Bilinçaltı reklamları
'Örtülü reklam' adlı yazımda yanlışlıkla, örtülü reklamın bilinçaltı reklamla aynı anlama geldiğini yazmışım. Yanılmışım ve bu yanlışlığımı da Haluk Mesci yorumuyla düzeltti. Düzeltmeseydi, sanırım bu bilgi bir süre daha benimle beraber giderdi.
Google'da bununla ilgili etrafa bakınırken bir kaç siteye rastladım. Bu konuyla ilgili nedense çok az yerli site buldum ya da doğru düzgün aramayı beceremedim. Neyse, aşağıda bilinçaltı reklamın ne olduğunu, burada ise bununla ilgili bir söyleşiyi bulacaksanız.
Subliminal reklamcılık nedir?
Bazı ses, imge ve sloganlarla tüketicinin bilinçaltına mesaj gönderilmesi, subliminal reklamcılık olarak tanımlanıyor ve 1950'li yıllardan beri dünyada tartışma yaratıyor. Tüketicinin özgür algısı dışında, pazarlama alanında gizli bir beyin yıkama taktiği olarak görülen subliminal reklamcılık henüz bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Bu nedenle de örneğin İngiltere'de resmen yasaklanmadı.
ABD'de de Federal İletişim Komisyonu 1974 yılında subliminal reklamcılığın kamu yararına olmadığı görüşüyle bu yöntemi kullanan yayıncıların cezaya çarptırılması kararı aldı. Ancak reklamcılık sektörüne yasak getirilmedi. ABD'de yıllardır bu yöntemin ne kadar etkili olduğu tartışılıyor. Uzmanların çoğu subliminal mesajların zorlayıcı olmadığı görüşünde. Bu nedenle de ABD'de reklamlar özel olarak subliminal mesaj gözetimine tabi tutulmuyor.
Subliminal mesajlar bir film seansında saliselik görüntüler halinde verilebildiği gibi afişlere de gizlenebiliyor. Ayrıca müzik de etkili bir araç. Hızlı müziğin insanları alışverişe yönlendirdiği söyleniyor. Hatta psikologların yaptığı bir deneyde çalan müziğin milliyetinin şarap alışverişinde ülke tercihini değiştirebildiği tespit edilmiş. Asda marketlerinden birinde yapılan deneyde Alman müziği çaldığı zaman Alman şaraplarının satışı artmış, Paris'ten akerdeon nağmeleri duyulduğunda ise Fransız şarapları daha çok satmaya başlamış.
Rusya'da yaşanan bir olayda ise Klinskoye marka biranın reklamıyla bağlantılı olarak Pepsi satışlarının arttığı tespit edilmiş. Bu iddiaya karşın bira reklamına nasıl bir Pepsi mesajı gizlendiği henüz bilinmiyor.
Saliselik görüntüyle mısır satışı patlamış
Subliminal reklamcılık ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kolalı içecek satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken saliselik görüntüler halinde 'patlamış mısır ye' ve 'Cola iç' sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinciyle algılayamadığı halde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar sayesinde Cola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı iddia edildi.
5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış.
Google'da bununla ilgili etrafa bakınırken bir kaç siteye rastladım. Bu konuyla ilgili nedense çok az yerli site buldum ya da doğru düzgün aramayı beceremedim. Neyse, aşağıda bilinçaltı reklamın ne olduğunu, burada ise bununla ilgili bir söyleşiyi bulacaksanız.
Subliminal reklamcılık nedir?
Bazı ses, imge ve sloganlarla tüketicinin bilinçaltına mesaj gönderilmesi, subliminal reklamcılık olarak tanımlanıyor ve 1950'li yıllardan beri dünyada tartışma yaratıyor. Tüketicinin özgür algısı dışında, pazarlama alanında gizli bir beyin yıkama taktiği olarak görülen subliminal reklamcılık henüz bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Bu nedenle de örneğin İngiltere'de resmen yasaklanmadı.
ABD'de de Federal İletişim Komisyonu 1974 yılında subliminal reklamcılığın kamu yararına olmadığı görüşüyle bu yöntemi kullanan yayıncıların cezaya çarptırılması kararı aldı. Ancak reklamcılık sektörüne yasak getirilmedi. ABD'de yıllardır bu yöntemin ne kadar etkili olduğu tartışılıyor. Uzmanların çoğu subliminal mesajların zorlayıcı olmadığı görüşünde. Bu nedenle de ABD'de reklamlar özel olarak subliminal mesaj gözetimine tabi tutulmuyor.
Subliminal mesajlar bir film seansında saliselik görüntüler halinde verilebildiği gibi afişlere de gizlenebiliyor. Ayrıca müzik de etkili bir araç. Hızlı müziğin insanları alışverişe yönlendirdiği söyleniyor. Hatta psikologların yaptığı bir deneyde çalan müziğin milliyetinin şarap alışverişinde ülke tercihini değiştirebildiği tespit edilmiş. Asda marketlerinden birinde yapılan deneyde Alman müziği çaldığı zaman Alman şaraplarının satışı artmış, Paris'ten akerdeon nağmeleri duyulduğunda ise Fransız şarapları daha çok satmaya başlamış.
Rusya'da yaşanan bir olayda ise Klinskoye marka biranın reklamıyla bağlantılı olarak Pepsi satışlarının arttığı tespit edilmiş. Bu iddiaya karşın bira reklamına nasıl bir Pepsi mesajı gizlendiği henüz bilinmiyor.
Saliselik görüntüyle mısır satışı patlamış
Subliminal reklamcılık ilk kez 1950'li yıllarda Amerika'da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kolalı içecek satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken saliselik görüntüler halinde 'patlamış mısır ye' ve 'Cola iç' sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinciyle algılayamadığı halde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar sayesinde Cola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı iddia edildi.
5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış.
3 Comments:
Fırat ! Fırat !!! Sektöre yönelik bloglara özellikle tartışmalı konularla ilgili materyal koyarken çok titizlenmek gerekiyor : James Vicary ve bulduğunu, denediğini, sonuç aldığını iddia ettiği bilinçaltı reklam, bir balon ! Hem de, tekniği test ettiğini ileri sürdüğü sinema salonunun seyirci kapasitesine varıncaya kadar ! Amerikan Kongrasi konuyla ilgili soruşturma komisyonu önünde demo yapmaya çağırdığından bu durum bütün bütün ortaya çıkınca, Vicary ardında adres, banka hesabı, sosyal sigorta kaydı filan bırakmadan sırra kadem basıyor. Nasıl ama ?
Ayrıntı isteyenler için, James Twitchell'in ünlü yazısının büyük bölümü [tamamı, birkaç yerde var ama, örneğin, http://ad-rag.com/modules.php?op=modload&name=Sections&file=index&req=printpage&artid=57] :
(Subliminal advertising) is utter nonsense but utterly powerful nonsense.
This paranoia began with the invention of the Tachistoscope by the Eastman Kodak Company in the early 1950's. This super-fast strobe light - It could flash at 1/60,000th of a second - was the reason we saw all those photographs of bullets in mid air and open-winged hummingbirds in the pages of National Geographic and Life. It was also the reason that an unemployed market researcher named James M. Vicary made a lot of money and mischief. In the spirit of his predecessor, P.T. Barnum, Vicary contacted marketing directors and advertising managers in New York, offering to instruct them ( on plump retainers ) in a new selling technique "subliminal advertising". Just as the flash would catch an image on thin-emulsion photographic film, so too could you project an image so fast that the brain would record what the eye did not see. The strobe analogy was that compelling. The viewer might have a vague sensation of déjà vu, unaware of what caused it. All the better for advertising, because the viewer could not expunge it with conscious criticism.
America of the 1950's was a fecund pasture into which to cast this seed. The communist menace was working in exactly this way, spreading red spores throughout our adolescents, making them grow into juvenile delinquents, and psuedoscientists like Dr. Ernest Dichter were explaining the eerie MR ( motivational research ) to Madison Avenue for hundreds of dollars an hour. Foul contagion was loose in the land. Thank goodness for Vance Packard's The Hidden Persuaders, which told us what people with foreign names were doing on our shores. The book was a bestseller for months. Dichter was no more a doctor than Sanders was a colonel, but who cared? Dichter had a german accent, a mansion high above the Hudson River that housed his Institute for Motivational Research, and a repetoire of quotable statements like "a sedan is a wife but a convertible is a mistress."
Like Dichter, Vicary was the right man at the right time. He didn't have a phony title, an institute, a German accent or any proof of what he was peddling, but no matter. In the manner of Barnum, the grand poohbah of Adcult, Vicary made it up. He claimed that experiments had been done at an unidentified motion picture theatre on 45,699 unidentified persons at some unspecified but recent time. While watching a movie, the audience had been subliminally exposed to two messages. One said "Eat popcorn," the other "Drink Coke." Did they ever! Vicary swore that the invisible advertising had increased the sales of popcorn an average of 57.5 percent and increased the sales of Coca-Cola an average of 18.1 percent. No explanation was offered for the difference in size of the percentages, no allowance was made for variations in attendance, and no other details were provided as to how or under what conditions the purported tests had been conducted. Vicary claimed he could not discuss these inconsistencies, nor would he divulge the place of study or detail the actual technique used, because it was part of his patent application for his own version of the Tachistoscope. This was top secret stuff in a time when we believed in top secret stuff.
For paranoids Vicary's claims were manna from heaven. He leavened the loaf by continually asserting he would always use is subliminal technique for the good. In fact, subliminal advertising might immediatly improve the electronic media, because the ads could be removed from their pods and embedded in the programs so no one could be annoyed by "There is no spit in a Cremo." On the surface at least Vicary promised ad-free entertainment. The FCC was not so sure. After WTWO in Bangor, Maine, conducted a publicity stunt experimenting with on-air suggestion, the FCC ordered Vicary's firm, the Subliminal Projection Company, to conduct a closed-circuit demonstration in Washington, D.C. During January 1958, before and audience of members in Congress, bureaucrats from appropriate agencies, reporters and broadcasters, Vicary flashed his "Eat popcorn." Printer's Ink, the advertising trade journal commented, "Having gone to see something that is not supposed to be seen, and having not seen it, as forecast, the FCC and Congressmen seemed satisfied." After the show Senator Charles E. Potter waggishly said "I think I want a hot dog."
Vicary tempered his claims. His retainers were growing smaller. OK, ok, his patent claim had never been filled he admitted. No longer did he call it subliminal advertising. Now he referred to it as reminder advertising and likened it to what you see out of the corner of your eye. Vicary's time was over. He had earned millions of dollars in retainers and consulting fees from Madison Avenue firms, and it was time for a rest. In 1958 he disappeared, leaving no bank accounts, no clothes in his closet, and no forwarding address. Vicary has dubious immortality, however, as a chapter in American popular culture. His scam, along with such immortal tales as the vanishing hitchhiker, sewer alligators, eyelids Superglued shut, rat tails in soft drinks, and microwaved pets are parts of what Jan Harold Brunvand (The Choking Doberman, The Vanishing Hitchhiker ) calls "urban legends". If they are not true, they ought to be.
Dediginiz gibi bilincalti reklamcilik balon bir durumdan ibaret olabilir. Son zamanlarda ortaya cikan, beynin sinirsel dinamiklerine dayali pazarlama arastirmasi "noro-pazarlama", "uydurma bilincalti reklamciligin" farkli bir versiyonu ve amac olarak ayni isleve sahip olabilir mi peki? Sonucta insanlarin nelerden etkilenebilecegini bulgulayan bir yontem bu. Insanlari yoneten, hadi sunu almalisin, diyen kurgu bir yontemden ziyade, tuketicinin hangi urunlere nasil tepkiler verdigini gosteren, boylelikle stratejilerin bu dogrultuda gelistirilebilecegi, satis artirimina yonelik bir proje. Ilerde bunun farkli varyasyonlarini yapip, "kurgusal bilincalti reklam" sekline donusturebilir pekala.
Bu arada dediginiz gibi bu bi balon olabilir. Ozellikle film aralarina sokusturulmus gozun algilayamacagi bicimde yerlestirilmis reklamlarin oldugunu yadsimiyorum ve buna inaniyorum. Bunun kurgusal bir sey oldugunu da sanmiyorum. Belki bu teknik satislarin artiriminda kesin bir rol oynamiyor olabilir. Ancak tuketicinin markaya olan bagimliligini artirabilir.
(Belki sacma bir ornek olacak ama yine de soyleyeyim. David Fincher'in Fight Club filminde, dikkatli baktiginizda belki gorebileceginiz uc sahne var. (Belki daha fazla vardir) Daha once baska bir filmde boyle bir teknik kullanildigini hatirlamiyorum. Tuketim toplumuna elestirel bir sekilde yaklasan filme eklenen bu sahnelerin neden eklenmis oldugunu da bilmiyorum acikcasi. Sadece bu yazidan sonra bu sahneler aklima geldi.)
http://ilef.ankara.edu.tr/reklam/yazi.php?yad=7223
Yazida alinti yaptigim sitenin linkini vermeyi unutmusum.
Yorum Gönder
<< Home