Bir 'ilk'i yaratmak...
İşimiz reklam, amacımız yaratıcılık, istediğimiz sonuç değer artırma, bilinirlik ve satış olunca, bunu gerçekleştirebileceğimiz, bizi rahat bırakıp, işimizi doğru yapmamıza olanak sağlayacak ve önümüzü açıp, yaratıcı ve stratejik fikirlerimizle başarı sağlayacağımız bir markayla çalışmak sanırım bir çok reklamcının hayali.
Nike, Adidas, Levi's, Diesel, Apple, Ikea... Reklamcıyı özgür bırakan ve çıkan işlerin de fikir ve stratejik bazda çok başarılı olduğu reklamları görmemize olanak sağlayan, aklıma gelen bir kaç marka.
Bu markalarla çalışmak ister miydim? Kesinlikle. Yaratıcılığa saygı duyan ve bunu sonuna kadar kullanan bir marka kimliklerinin olması, en büyük nedenlerden biri olsa gerek. Mesela Nike ve Adidas. ikisi de hayalimdeki markalardan. (Görmüşsünüzdür, Adidas Beyoğlu'nda devasa bir pano var. Bir kaç ay önce yayınlanan bir reklam filminin son sahnelerinden biri (fotoğraf çekimi mi, yoksa reklam filminden alınma mı, onu tam olarak anlayamadım açıkçası) gördüğüm zaman tüylerimi diken diken eden bir çalışma. Delacroix'ın Özgürlük, İnsanlara Liderlik Ederken adlı resmin futbolcular kullanılarak yapılan günümüz versiyonu. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Fikrin fotoğraf ve dijital tekniğe dönüştüğü müthiş bir çalışma. Yaratıcı ekibin içinde olmayı çok isterdim.)
Diğer markalarla ilgili söyleyeceklerimi zaten reklam sektöründen olanlar tahmin ediyordur. Eminim ki hepsi bu markalara çalışmak için can atıyordur. Ama benim bahsedeceğim şey hayalimdeki markayla çalışmak değil, bir markayı hayal edilesi bir markaya dönüştürmek.
Sıfırdan bir markayı, aşağıda verdiğim Starbucks örneği gibi (ve The Body Shop, Redbull, Apple iPod gibi) dünya çapında bir markaya dönüştürmek, benim için hayalden de öte bir şey. O yüzden herhangi bir marka için hayallerimi yazmanın kendimi ifade etmede yetersiz olacağını düşünüyorum.
Kısa ve açık olmak gerekirse: Kendi kategorisini oluşturan bir ilk'i yaratmak isterdim. Hayalim bu.
Nike, Adidas, Levi's, Diesel, Apple, Ikea... Reklamcıyı özgür bırakan ve çıkan işlerin de fikir ve stratejik bazda çok başarılı olduğu reklamları görmemize olanak sağlayan, aklıma gelen bir kaç marka.
Bu markalarla çalışmak ister miydim? Kesinlikle. Yaratıcılığa saygı duyan ve bunu sonuna kadar kullanan bir marka kimliklerinin olması, en büyük nedenlerden biri olsa gerek. Mesela Nike ve Adidas. ikisi de hayalimdeki markalardan. (Görmüşsünüzdür, Adidas Beyoğlu'nda devasa bir pano var. Bir kaç ay önce yayınlanan bir reklam filminin son sahnelerinden biri (fotoğraf çekimi mi, yoksa reklam filminden alınma mı, onu tam olarak anlayamadım açıkçası) gördüğüm zaman tüylerimi diken diken eden bir çalışma. Delacroix'ın Özgürlük, İnsanlara Liderlik Ederken adlı resmin futbolcular kullanılarak yapılan günümüz versiyonu. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Fikrin fotoğraf ve dijital tekniğe dönüştüğü müthiş bir çalışma. Yaratıcı ekibin içinde olmayı çok isterdim.)
Diğer markalarla ilgili söyleyeceklerimi zaten reklam sektöründen olanlar tahmin ediyordur. Eminim ki hepsi bu markalara çalışmak için can atıyordur. Ama benim bahsedeceğim şey hayalimdeki markayla çalışmak değil, bir markayı hayal edilesi bir markaya dönüştürmek.
Sıfırdan bir markayı, aşağıda verdiğim Starbucks örneği gibi (ve The Body Shop, Redbull, Apple iPod gibi) dünya çapında bir markaya dönüştürmek, benim için hayalden de öte bir şey. O yüzden herhangi bir marka için hayallerimi yazmanın kendimi ifade etmede yetersiz olacağını düşünüyorum.
Kısa ve açık olmak gerekirse: Kendi kategorisini oluşturan bir ilk'i yaratmak isterdim. Hayalim bu.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home