı yapar, reklam dağıtır. Koskoca markaların, koskoca ajansların değerleri”, büyük bütçeleri bu insanların yaratıcılığına bakar. Bir reklam ajansının giderlerinin %80’e yakınının ücretler olduğu düşünülürse, yani bir reklam ajansı insanlardan ibarettir dersek, bu insanların %80’ini de yaratıcıların oluşturduğunu bilirsek: Rahatlıkla, bir reklam ajansı yaratıcılıktan ibarettir, diyebiliriz."
"Kırk yaşın üzerinde reklam yaratıcısı bulmanız zor. Hatta bu yaşta mesleğini sürdüren insan bulmak zor. Neden gençler peki? Dayanıklılar, tazeler, güçlüler. İyi eğitimliler. Aynı zamanda deneyimsizler. Hayatın daha bir içindeler. Şekillenmemiş fakat kendilerine has düşüncelere sahipler. Sağlıksız “koşullarda” yaşadıkları için erken yıpranıyorlar. Otuzu devirdiklerinde spor yapmalıyım, otuzbeşi geçtiklerinde bu mesleği bırakmalıyım demeye başlıyorlar. Çoğu ülser. Uyku problemi, aşırı stres, baş ağrısı. Bir romanda reklamcılık yapan kahramanın panosunda şu yazar: “Reklamcının kimi ülserdir kimi migren. Migreni ya da ülseri olmayanın kalbi tekler.” Her şeye reklamcı gözüyle bakmaya koşullanmış, mesleki deformasyona uğramaya yüz tutmuş bu “sağlıksız” gençler nasıl rahatlar peki?"
Doğan Yarıcı'nın bu güzel yazısının devamı Ortak Defter'de. Mutlaka okuyun.
"Kırk yaşın üzerinde reklam yaratıcısı bulmanız zor. Hatta bu yaşta mesleğini sürdüren insan bulmak zor. Neden gençler peki? Dayanıklılar, tazeler, güçlüler. İyi eğitimliler. Aynı zamanda deneyimsizler. Hayatın daha bir içindeler. Şekillenmemiş fakat kendilerine has düşüncelere sahipler. Sağlıksız “koşullarda” yaşadıkları için erken yıpranıyorlar. Otuzu devirdiklerinde spor yapmalıyım, otuzbeşi geçtiklerinde bu mesleği bırakmalıyım demeye başlıyorlar. Çoğu ülser. Uyku problemi, aşırı stres, baş ağrısı. Bir romanda reklamcılık yapan kahramanın panosunda şu yazar: “Reklamcının kimi ülserdir kimi migren. Migreni ya da ülseri olmayanın kalbi tekler.” Her şeye reklamcı gözüyle bakmaya koşullanmış, mesleki deformasyona uğramaya yüz tutmuş bu “sağlıksız” gençler nasıl rahatlar peki?"
Doğan Yarıcı'nın bu güzel yazısının devamı Ortak Defter'de. Mutlaka okuyun.
Perşembe, Şubat 23, 2006
Abdulla
Kapalıçarşı’da minicik bir dükkan. İçine girer girmez raflardaki her şeyden birer tane almak istiyor canınız. Eliniz Osmanlı’nın kullandığı ipek havlulara, moher battaniyelere gidiyor, dokunmadan edemiyor insan ama en dayanılmazı da sabunlar, boy boy, çeşit çeşit, enfes kokulu sabunlar. Tüm bunların ötesinde bir de logosu var ki…
Kesinlikle çok başarılı. Yazı karakterinin sadeliği, fes ve bıyıkların oranı, b ve d harflerinin oluşturduğu göz/gözlük formu, l'lerin kıvrımı o kadar başarılı bir şekilde kompoze edilmiş ki, logoda bulunan bu kadar öge herhangi bir karmaşıklığa yol açmadan, küçük de olsa, büyük de görünse yanlış görünmüyor. Logonun kim tarafından tasarlandığı netlik kazanmasa da, Bülent Erkmen'in yaptığı söyleniyor. Logoyu kimin yaptığını bilen varsa yazıya yorum yazabilir.
www.abdulla.com
Kesinlikle çok başarılı. Yazı karakterinin sadeliği, fes ve bıyıkların oranı, b ve d harflerinin oluşturduğu göz/gözlük formu, l'lerin kıvrımı o kadar başarılı bir şekilde kompoze edilmiş ki, logoda bulunan bu kadar öge herhangi bir karmaşıklığa yol açmadan, küçük de olsa, büyük de görünse yanlış görünmüyor. Logonun kim tarafından tasarlandığı netlik kazanmasa da, Bülent Erkmen'in yaptığı söyleniyor. Logoyu kimin yaptığını bilen varsa yazıya yorum yazabilir.
www.abdulla.com
Gececilere “After-9”
Gece gözüne uyku girmeyenlere, gece çalışanlara, gece yaşayanlara müjde, akşam 20:00 sabah 05:00 saatleri arası evlere servis hizmeti veren şahane bir organizasyon var After-9. Yiyecekten, kırtasiyeye, sağlık ürünlerinden şoför hizmetine kadar onlarca farklı ürünü kapınıza getiriyorlar. Hadi yiyecek içecek olabilir ama şunlara ne demeli; “Niteporter” kendi arabanızla sizi istediğiniz yere götürüp getirecek şoför hizmeti, “Pillporter” gece gece çıkıp nöbetçi eczane arayacağınıza reçetesiz ilaçları sizin için temin eden ve kapınıza getiren hizmet, “Pickup” hizmeti; giysilerinizin evinizden alınıp-temizlenmesi vb.. Tabi insanın aklına hemen parti kuşları geliyor, fazla sevinmesinler çünkü alkollü içecek servisi yok. Bir de doğal olarak satın aldığınız ürünler standart fiyatlarından biraz daha pahalı ama takdir edersiniz ki sabahın 3’ünde çıkıp da bebek bezi almayı kimse istemez, işte aradaki fiyat farkı da biraz tembelliğin, çokca insani unutkanlığın veya bile bile önlem almamanın bedeli.
Kaynak: Springwise
After9.com
Renault Nouvelle Mégane
Publicis Net, Paris'te çalışan elma+alt+shift okurlarından Banu, geçen gün bir mail atarak, Renault Nouvelle Mégane için başlattıkları online kampanyadan bahsetti. Bu linkte Publicis'e bağlı Publicis Conceil'in viral reklam filmini, burada ise Publicis Net'in online kampanyasını bulabilirsiniz. Karlı Vosges dağlarının arka planını oluşturduğu reklamda, dikkatler ince bir espriyle yeni modelin hands free kartına çekilmiş. Publicis Net Paris bu komik reklamıyla hem tüm iletişim kaynaklarını kullanarak New Megane tanıtım kampanyasına katkıda bulunuyor hem de markanın ağızdan ağza yayılmasını sağlıyor.
Bu arada keşke internet sitesinin İngilizce bölümü de olsaydı.
via
Times
New York'un Times Meydanı (Times Square) 8 Ağustos 2004'te 100 yaşını kutladı. Kitaplarda bu bölgenin 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde evsizlere, eşcinsellere, sarhoşlara, hayat kadınlarına ve mafyaya yuva olduğu anlatılır.
Ünlü Broadway şovlarının sahnelendiği tiyatro binalarının yanı sıra dünyanın en büyük şirketlerine de ev sahipliği yapıyor Times Meydanı. Morgan Stanley, NASDAQ, BMG Entertainment, The Schubertt Organization vb... Eskiden Long Acre Square olarak bilinen meydanın adı, ünlü The New York Times gazetesinin ofisini buraya taşımasından sonra 1904 yılında değiştirilmiş. Her gün on binlerce kişinin gelip geçtiği, farelerin cirit attığı, nemli ve ağır kokulu metro istasyonundan çıktığınız anda kendinizi binlerce reklam panosunun ve göz alıcı parlaklığın ortasında buluveriyorsunuz. Sanki her gün aynı Disney şovu sergileniyor bu meydanda.
Yukarıdaki görüntü bu meydanda 'sergilenen' outdoor reklamlardan bir kaçını gösteriyor. Bu kadar renk, değişik fikir ve uygulama, ışıklı ve devasa panolar insanlarda bir nebze reklam zehirlenmesi yaşatmıyor da değil bence. Bunların hiçbirinin sanat eserleri olduğu söylenemez, rengarenk ve ışıklı reklam gösteriminden başka bir şey değil. Ama etkileyici oldukları da su götürmez bir gerçek. Bir reklam bombardımanı. Peki bu kadar çok farklılık algıda karmaşıklığa yol açacağı gibi, satın alma güdüsünü ne ölçüde etkileyebilir? Sadece markayı göstermek, bilinirliğini artırmak mı asıl önemli olan? Bu karmaşada algı ne kadar açık olabilir ki?..
Taksim Meydanı bu hale gelse, oraya gitmek eskisi kadar zevkli olur muydu?
Times Meydanı bilgisi: Arkitera
Reklamlar.tv'den Okan ve eşine Times Meydanı fotoğrafları için tekrar teşekkür ederim.
Eski Times Meydanı fotoğrafı: Gitti.gidiyor.com
Çarşamba, Şubat 22, 2006
Lorem ipsum dolor sit amet...
Grafik tasarımcılar iyi bilir, müşteriye sunumda, metin ağırlıklı işlerde, taslak olarak her zaman 'Lorem Ipsum' adı verilen (birçoğumuzun Mıgırca dediği) metin kullanılır. Hatta bazı zamanlar, müşteri, ilk kez gördüğü bu metin karşısında 'burada yabancı bir metin var, bizim istediğimiz metin bu değil' eleştirisinde de bulunmuştur (Bir arkadaşım böyle bir şeyi yaşamıştı). Metnin her yazı karakterine uygunluğu, paragrafların istenilen yapıya uyması, sanat yönetmenlerinin işini her zaman kolaylaştırmıştır.
Lorem Ipsum'un sitesinde konuyla ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Lorem Ipsum nedir?
Lorem Ipsum öncellikle baskı ve dizgi endüstrisinin taslak metnidir. 15. yüzyıldan beri sektörde bulunan Lorem Ipsum ayrıca elektronik baskı sektöründe de kendini göstermiş, değişmeden kalmayı başarmıştır. 1960’larda Lorem Ipsum paragraflarını içeren Letraset sayfalarının ortaya çıkmasıyla popülerlik kazanmıştır. Günümüzde ise Aldus PageMaker gibi masaüstü programları Lorem Ipsum’un çeşitli versiyonlarını içeriyor.
Nereden Geliyor?
Popüler inanışın aksine Lorem Ipsum rastgele bir metin değildir. Geçmişinin M.Ö. 45 yılları, Klasik Latin Edebiyatı’na dayandığı söylense dahi 2000 yıllık bir kariyere sahiptir. Virginia Hampden Sydney Üniversitesi’ndeki Latin Dili Profesörü Richard McClintock, Lorem Ipsum paragraflarından karmaşık, kökeni klasik edebiyata dayanan Latin kelimelere bakmış ve böylelikle güvenilir bir kaynak keşfetmiştir. Ünlü filozof Çiçero’nun etik teorileri üzerine yazdığı kitap ‘The Extremes of Good and Evil’in 32. ve 33. bölümlerinde Lorem Ipsum’dan bahsetmektedir. Lorem Ipsum’un standart bölümleri 15. yüzyıldan beri kullanılmakta ve ilgilileri tarafından yenilenmektedir.
(Çeviri: Melike Yavaş)
Pazartesi, Şubat 20, 2006
Lunapark ve Düfa
'Ofisi boyatalım dedik. Gittik, 'boya aldık' geldik!'
'Türkiye pazarına girmeye hazırlanan, dünyanın en büyük boya markalarından Düfa, pazarlama iletişimi faaliyetleri için bizi seçti... Lunapark Reklam Hizmetleri.'
Marketing Türkiye'nin bu haftaki sayısında, iki tam sayfa, Lunapark Reklam Hizmetleri'nin yukarıdaki ilanı vardı.Yaratıcı yönetmen Erol Yılmaz ve ekibi, toplam altı ajansın girdiği Düfa konkurunu (Türkiye'nin en büyük 3 network ve bir lokal ajansı bu altı ajansın içinde yer alıyor), hazırladıkları kampanyayla kazanarak, Eylül 2004'te kurulan Lunapark'a ilk büyük başarısını getirmiş oldular. Park Bravo, Nine West, Süsler, La Senza, STS-Beep, CMV, Divan ve Stopper gibi markalara hizmet veren Lunapark Reklam Hizmetleri'nin işlerini sitesinden takip edebilirsiniz.
Absolut
Meşhur kampanya değişti.
Yıllardır tarzını değiştirmeyen, 1500 farklı ilan tasarımı olan ve votka dünyasında çığır açan Absolute reklamları değişti. Sebebini, ‘yeni jenerasyonu yakalamak adına’ olarak açıklayan Absolute yetkilileri, 20’li yaşlarının sonlarını yaşayanların kaotik bir içki iletişimiyle yüz yüze olduklarını ve artık fark yaratmanın kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Neyse ki ‘pack-shot’ da o güzelim şişeden ve isimlerini odakta kullanmaktan vazgeçmemişler, işte yeni ilanlara birkaç örnek; Marilyn Monroe’lu “The Absolute Morale Booster”, Steve McQueen’li “The Absolute Man”, Manhattan’daki ünlü rock bar CBGB’s için “The Absolute Rock Club”, uzay mekiği Apollo için “The Absolute Road Trip” gibi.
Kaynak: USA Today
Pazar, Şubat 19, 2006
Cuma, Şubat 17, 2006
Confession of a poor in need.
Oh mighty God, I confess that I stoled,
But let me explain before you hate me,
I was sitting on my designer chair and day-dreaming;
How I would spend my spring vacation in Amsterdam and get fresh,
How I would go diving in somewhere expensive,
How I would be called by ‘24 hour party’ friends and go nasty,
How those coolio Girbaud and Diesel clothes would make me so good,
How I would go to South America and read lots of magazines,
Of course for educational purposes,
And last
How I would be crowned by my brothers,
So you see, the world you created has many precious delights,
I mean, like Godfather says “just when I decide to be out, they pull me back in”.
Love, your creature.
Not: Yabancı misafirlerimiz var, zaman zaman onlar için İngilizce yazacağız.
But let me explain before you hate me,
I was sitting on my designer chair and day-dreaming;
How I would spend my spring vacation in Amsterdam and get fresh,
How I would go diving in somewhere expensive,
How I would be called by ‘24 hour party’ friends and go nasty,
How those coolio Girbaud and Diesel clothes would make me so good,
How I would go to South America and read lots of magazines,
Of course for educational purposes,
And last
How I would be crowned by my brothers,
So you see, the world you created has many precious delights,
I mean, like Godfather says “just when I decide to be out, they pull me back in”.
Love, your creature.
Not: Yabancı misafirlerimiz var, zaman zaman onlar için İngilizce yazacağız.
Perşembe, Şubat 16, 2006
Amadeus Aşkına!
Bu yıl, muhteşem Mozart’ın 250. yaşına atfedildi, kişisel olarak bir 10 yıl daha sürmesi taraftarıyım. Ama bu yazının ana konusu “Amadeus” filminde insanüstü performansıyla harikalar yaratan Tom Hulce. Öyle etkili bir oyun ortaya koymuştur ki filmden sonra büyük müzik adamının CD satışlarında patlama yaşanmış, inanılmaz bir Mozart hayran kitlesi oluşmuştur. Hulce aslında şarkıcı olmak istemiş ama büyüyüp sesi değişince vazgeçmiş, oyuncu olma kararını vermesi ise birinin ona “olamazsın” demesi. Çoğumuzun sadece Amadeus filmiyle tanıdığı bu muhteşem aktör aslında usta bir Broadway oyuncusu. İlk oyununu çıplak oynama cesaretini gösterecek kadar da cesur bir adam. Bu tavrını filme de yansıttığı bir gerçek; Hulce Amadeus’u bugüne kadar olanlardan farklı yorumlamış, bir çocuk-adam karışımı yaratmış, Mozart’ın dehasını, gözlerindeki ışığı en iyi anlatmış kişidir… Ve o meşhur çığlık kahkahası filmi iyiden iyiye unutulmaz yapmıştır. Hatırlatmak isterim ki F. Murray Abraham gibi bir oyuncunun karşısında oynamak da her baba yiğidin harcı değil, özellikle de çekimlere Murray Abraham’ın yaşlı Antonio Salieri rolünde hatıralarını anlattığı sahnelerle başlanıp diğer oyuncuların hayranlıktan tırnaklarını yediği düşünülürse… Naçizane önerim Amadeus’u bu yılın ve Tom Hulce’un hatırına tekrar seyretmeniz, izlemeyenler içinse aradan 22 yıl geçmiş olsa da çok geç değil. Yazıyı bitirirken filmden bir sahneyi anımsayarak gideyim; Amadeus Alman kralının ricası üzerine bir eser yazmış ve sahnelemiştir, sonrasında kralın yanına tebrikleri kabul etmeye gider, kral çok etkilenmiştir fakat kral ya, yanındaki yardakçı müzisyenlerle beraber Amadeus’un karşısında durmuş hata aramaktadır (…tabi ki yoktur) ve şöyle der Amadeus’a: “Notalar mmm sanki hmmm biraz fazla gibi” ve Amadeus’un cevabı; “Ne eksik ne fazla tam olması gerektiği kadar”. Kaynak: Tom Hulce web-site ve ben.
Kontra-Google
İtiraf edin… Merak ettiğiniz biri hakkında bilgi almak için Google’a adını girdiniz, bir şeyler bulabilmek için siteleri karıştırdınız, hatta bunu kendiniz için bile yaptınız. Milyonlarca insan interneti kişisel ofisleri, sekreterleri, fotoğraf albümleri olarak hatta günlüklerini yazmak için kullanıyor, en detaylı bilgilerini, en önemli sırlarını sanal alemle paylaşıyor. E bu bilgilerin çoğu da gizli saklı değil, kullanıma açık. Ama işte iş burada bitmiyor, ister pazarlama inceliği deyin ister oportünizm, profesyonellerin bunu kaçırmasını bekleyemezdik değil mi! Yani hazır olun kontra-Google resmen başlamıştır. Artık şirketler de sizin hakkınızda Google’dan bilgi topluyorlar. Kimsiniz, nesiniz, ne yaptınız, ne dediniz, hatta ve hatta çöpçatan sitelerinde nelerinizi paylaştınız hepsini öğreniyorlar. Tabi kalkıp da bu bilgileri kötüye değil, yararınıza olacak şekilde kullanıyorlar. Ne mi yapıyorlar; Mesela melekler şehrindeki Bel Air oteli ilk kez otellerini ziyaret eden misafirlerini verdikleri isim-adres bilgilerine göre Google’da arıyorlar, haklarında bilgi topluyorlar ve bu bilgileri onları en iyi şekilde ağırlamak adına kullanıyorlar; örneğin geç uyanan birisiyse sabah güneşinin gözüne girmemesi için kuzey tarafında bir oda veriyorlar, yok erken uyanan ve koşan biriyse şöyle bol güneşli bir odayı kendisine tahsis ediyorlar. Bazı insanlara kendileri hakkında bu kadar bilgi sahibi olunması korkutucu gelse de, sanal aleme bilgilerini koyan ve bunu herkese açık tutan kendileri değil mi? Yani sinirlenmeden önce herkesin dönüp kendine bakması gerek. Kurumların bakış açısından incelersek; Sınırlarını aşmazlarsa, insanların özellerine çok burunlarını sokmazlarsa bu bilgileri onların yararına kullanmaları çok da mantık dışı gelmiyor. Tabi bu yeni bir ekmek kapısı da demek, bilgi-depolayan ve pazarlayan firmalar bugüne kadar demografi ile sınırlı kaldılar, artık bu metotla bilgi dağarcıklarını genişletme fırsatları var, kişisel blogların artması bu tip bilgilere ulaşmayı kolaylaştırıyor. Bazı bloggerlar sayfalarına özellikle mesajlar koyarak neyi sevip-sevmedikleri hakkında bilgi veriyor ve markaların kendilerine ulaşmasını bekliyorlar.
Kaynak: Trendwatching
Kaynak: Trendwatching
Çarşamba, Şubat 15, 2006
Coke - Tam gaz
Coke - Tam gaz
Video sent by firat
Reklamın sonlarına doğru Coca-Cola tırının Pepsi'nin Redbull aracını yoldan çıkarma sahnesi komik olmuş.
Ajansı: Mother, New York
Yönetmen: Happy
Mastercard
Mastercard
Video sent by firat
Pazar, Şubat 12, 2006
Milyon dolarlık film
Son zamanların en başarılı fikri seçilen 'milyon dolarlık web sitesinden' sonra, iki film öğrencisi 'milyon dolarlık filmi projesi' adında yeni bir site açarak, çekmek istedikleri film için sermaye bulmaya çalışıyorlarmış. 3 avro ve fazlasını veren kişi 'executive producer' olarak filmin künyesinde ismi yayınlanacak. Binlerce sponsorla, film için gerekli parayı bulabileceğine inanan öğrenciler eğer bunu gerçekleştirebilirlerse, yapacakları film dünyanın en uzun künyesine sahip film olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeye hak kazanmış olacak.
via
via
Reklam ajansının imzası
Bugün fark ettim ve çok şaşırdım. İlk defa böyle bir şeye rastladım çünkü. Avea'nın 'Durma Oyna' reklam filminin başında reklam ajansının ismi görülüyor: Brandit. Sadece gazete ilanlarında görülen, ilanı yapan reklam ajansının imzasını koyması, ne zamandan beri reklam filmlerinde uygulanmaya başladı? Sanırım Brandit, Avea filmine imzasını atarak bu yöndeki ilk uygulamayı da başlatmış oldu. Tek örnek bu mu, yoksa başka örnekler var mı?
(Reklam filmini Reklamlar.tv'den aratarak izleyebilirsiniz.)
Cumartesi, Şubat 11, 2006
Tsunami için yardım kutusu
Sri Lanka haritasının kalıp olarak kullanıldığı, Tsunami için Western Union tarafından yapılmış bu bağış kutusunun özelliği, bozuk para attığınızda, kutunun içindeki su yandaki boru sayesinde dışarıya akıtılmış oluyor. Gerçekten başarılı bir uygulama.
Ajansı: McCann Erickson Hindistan
via
Ajansı: McCann Erickson Hindistan
via
Cuma, Şubat 10, 2006
Yorumsuz
Almanya'daki Weigertpirouzwolf Werbeagentur GmbH Hamburg reklam ajansının Meridian Spa Health Club'a yaptığı bir iş.
Bildirgeç
Ekşi Sözlük
Çarşamba, Şubat 08, 2006
"Seçtiğin herhangi bir zamanda yüzebilirsin. Pazar ve tatiller de dahil, her gün açık."
Ajans: DM9DDB Brazil
Yaratıcı Grup: Demir Karpat Polat, Mariana Sa.
Kaynak: Adverblog
Jaipurfoot, engelli insanların tekrar özgürlüklerine kavuşmasına yardım etmek için, hiçbir ücret talep etmeksizin protez kol ve bacak tasarlayan ve kår amacı gütmeyen bir kuruluş. Soldaki poster bir okulun önüne konulmuş, sağdaki ise bir çocuk parkına.
"Birinin tekrar uzamasına yardım edin."
Ajans: Ogilvy & Mather Mumbai (Hindistan)
Kaynak: I have an idea
Sanal ambargo
Putfile dosya paylaşım sitesi, Türkiye'ye ambargo koymuş. Sitede register kısmına bilgilerinizi girdikten sonra çıkan sayfada, resimde görülen uyarıyla karşılaşıyorsunuz. "Baskıcı, işkence/sömürülerden dolayı, pişmanlıkla artık bölgenizden daha fazla yükleme kabul edemiyoruz." Bu durum ne zamandır böyle, bilemiyorum, ama bundan sonra buna benzer saçma ambargolarla karşılaşmamız olası görünüyor.
Pazartesi, Şubat 06, 2006
Dünyanızı değiştiren kokular!
Bugün Özgür'ün blogunda Kurtlar Vadisi ile ilgili bir yazı okudum. Ben de ilk fark ettiğimde çok şaşırmıştım, niye böyle bir filme sponsor oldular diye. Reckitt Benckiser'in markası, eski müşterim Airwick, Kurtlar Vadisi'nin ana sponsorlarından biri olmuş. Ürün konumlandırmasına bakıldığında, genelde kadınların satın aldığı, kadın tüketicileri hedefleyen Airwick, nasıl bir strateji düşünmüş olmalı ki, tam bir 'erkek filmi olan Kurtlar Vadisi'ne sponsor olmuş? Filmi seyretmedim, acaba film içinde bir ürün yerleştirme ya da farklı bir uygulama mı mevcut? Airwick, hedef kitlesini daha mı genişletmeye çalışıyor yoksa? Honda ve Next & Nexstar'ın sponsor olmasını anlayabilirim, ancak neden Airwick? Bu konuda bilgisi olan var mı?
Pazar, Şubat 05, 2006
Moleskine
"Moleskine defterlerinin 200 yıllık bir geçmişi var neredeyse. İnsanların akıllarında tutmak istedikleri ayrıntıları yazmaları gerektiğinde kullandıkları ufak tefek, siyah deri kapaklı, insanın yazasını getiren sarı yaprakları olan basit defterler bunlar...
1986 yılında üretimi durdurulmuş -fakat bir süre sonra yeniden üretilmeye başlanmış- olan bu defterlerin bu kadar sevilmesinin bir diğer nedeni de Picasso, Van Gogh gibi isimlerin bunları ellerinden düşürmemiş olmalarıdır..." A. Murat Eren
Moleschino
Fransızların "Moleskin", İtalyanlarınsa "Moleschino" dedikleri bu akıl defterlerinin ilk olarak nerede doğduğu bilinmiyor. Asitsiz kâğıt, vinil bir kapak ve bir lastiğin evliliğinden doğan bu defterlerin, ilk olarak esin perisini kaçırmak istemeyen Fransız şairler için çıkarıldığı sanılıyor.
Bugün İtalya'da, Modo&Modo firması tarafından üretilen bu defterler, geçtiğimiz yüzyılda suya dayanıklı mürekkebin doğuşuna da neden olmuş. Moleschino sahipleri, yazılarını yağmura karşı bu mürekkeplerle korurken, kaybetme ihtimaline karşı defterlerinin ilk sayfasına geri getirene verecekleri ödülü yazıyorlar." (Ali Işıngör)
İlk Moleskine'imi geçen Ağustos'ta doğumgünümde yazar bir arkadaşım hediye etmişti. Bunun Moleskine olduğunu ise hediye edildikten bir süre sonra, içinde gördüğüm yazıdan anlamıştım ve çok şaşırmıştım. Küçük bir defterdi bu ve içine birçok karalama yapmıştım. Bugün ise yandaki gibi 'gerçek' bir Moleskine'im oldu. Vinil siyah kapaklı ve lastikli bir Moleskine bu. Halimem'in hediyesi. Gerçekten çok hoşuma gitti. İlk yaptığım şey ise sayfalarını koklamak oldu, niyeyse.
Birçok filmde Moleskine'i görebilirsiniz. Indiana Jones, Amelie, Manolya... Bunları görünce gerçekten çok şaşırdım. Indiana Jones'ta, Sean Connery'nin elinden düşürmediği defteri hatırlıyordum ama bunun bir Moleskine olduğu aklıma bile gelmemişti. Diğer bir ilginç ayrıntı ise Moleskine'nin ilk sayfasında görülüyor:
In case of loss, please return to:........
...........
As a reward: $ ......
Kaybedeceğimi düşünerek buraya bir takım bilgiler yazdım. Ödülü ise henüz belirlemedim:) İçine gireceğim yazı ve desenlerin niteliği ve niceliğini bekliyorum belki de.
Yazar ve çizerlerin elinden düşürmeyeceği kadar değerli ve önemli bir defter bu Moleskine. Defterin sadeliği ve çekici yanı hemen bir şeyler karalamanıza neden oluyor. Mutlaka edinin.
Kaynak: Moleschino.org
Sabah
1986 yılında üretimi durdurulmuş -fakat bir süre sonra yeniden üretilmeye başlanmış- olan bu defterlerin bu kadar sevilmesinin bir diğer nedeni de Picasso, Van Gogh gibi isimlerin bunları ellerinden düşürmemiş olmalarıdır..." A. Murat Eren
Moleschino
Fransızların "Moleskin", İtalyanlarınsa "Moleschino" dedikleri bu akıl defterlerinin ilk olarak nerede doğduğu bilinmiyor. Asitsiz kâğıt, vinil bir kapak ve bir lastiğin evliliğinden doğan bu defterlerin, ilk olarak esin perisini kaçırmak istemeyen Fransız şairler için çıkarıldığı sanılıyor.
Bugün İtalya'da, Modo&Modo firması tarafından üretilen bu defterler, geçtiğimiz yüzyılda suya dayanıklı mürekkebin doğuşuna da neden olmuş. Moleschino sahipleri, yazılarını yağmura karşı bu mürekkeplerle korurken, kaybetme ihtimaline karşı defterlerinin ilk sayfasına geri getirene verecekleri ödülü yazıyorlar." (Ali Işıngör)
İlk Moleskine'imi geçen Ağustos'ta doğumgünümde yazar bir arkadaşım hediye etmişti. Bunun Moleskine olduğunu ise hediye edildikten bir süre sonra, içinde gördüğüm yazıdan anlamıştım ve çok şaşırmıştım. Küçük bir defterdi bu ve içine birçok karalama yapmıştım. Bugün ise yandaki gibi 'gerçek' bir Moleskine'im oldu. Vinil siyah kapaklı ve lastikli bir Moleskine bu. Halimem'in hediyesi. Gerçekten çok hoşuma gitti. İlk yaptığım şey ise sayfalarını koklamak oldu, niyeyse.
Birçok filmde Moleskine'i görebilirsiniz. Indiana Jones, Amelie, Manolya... Bunları görünce gerçekten çok şaşırdım. Indiana Jones'ta, Sean Connery'nin elinden düşürmediği defteri hatırlıyordum ama bunun bir Moleskine olduğu aklıma bile gelmemişti. Diğer bir ilginç ayrıntı ise Moleskine'nin ilk sayfasında görülüyor:
In case of loss, please return to:........
...........
As a reward: $ ......
Kaybedeceğimi düşünerek buraya bir takım bilgiler yazdım. Ödülü ise henüz belirlemedim:) İçine gireceğim yazı ve desenlerin niteliği ve niceliğini bekliyorum belki de.
Yazar ve çizerlerin elinden düşürmeyeceği kadar değerli ve önemli bir defter bu Moleskine. Defterin sadeliği ve çekici yanı hemen bir şeyler karalamanıza neden oluyor. Mutlaka edinin.
Kaynak: Moleschino.org
Sabah
Cumartesi, Şubat 04, 2006
Cuma, Şubat 03, 2006
Los Angeles Lets Be Friends
LA Lets be friends
Video sent by firat
WWF-Kaplanlar
WWF için yapılmış en başarılı işlerden biri. Son zamanlarda hiç bu kadar iyisini görmemiştim!
Sanat Yönetmeni: Binu Varghese
Metin Yazarı: Adeesh
Kaynak
Perşembe, Şubat 02, 2006
Çarşamba, Şubat 01, 2006
Eş durumundan Hallice:)
İşte Halimem'in başyapıtlarından biri! Diğer çalışmalarına sitesinden de ulaşabilirsiniz. Her gün bir başka güzellikle karşılaşmak isterseniz mutlaka Halimem'in sitesine bir göz atın! Tüm illüstrasyonları kesinlikle birer ilham kaynağı.
http://hallice.blogspot.com